Ekonomi için önerim: Zarfa deðil, mazrufa bakýn...

 

Baþbakan Davutoðlu Hükümet Programý’ný TBMM’de okudu. Ekonomide 62. Hükümet vitrinde çok fazla bir deðiþiklik yapmadan yola devam ediyor.

Türkiye’nin hâlâ 2023 hedeflerine ulaþma þansý var. Yani kiþi baþý 25 bin dolarlýk bir milli gelir seviyesi ve 500 milyar dolara varan ihracat potansiyeline Türkiye 21. yüzyýlýn ilk çeyreði itibariyle ulaþabilir.

Ama bize göre bunun iki þartý var; birincisi 2015 seçimlerine kadar olan sürenin çok iyi bir hazýrlýk süresi olarak deðerlendirilmesi ve tam þimdi ekonomide, 2012’de yapýlan yanlýþýn yapýlmamasý; yani büyümeye fren gibi gereksiz uygulamalarýn devreye girmemesi gerekir.

Tekrar edelim ki, Türkiye’nin þu an bazý çevreler tarafýndan iddia edildiði gibi öncelikli sorunu enflasyon deðil, sanayi ve ihracat da çarklarýn saðlýklý ve hýzlanarak dönmesidir. Bu olduðu zaman enflasyon zaten düþmeye baþlayacaktýr. Ýkincisi ise 2015-19 arasý AK Parti’nin biz, tek baþýna ve güçlü iktidarýný öngörüyoruz ve bu iktidar döneminde kesinlikle cari para ve maliye politikalarýndan ayrý, yeni bir büyüme modeline geçilmelidir.

Þu sýralar AK Parti’nin ekonomide yakaladýðý baþarýyý neoliberal para ve maliye politikalarýna baðlayan ve bunun devam etmesini ýsrarla savunan yazýlara çok rastlýyorum. Oysa tam tersidir. Bütün bu süreçte AK Parti, özellikle Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn inisiyatifiyle bu politikalarý deldiði oranda baþarýyý yakalamýþ ve orta sýnýfýn desteðini saðlayarak seçimleri kazanmýþtýr.

Bu süreçte, bu sayede hem güçlü bir orta sýnýf ortaya çýktý hem de yoksul sýnýflardan orta sýnýfa geçiþ hýzlandý. Ama buraya nasýl geldik kýsa bir hatýrlatma yapmak istiyorum.

Buraya nasýl geldik?

Türkiye, 2001 krizinden sonra, ilk AK Parti iktidarýnda, IMF’nin 19. stand-by anlaþmasý çerçevesinde, 2001 krizi için neoliberal bir onarma programý olan Güçlü Ekonomiye Geçiþ Programý’ný sürdürdü.

2001 krizi sonrasý, bir IMF reçetesi olarak yürürlüðe koyulan Güçlü Ekonomiye Geçiþ Programý (GEGP), öncelikle dalgalý kur rejimini benimsiyor ve IMF’ye verilen niyet mektuplarýnda, 2004’e deðin faiz dýþý bütçe dengesinde milli gelire oran olarak yüzde 6.5 fazla oluþturmayý amaçlýyordu. Ancak faiz harcamalarý milli gelirin yüzde 20’sinden fazlasýný götürüyordu. Böyle olunca, GEGP ancak eðitim, saðlýk gibi kamusal harcamalarýn hýzla düþürülerek ve ücretleri sabit tutarak emek verimliliðine yüklenmesiyle saðlanacaktý. GEGP, finansal sistemde ve banka sisteminde hýzlý bir yeniden yapýlandýrmayý gündemine alýyor ve burayý düzenliyordu. Batan bankalarýn borçlarýnýn tahsil edilmesi için Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu iþlevlendiriliyor ve sisteme yeni kurallar getiriliyordu. Ancak ayný özen sanayi için gösterilmeyecek ve buradaki reformlar, ancak 2008’de IMF’nin Erdoðan tarafýndan kovulmasý ile yapýlmaya baþlanacaktý.

28 Þubat’tan 2000’li yýllarýn baþýna dek, Türkiye’nin neredeyse bütün stratejik kamu tesisleri Ýstanbullu tekelci sermayenin denetiminde nereden çýktýðý belli olmayan mafyatik çevrelere daðýtýldý. Bu dönemde Korkmaz Yiðitler, Cem Uzanlar, Erol Evciller ve bunlarýn arkasýndaki mafya gruplarý ‘iþ dünyasýnda’(!) boy göstermeye baþlamýþlardý. Ama bu mafyatik iþadamlarýnýn(!) arkasýnda Ýstanbullu tekelci sermaye ve vesayet oligarþisi vardý. 2002’deki AK Parti iktidarýndan sonra, Erdoðan her fýrsatta çetelerle mücadele edeceklerini söylemeye baþladý. 2007 e-muhtýrasý ve kapatma davasýna kadar süren kuþatma buna çok imkan vermedi. Ancak bu ikisi atlatýlýnca Erdoðan’ýn inisiyatifini görmeye baþladýk.

Ýþte tam burada, tekelci sermaye içinde Erdoðan ile yola devam edilemeyeceði kanýsýný güçlendi. Siyasi saldýrýlar ve medya hücumu da zaten hemen baþlamýþtý.

Oligarþi aðlarýný örüyordu. Erdoðan hükümeti GEGP için IMF’ye ve küresel sermaye çevrelerine pek güven vermiyordu ve ilk rahatsýzlýklar eðitim ve saðlýk alanlarýna giderek daha fazla bütçe payý ayrýlmasýyla kendini göstermeye baþlamýþtý. Ancak Erdoðan 2008’e kadar sabredilmesini istiyordu.

Erdoðan’a suikast yetmemiþ, Bolu Tüneli’ni uçurmaya kalkmýþlar...

Nitekim 2007’de e-muhtýra geldi. 27 Nisan’da verilen e-muhtýra, 2008’de gelecek olan kapatma davasý ve onu takip edecek darbe teþebbüslerinin öncüsüydü. AK Parti Kayseri Milletvekili, Darbe ve Muhtýralarý Araþtýrma 28 Þubat Alt Komisyonu Baþkaný Yaþar Karayel, 27 Nisan e-muhtýrasýnýn ülkeye verdiði ekonomik kaybý 5 milyar dolar olarak deðerlendiriyordu. Ancak Karayel 28 Þubat’ýn batýk 25 bankasýndaki doðrudan soygunu ise 35.5 milyar dolar olarak açýklýyordu. Ama GEGP’ndan ve IMF reçetelerinden vazgeçeceði anlaþýlan AK Parti’ye, Karayel’in tespit ettiði komisyona göre 25 maddelik planla bir yok etme operasyonu baþlatýlmýþtý. Bu maddeler içinde Baþbakan ve Cumhurbaþkaný’na suikastler, yüksek yargý üyelerine suikastler ve Cumhuriyet mitinglerini takiben kapatma davasý vardý. Ama bu 25 maddenin içinde en ilginci, AK Parti iktidarlarýnýn IMF reçetelerini ve GEGP’ný delmesinin en somut ifadesi olan duble yollara ve Bolu Tüneli’ne bomba konulmasý idi. Bütün bunlardan þu sonucu okuyabiliriz: Erdoðan’ýn 3. AK Parti iktidarýnda çok daha somut olarak ifade ettiði yeni bir ekonomi çýkýþýnýn 2007 baþýnda oligarþi tarafýndan farkýna varýlmýþ ve AK Parti olmasa da Erdoðan’ýn hýzla tasfiye edilmesine karar verilmiþtir.

‘Epistemolojik Kopuþ’

Ancak bu farkýndalýk karþýlýklý olmuþtur. Hemen hemen ayný tarihlerde Erdoðan da, Derviþ’ten kalma GEGP gibi IMF reçeteleriyle çok fazla iktidarda kalamayacaðýný ve bu ekonomi programlarýnýn yüksek faizle ranta ve ithalata dayalý bir borç-talan ekonomisi oluþturduðunu, bunun güçsüz ve siyasi erki elinden alýnmýþ iktidarlara yol açacaðýný anlamýþtý.

Ýþte bu ‘karþýlýklý’ farkýndalýk -hadi Davutoðlu gibi söyleyelim- epistemolojik bir kopuþa yol açtý. Yani özellikle Erdoðan ve yakýn ekibi ile vesayet rejiminin bütün köprüleri atýldý. Bu kökten bir kopuþtu ama bu ayný zamanda, paradoksal olarak, bu ülkenin kökleri ile buluþmasý idi... Osmanlý’nýn parçalanmasý ile Türkiye’nin uzaklaþtýrýldýðý bütün enerji ve pazar alanýyla yeniden buluþmasý idi bu...

Zaten biliyorsunuz, bu kopuþtan sonra Erdoðan’a yönelik hem içeriden hem de dýþarýdan müthiþ bir kampanya baþlatýldý. Diktatör yakýþtýrmalarý ile birlikte Davutoðlu’nun dýþ politikasý ve Davutoðlu da hedef oldu. Çünkü Erdoðan’ýn farkýndalýðýný ve yeni yolunu tamamlayan bir çerçeveydi bu dýþ politika...

Ýþte þimdi hem bu dýþ politika hem de ‘haramilerden’ kopuþu anlatan ekonomi-politikasý kazandý ve devletin tepesinde de, hükümet olarak da iktidar...

Þimdi ben bunun için vitrine bakmýyorum... Ýçeriye bakýyorum, yani zarfa deðil, mazrufa bakýyoruz. Bunun için de umutluyum...