Türkiye ekonomisi son on senedir büyük baþarýlarýn altýna imza atýyor.
2009 senesi konjoktürel ve olaðanüstü küçülme dýþýnda büyüme oranlarý muhteþem.
Ýþsizlik, arzulanan düzeyde olmasa da, azalmaya devam ediyor.
Bu olumlu tablonun arkasýnda çok farklý faktörler var.
Ancak, bu faktörlerin baþýnda kamu maliyesi disiplinin geldiðine de hiç kuþku yok.
90’lý senelerin, 2000’lerin baþlarýnýn yüzde onu aþan bütçe açýklarýndan bugün yüzde biri ancak geçen bütçe açýklarýna gelindi.
Yeminli keynesciler farklý þeyler söyleyebilir ama benim kanaatim bu mali disiplin korunduðu sürece Türkiye ekonomisinde, olaðanüstü dýþ þoklar dýþýnda, istikrar ve makul büyüme oranlarý sürecektir.
Olaðanüstü dýþ þoklara da bütçe gevþekliði dýþýnda, mesela verimlilik, rekabet artýþý gibi, çözümler bulmak zorundayýz.
Dýþ þoklara bütçe gevþekliði dýþýnda çözüm üretemeyenlerin akýbeti için güney Avrupa ülkelerine bakmak yeterli olabilir.
Türkiye ekonomisinde de iþler çok parlak olmayabilir; unutmayalým, kiþi baþýna on bin dolar sýnýrlarýnda dolaþan, eðitim ortalamasý hiç de parlak olmayan, her dört çalýþandan birinin HALA tarýmda üretim yaptýðý bir ekonomiden bahsediyoruz.
ANCAK, bizde iþler çok daha da iyi olabilir idi.
Bizde ekonominin çok daha iyi olamamasýnýn altýnda da farklý nedenler var ama bunlarýn en baþlarýnda hala yaygýn kayýtdýþýlýk geliyor.
Sayýlarý yuvarlayarak veriyorum, Türkiye’de yaklaþýk 24 milyon çalýþan var, altý milyonu tarýmda, 18 milyonu tarým dýþý sektörlerde çalýþýyor.
VE, söz konusu 24 milyon çalýþanýn yaklaþýk on bir milyonu kayýtdýþý çalýþýyor.
Baþka bir ifadeyle, kendileri de (dolaylý vergiler hariç), patronlarý da vergi de vermiyorlar, sosyal güvenlik primi de ödemiyorlar.
Bu manzaranýn sisteme, daha doðrusu sosyal güvenlik bütçesi üzerinden kamu maliyesine yükü en azýndan yirmi milyar dolar.
Bu yük olmasa kamu maliyesi dengeleri bugün olduðundan çok daha muhteþem olacak.
Ve buna baðlý olarak da, yine keynesci arkadaþlarýn iddialarýný aksine, istikrar ve büyüme de.
Þu yanlýþý ASLA yapmayalým: yaygýn kayýtdýþýlýk artýk eskiden olduðu (?) gibi zor günlerde ekonomiye esneklik, ek bir rekabet gücü falan asla vermiyor, bu anlayýþ artýk küflenmiþ bir anlayýþ.
Aksine, mesela yabancý yatýrýmcýyý caydýrmasý üzerinden çok da zararlý oluyor.
Hiç kuþkusuz en büyük zararý da vergi ve sosyal güvenlik pirimi kayýplarý üzerinden.
Altý milyon tarým çalýþanýnýn yaklaþýk tümü kayýtdýþý çalýþýyor.
18 milyon tarým dýþý çalýþanýn da beþ milyonu kayýtdýþý.
Bu manzara, her türlü ekonomik mülahazadan da öte, Türkiye’ye artýk sosyal açýdan da yakýþmýyor.
Biliyoruz, kayýtdýþýlýkla etkin mücadele siyaseten ülkemizin en zor iþi.
Yeni bir anayasa yapmaktan da zor.
Dirayetli yaklaþýmlarýna hep güvenegeldiðimiz Sayýn Ali Babacan’ýn konuyu yakýndan takibine raðmen bu alanda en küçük bir mesafe alýnamýyor.
Bu adým atamama keyfiyetinin altýnda siyasi risklerden kaçýnma da var ama kanýmca zihinlerde hala küresel kriz dönemlerinde kayýtdýþýlýðýn bir sigorta, bir amortisör rolü gördüðü çok yanlýþ kanýsý da mevcut.
Sosyal güvenlik bütçesine her sene aktardýðýmýz yirmi milyar dolar dolayýnda kaynaðý baþka kamu hizmetlerine, mesela saðlýk ya da eðitime, ya da doðrudan daha kapsamalý sosyal güvenlik hizmetine ayýrabiliriz.
Mesela, eðitim harcamalarý yaklaþýk ikiye katlanabilir.
Türkiye ekonomisinin en büyük sorunlarýnýn baþýnda bu mesele geliyor, emin olabilirsiniz.
Kayýtdýþýlýðý yüzde beþe çekecek babayiðidin mutlaka heykeli dikilmelidir.
twitter.com/KarakasEser