Ekonomide Kuvvayý Milliye direniþi

Emperyalizmin kuralsýzlýðý yaþama geçirdiði bir dönem bu… Kapitalizmin sürdürülebilir sistem olmaktan çýktýðý, ekonomik ölüme mahkum edilen kitlelerin hareketlendiði çok riskli bir süreç… Tünelin ucu görünmüyor, giriþini ise küresel haramiler tutmuþ durumda… 

Belli ki, Türkiye’nin devlet aklý, ülkenin özellikle 2013 Gezi Parký olaylarýndan bu yana yaþadýklarýnýn deneyimleriyle reflekslerini geliþtirdi, özellikle Aðustos 2018’deki emperyalist saldýrý sonrasýnda mevzilerini kazýyor. 

2000 yýlýnýn sonbaharýnda birden, “Türkiye’de kýsa vadeli faizler yükselecek, piyasadan çýkýn” raporu yayýnlayýp tarihimizin en büyük ekonomik krizini tetikleyen Alman Deutsche Bank, 2013’te ne halt etmiþti? Türk ekonomisinin cumhuriyet tarihinin en mükemmel rakamlarýný sergilediði Mayýs 2013’te yayýnladýðý raporla, Merkez Bankasý’nýn faiz artýrmamasý durumunda TL’deki deðer kaybýnýn durmayacaðýný ilan etti. 

Bu raporlar hep, Amerikan Citibank’ýn katkýsýyla ekonomik zemin buldu, -nedense- önce Gezi Parký, ardýndan 17-25 Aralýk ve nihayetinde 15 Temmuz saldýrýlarýyla TL’nin deðer kaybý ile faizlerdeki yükseliþ paralel sürdü. 

Sistem bellidir. Açýða satýþlar ile TL’nin deðer kaybetmesi, devamýnda faizin yükselmesi saðlanýr, milletin deðerleri küresel finans oligarþisinin kasalarýna akar. Açýða satýþlar ile Türkiye’nin göz bebeði firmalarýnýn borsa deðerleri de baský altýnda tutulur. 

Biz buna emperyalizm diyoruz.

Türkiye’nin bugün içinden çýkmaya çalýþtýðý ekonomik zorluklarý deðerlendiren analizlerde neo-liberal sistemin emperyalist saldýrý alanlarý yer almýyorsa, satýlýk bir kalemin yorumlarýný okuyorsunuz demektir. 

    

Kuvvayý Milliye mevzisi önemlidir

Türkiye, geçtiðimiz cuma günü bir kez daha, Deutsche Bank-Citibank ortaklýðýnda döviz kurlarý üzerinden saldýrýya uðradý. Küresel emperyalizmin ana hedefi seçime bir hafta kala Türkiye’ye “kara pazartesi” yaþatmaktý. Olmadý. 

Devlet aklý devreye girdi. Merkez Bankasý 2018 Aðustos saldýrýsýndan deneyimle iþi iyi göðüsledi, BDDK ve SPK açýða satýþ ile Türk Lirasý’na karþý kumpas kuran iki bankayý izlemeye aldý, kriz tetikleme görevi üstlenmiþ JP Morgan’a doðrudan soruþturma baþlattý. JP Morgan 22 Mart’ta yayýnladýðý raporda manipülasyona kalkýþmýþtý, Deutsche Bank-Citibank saldýrýsý da ayný gün geldi, ne tesadüf!.. 

Yaþanýlan, Türkiye’nin anti-emperyalist mücadelesinde ekonomide Kuvvayý Milliye mevzisi kazdýðýný göstermesi bakýmýndan önemlidir.

Bu, evanjelik-siyonist ittifakýn çok daha sert ve açýk yeni saldýrýlara yönelmesine yol açacaktýr, millet olarak bilmek, önlem almak zorundayýz.  

  

Faþizmin hedefindeki Türkiye  

Dönemin Alman Sosyal Demokrat lideri Gerhard Schröder ile Ýngiliz Ýþçi Partisi lideri Tony Blair’in, Avrupa sol hareketini, neo-liberalizmin uydusu haline getirmelerinin bedelini bugün ödüyoruz. Faþizm yükseliyor!

Nedeni, sol hareketlerin, saldýrgan emperyalizm ve küresel finans oligarþisi karþýsýnda ezilen geniþ kitlelere söyleyecek sözünün kalmamasýdýr.

Solun, anti-emperyalist/sosyal eþitlikçi karakterinin teslim alýndýðýný gören geniþ kitleler, popülist, aþýrý saðcý, ýrkçý partilere yönelmekte “merkez partiler” olarak adlandýrýlan sistem çökmektedir. 

Sürpriz deðildir. Kapitalizm çökerken, faþizm yükselir.

Yeni Zelanda’daki saldýrýdan ortaya çýkan gerçek, neo-con/Siyonist çete tarafýndan körüklenen neo-faþizmin bir numaralý nefret hedefinin Türkler ve Türkiye olduðunu göstermektedir.

Bugün yaþadýklarýmýz, yaklaþmakta olan çok büyük saldýrýlarýn öncüsü niteliðindedir. 

Bu acýmasýz bir savaþtýr ve bu kez kuralýný biz koyacaðýz, anlaþýldý…