Ben ekonomist deðilim.
Ama hayatta olup da bir ölçüde ekonomiden anlamamanýn mümkün olmadýðýný biliyorum.
Bir ölçü nedir derseniz, gýdayý bulmak derim, baþýný sokacak bir evin olmasý, moda hesabý olmasa bile en azýndan üst - baþ edinmek derim, çocuðunuza kitap – kalem almak, okula giderken ayaðýný yerden kesmek derim. Ýþ derim, aþ derim.
Ekonomiden hiç anlamayanlar bile “Dolar almýþ baþýný gidiyor, kontrol edilemiyor” dendiðinde, iþin iyi gitmediðini anlarlar. Çünkü onun peþinden zam gelir, hayat pahalýlaþýr.
Artýk dünya alem biliyor ki, bir yerlerde öksürülmüþse, bizde de zatürrelerin ucu gözükür.
Kimi küresel der, kimi global. Domatesi Rusya’ya satan seracý, dýþ politika ile ilgilenmemek edemez. Hammaddesini Amerika’dan alan da Dolar yükselince telaþlanýr. Hele bizim gibi ihraç ettiði malýn yüzde 80’ini ithal ürünlerle imal ediyorsa, hem Dolar’ýn seyrini dikkate almak zorundadýr hem ihraç edeceði malýn fiyatýnýn rekabet edebilecek seviyede olduðunu...
Bizim gibi ülkeler bilir ki, ekonomi, dýþ iliþkilerle iç içedir. Amerika ile, Avrupa ile, Rusya, Çin ya da Irak, Suriye ile...
Komþularla sýfýr sorun gailesiz iþlerken ekonomimiz de gailesizdi, denebilir. Ama komþularýn hayatý cehenneme dönünce, patates üreten çiftçi de kara kara düþünmeye baþladý, domates limon üreten
çiftçi de...
Zor bir dönemden geçiyoruz, belli ki.
Dýþ iliþkilerdeki zorluk kadar, ekonomi de zor günler içinde.
Ak Parti iktidarlarýnýn toplumla iliþkide en pozitif boyutu, ekonominin iyi gitmesidir. Ülke krizler içinden alýndý ve en zor zamanlar “Teðet geçecek” ümidine sarýlarak -ki o ümit boþa çýkmadý- geçti.
Bir süredir patinaj mý desek, baþka bir þey mi, ama problem var.
Problemin sadece Dolar’daki son yükseliþle sýnýrlý olmadýðý da biliniyor. Durgunluk, iþsizliðin artmasý, büyümenin düþmesi vs...
Ekonomi yönetimi insicam içinde mi, bir bakmak lazým.
Cumhurbaþkaný Erdoðan, son zamanlarda kendi durduðu yerden bazý problemlere iþaret ediyor. “Faizde yalnýz kaldým” diyor mesela... Herhalde yakýn zamaný deðil, taaa Erdem Baþçý’nýn Merkez Bankasý Baþkaný olduðu zamanlarý da kastederek.
Dýþ politika alanýnda da Cumhurbaþkaný Erdoðan tayin edici bir konumda.
Baþkanlýðýn fiili hali.
Cumhurbaþkaný Erdoðan son Dolar türbülansýnda “Yine teðet geçecek diyorum” diyor.
Dolar’daki yükseliþi, 15 Temmuz’la birlikte “Türkiye’ye yönelik küresel tehdidin bir parçasý” olarak deðerlendirmesi ayrýca kayda deðer.
“Milleti ekonomik savaþý göðüslemeye çaðýrmak” ve bunun için bir yandan yastýk altýndaki Dolarlarý bozdurmak, diðer yandan da ihracat – ithalat dahil bütün ekonomik iþlemleri yerli paralarla yapmak, savaþýn diðer ayaðý.
Bu alanlarda da ekonomi yönetiminin çok heyecanlý olmadýðý görülüyor.
Ben mi yanlýþ görüyorum acaba, yoksa ekonomi yönetimi ile Cumhurbaþkanlýðýnýn deðerlendirme iklimleri mi farklý?
Yalnýzlýk nasýl bir þey?
Acaba reel dünya ile idealler arasýnda yeterli irtibatlar mý oluþmadý? Kim reelde ideali dikkate alamýyor kim ideali seslendirirken reelden kopuyor?
Dýþ politikada reel ne, ideal ne?
Ekonomide reel ne ideal ne?
Sayýn Cumhurbaþkaný’nýn çaðrýsý ile milletin milli mücadele ruhunu bir kademe daha yükselteceði muhakkak, ama acaba Dolar bozdurma iþi, yaraya ne kadar merhem olacak?
Dileyelim teðet geçsin.
Dileyelim dýþ iliþkilerdeki gerilim, Türkiye’nin tarih içinde týrmanma heyecanýný aksatmasýn.