Bu hafta yine ekonomi-politiðin sihirli küresi bize çok ama çok ‘þey’ anlattý.
Önce, sizi þu güzel pazar günü sýkmayý göze alarak, bu hafta gelen büyüme verisinden baþlamak istiyorum. Ama sýkýlmadan okuyun bence, bakýn arkasýndan ne gelecek...
Avrupa’dan Asya’ya deðin dünya ekonomisindeki daralma trendi nihayet Türkiye’ye de uðradý. Türkiye ekonomisi 2014 yýlýnýn 2. çeyreðinde geçen yýla göre yüzde 2.1 büyüdü ama mevsim ve takvim etkisinden arýndýrýlmýþ rakamlara göre ise ekonomi ikinci çeyrekte ilk çeyreðe kýyasla yüzde 0.5 oranýnda küçüldü.
Türkiye ekonomisindeki bu dönemsel daralma, Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn Baþbakan iken Merkez Bankasý’nýn para politikasýný ve yüksek faiz oranlarýný eleþtirmesiyle gündeme gelen “Türkiye ekonomisi için yeni bir büyüme modeli gerekiyor” tartýþmalarýný yeniden gündeme taþýyacak gibi duruyor. Çünkü Merkez Bankasý’nýn enflasyon hedeflemesi çerçevesinde, 2014 baþýndan itibaren uygulamakta olduðu yüksek faizle desteklenen sýký para politikasý ve bunu destekleyen maliye politikasý bizce Türkiye ekonomisinin bu dönemde duraklamasýnýn en büyük nedeni.
Dünya Bankasý’nýn, IMF’nin papaðaný olmayýn!
Artýk þu gerçek çok açýktýr; bir süredir önümüze gelen veriler, þu an uygulanmakta olan cari para ve maliye politikalarýnýn ve bunlarý tamamlayan büyüme modelinin artýk bittiðini gösteriyor. Býrakýn, 2015-19 dönemini, AK Parti bu büyüme modeli ile 2015 seçimlerine kadar bile gidemez. Ama son iki yýldýr, baþta 17 Aralýk gibi darbe giriþimlerini tezgahlayanlar olmak üzere, içerideki vesayetçi oligarþinin ve dýþarýdaki küresel finans oligarþisinin tek derdi var; bu cari ekonomi modelinin deðiþmemesi. Yapmaya çalýþtýklarý darbe, kalkýþma teþebbüslerinin en önemli gerekçelerinden birisi budur.
Bakýn, büyüme verisinin düþük geldiði günden bir gün sonra, Dünya Bankasý Türkiye Direktörü Raiser þunlarý söyledi; ‘uzun süreli düþük büyüme Türkiye için risk oluþturuyor’, ‘gevþek para politikasý için önce enflasyonun düþmesi gerekiyor, Türkiye’de pozitif reel faize ihtiyaç var’, ‘Türkiye’de son dönemde üretim ve özel yatýrýmlar baskýlandý.’
Þimdi Raiser, bütün bu cümleleri arka arkaya söyledi; yani bir insanýn birbiriyle çeliþen bu kadar cümleyi arka arkaya kurabilmesi için nasýl bir mantýða sahip olduðu gerçekten merak ettiðim bir konu ama Raiser yalnýz deðil, bu gibi saçmalýklarý, ne yazýk ki, biz hem eleþtiri diye muhalefetten hem de -çok garip ama- ekonomi yönetiminin bir kanadýndan dinliyoruz.
Örneðin, aslýnda bir sonuç olan, hem de yüksek faizin ve çarpýk finansal sistemin bir sonucu olan -enflasyonun þu an Türkiye’nin en önemli sorunu olduðunu çýkýp söylemek, Raiser’e “sen haklýsýn arkadaþ biz bu iþi yapamýyoruz, siz IMF’ye söyleyin artýk bir el atsýn demektir.” Yine hem ‘düþük büyüme bir sorun ve Türkiye’de özel yatýrýmlar baskýlanýyor’ diyeceksiniz hem de ‘Türkiye’nin daha fazla yüksek faize ihtiyacý var’ diye cümleyi tamamlayacaksýnýz; sonra da bizim taraftan ‘evet, enflasyon, en önemli ve öncelikli sorunumuz’ açýklamasý gelecek.
Türkiye, bize göre, neoliberal para ve maliye politikalarýndan tamamen kurtulmadýkça, þu günlerde ortaya çýkan tarihi fýrsatýný deðerlendiremeyecek. Türkiye’de beklenenin altýnda gelen 2. çeyrek büyüme verisinden sonra Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn Merkez Bankasý’na ve mevcut para politikasýna yönelttiði eleþtiriler ve buna baðlý yeni bir büyüme modeli tartýþmasý, Türkiye’de bundan sonra daha sýk gündeme gelecek.
Oligarþinin ‘Muhalefeti’
Ama yukarýda anlattýðýmýz acayip durumun (yani Türkiye’nin bütün yapýsal sorunlarýnýn nedeni, þimdiye kadar uygulanan neoliberal saçmalýklar deðilmiþ gibi, bunlarý daha derin ve ‘hak ettiði’ gibi uygulayýn diyen küresel finans oligarþisinin bürokratlarýna ‘evet haklýsýnýz, elimizden geleni yapýyoruz, ama iþte’... diye kývranan yetkililer olmasý acayipliði) bir baþka biçimi muhalefet cephesinde var. Yýllardýr, anti-emperyalizm üzerinden politika yapan, meydanlarda ‘kahrolsun IMF’ sloganý atmadan mitinge baþlamayan ‘sol’ tarafýn bu konudaki eleþtirilerini duyamadýðýmýz gibi, evet tam da, Dünya Bankasý Temsilcisi gibi Türkiye’yi eleþtiriyorlar; özellikle Erdoðan’ýn ve ona yakýn çalýþma ekibinin Türkiye’yi dünyadan (küresel finans oligarþisinden) kopartarak krize sürüklediðini yazýp duruyorlar. Yazdýklarýný IMF kazara görse, Türkiye dönem raporu diye yayýnlar. Tabii ‘neocon paralelleri’nin yayýn organlarýnýn da, ekonomi konusunda, Dünya Bankasý, Fitch vb’lerinin çizgisinden milim þaþmamaya özen gösterdiklerini söylemeye gerek yok.
Ekonomideki neoliberal cephe o kadar geniþ ki, eski Türkiye’nin liberalinden faþistine, þaþkýn solcusundan faizci imamlarýna kadar herkes burada. Bunlarýn, Erdoðan’a olan düþmanlýklarýnýn 2008’de IMF’yi kovmasýyla týrmandýðýný rahatlýkla söyleyebiliriz ama bu gerçek, onlarýn gerçekte kim olduklarýný da ortaya koyuyor.
CHP-HDP Senaryosu
Þimdi bu konudaki son senaryoya gelelim; Kýlýçdaroðlu’nun karþýna, olaðanüstü Kongre’de, danýþýklý dövüþ gereði, Muharrem Ýnce’yi bu neoliberalizm üzerinden konsolide olan cephe çýkardý. Amaç, tepkiyi Ýnce üzerinden pasifize etmek ve 2015 seçimlerine kadar Kýlýçdaroðlu’nun CHP baþýnda kalmasý idi.
Kýlýçdaroðlu yönetimi, önce bazý Ýslami (!) çizgide olan -(Bekaroðlu gibileri yarýn ‘the cemaat’ten’ ayrýlmýþ ‘mümtaz’ þahsiyetler takip edebilir) isimlerin CHP’ye gelmesi ve bu isimler arasýnda Kürtler’e yakýn- Kürt isimlerin olmasýna ‘paralel’ CHP ve HDP birlikteliðini 2015 seçimleri için tesis etmeye soyunacaktýr.
CHP çatýsýnda gerçekleþtirilecek bu konsolidasyon, en soldan en saða kadar bütün Erdoðan karþýtý unsur ve örgütleri kapsayacaktýr.
Bu neoliberal koalisyonu içeride ve dýþarýda çok büyük bir cephe destekleyecek ve 2015’te CHP, AK Parti’nin yerine tek baþýna iktidara taþýnacaktýr.
Þunu söyleyeyim; týpký Ýran Devrimi’nde TUDEH’in düþtüðü duruma burada HDP düþecek ve nasyonel-sosyalist CHP iktidarýnýn ilk yýlýnda çözüm süreci bitirilerek, Abdulllan Öcalan’ýn fiziki tasfiyesi gerçekleþecektir.
Evet, artýk tek þanslarý ve oyunlarý budur ama bu da boþa çýkacak. Türk ve Kürt halký bu oyuna gelmeyecek.