Ekonomiye, büyümeye farklý bakalým

Bugün Pazartesi, ekonomi yazýsý günüm, daha doðrusu kendimi böyle þartladým, araya çok önemli baþka bir konu girmez ise pazartesileri ekonomi yazýyorum. 

Yazýmýn en sonunda söyleyeceðimi baþa alarak yazýma gireceðim.

Özellikle ekranlarda yayýnlanan ekonomi verilerinde ciddi bir tercih sýkýntýsý var.

Yanlýþ var demiyorum, tercih sorunu var, kýsa vadeyi bile etkileyecek, öngörü yapmayý, yani pozisyon almayý kolaylaþtýracak, 2014 Türkiye’sinde daha saðlýklý iktisadi davranýþlarý ürettirebilecek veriler yayýnlanmýyor.

Ekranlarda dinlediðimiz yorumcular, özellikle de televizyonlarýn ekonomi programlarý yapmakla görevli çalýþanlarý hep sonuçlar veriyorlar.

Dikkat ederseniz, ekranlarda üç konu öne çýkýyor: Faizler, kurlar ve borsa endeksi.

Bunlar da önemli, hele faizler çok çok önemli ama bu kategoriler ekonomide baþka yerlerde olan biten baþka þeylerin sonuçlarý.

Nominal faizler yüksek seyrediyor, bu iyi bir þey deðil ama bu sorunu çözmek için nominal faizlerin yüksek seyretmesine neden olan faktörlere, mesela enflasyona, ödünç verilebilir fonlarýn arz ve talebine, kaynak giriþlerine falan bakmak lazým.

Türkiye eski Türkiye yani 80’lerin, 90’larýn Türkiye’si deðil, dünya hiç deðil, bunu iyi görmek gerekiyor.

Ýktisat politikalarýnýn iki geleneksel ayaðýnda yani kamu maliyesinde ve merkez bankacýlýðýnda iþler kanýmca iyi gidiyor.

Kamu maliyesinde iþlerin iyi gittiðine iliþkin zaten büyük bir mutabakat mevcut.

Hazine’nin açýkladýðý nakit dengesinde Ocak-Aðustos giderleri 284 milyar, gelirler ise 274 milyar dolayýnda, faiz dýþý harcamalar ise 252 milyar.

Bütçenin öngördüðü senelik açýk 33 milyar, bundan iyisi can saðlýðý.

Merkez bankacýlýðý üzerinde tartýþmalar, sorunlar var ama kanýmca Merkez Bankasý da iþini çok profesyonelce, çok akademik bir üslupla götürüyor.

Bu anlamda iki temel müessesede, kamu maliyesi ve Merkez Bankasý, sorun yok.

Merkez Bankasý’na yönelik yüksek enflasyon eleþtirilerimiz saklý kalmalý zira bu kurumun temel hedefi fiyat istikrarý, TL’nin mal ve hizmetlere karþý istikrarý ama enflasyon oraný bizde çok yüksek.

Ama, büyüme oranlarý da düþük çýkýyor, buna yönelik kafa yormamýz, öneri getirmemiz þart.

Ben de bu yazýmda ekonominin yakýn ve orta vade geleceði ile ilgilenenlere naçiz bir öneride bulunacaðým.

Enflasyon, kurlar ve borsa endeksleri ile ilgilensinler ama bilsinler ki bunlar birer sonuç.

Esas ilgilenmeleri gereken üç temel deðiþken var.

1- Türkiye’ye giren kaynaklar, sermaye; özellikle de doðrudan yabancý sermaye yatýrýmlarý. Hazine bunlarý yayýnlýyor, bu büyüklük Türkiye ekonomisinin temel performans ve büyüme kriteri olacak, bunu bir kenara yazabilirsiniz.

Kaynak giriþini de Türkiye’nin evrensel hukuk devleti çýtasý belirleyecek. Dünyada bu çýtanýn yüksekliðine yönelik aritmetik hesaplama çalýþmalarý var, mesela yurttaþýmýz, Prof. Daron Acemoðlu bu konularda çalýþýyor. Evrensel demokrasi ve hukuk devleti çýtasý yükseldikçe ülkemize daha çok nitelikli kaynak giriþi olacak, Türkiye daha hýzlý büyüyecek. Þu temel gerçeði bir kez daha hatýrlatalým: 21. Yüzyýlda önce büyüme sonra hukuk devleti deðil, önce hukuk devleti sonra büyüme iliþkisi öne çýkacak.

Üçüncü çok temel gösterge de ülkemizin ortalama eðitim düzeyi ve niteliði. Sadece eðitim yaþý da çok önemli deðil, eðitimin niteliði de belirleyici. Bu açýdan bakarsanýz, OECD’nin, dün yazdýðým, 2014 Eðitim Raporu temel alýnabilir.

Bakalým ekranlarda sabah saatlerinde borsa, kur ve faizler kadar doðrudan yabancý sermaye giriþleri, evrensel hukuk devleti endeksi ve eðitim endeksi de ne zaman tartýþýlacak?

Emin olabilirsiniz, borsa kadar bu son üç endeks de günlük hayatýmýza girdiðinde Türkiye ekonomisi çað atlayacak.