Mustafa Nihat Yükselir
Mustafa Nihat Yükselir
Tüm Yazýlarý

Ekrem Dumanlý gazetecilikten mi gözaltýna alýndý?

Her þeyden önce bir hakikati beyan etmenin faydalý olduðunu düþünüyorum: Hiç kimseyi bir çýrpýda suçlu ilan etmek doðru olmadýðý gibi; hiç kimseyi ayný þekilde suçsuz ilan etmek de doðru deðildir…

Hafta içinde yapýlan operasyonlarla bazý gazeteciler gözaltýna alýnýnca, medyanýn önemli bir bölümü kýyameti kopardý. Basýn özgürlüðü kavramýný bayraklaþtýrarak, gazetecilere baský yapýldýðýný, Paralel Örgüt soruþturmasýnda ölçünün kaçtýðýný, Türkiye’nin polis devleti olmaya doðru gittiðini vs. söyleyenler oldu. Bu kadar aðýr eleþtiri yapanlarýn elinde somut bir bilgi, belge, bulgu var mý? Hayýr. Gözaltýna alýnan kiþilerin gazeteci olmasý, o kiþilerle diðer gazeteler arasýndaki arkadaþlýk baðlarý, onlara karþý beslenen itimat… Bunlar hukukî bir dayanak mýdýr? Hayýr. Bir generalin, “Tanýrým, iyi çocuktur…” lafý nasýl bir komutana yakýþmýyorsa, elinde hiçbir bilgi olmaksýzýn “Biz biliriz, iyi çocukturlar…” nevinden duygusal yaklaþýmlar da gazetecilere yakýþmýyor.

Deniyor ki: “Savcýlar ellerindeki bilgileri bizimle paylaþsýn.” Çok doðru. Ancak bu ülkenin yasalarý, soruþturma safhasýnda savcýlarýn bilgi ve belge paylaþýmýna müsaade etmiyor. Buna raðmen bazý bilgiler basýna yansýyor. O zaman da sanýk avukatlarý savcýlarý bilgi sýzdýrmakla suçluyor. Yani, elinde bilgi olan savcý ve hâkimler susmak zorunda kalýrken, elinde hiçbir bilgi olmayan kiþiler duygusal kanaatlerini sanki hukukî bir hüccetmiþ gibi anlatýp duruyor ve kamuoyu oluþturuyor. Keþke bizdeki hukuk sistemi iddianame tamamlanýncaya kadar savcý ve hâkimleri susmak zorunda býrakmasaydý da alelacele konuþan birileri, meseleyi baþka mecralara çekmeseydi…

Bilmeyenler ya da bilmezden gelenler için süreci kýsaca özetleyelim: Bir zanlý hakkýnda savcýlýk bazý bilgi ve belgelere ulaþtýðýný düþündüðünde hâkimlere baþvuruyor. Bu baþvuru esnasýnda elindeki somut delilleri ibraz ediyor. Hâkimler, savcýlardan gelen talebi doðru ve yerinde bulursa o kiþiler hakkýnda süreci baþlatýyor. Zanlý kiþiler iki gün karakolda kalýp ifade veriyor. Susma hakkýna sahip. Savcýlar en fazla iki gün daha ek süre isteyebiliyor. Daha sonra zanlýlar hâkim huzuruna çýkarýlýyor. Sanýklarý mahkeme dinliyor ve karar veriyor. Bu karar tutuklama da olabiliyor, serbest býrakma da. Tutuklanan kiþilerin mahkemeye itiraz hakký da bulunmakta.

...

Yukarýda özetlediðim süreç sanki yokmuþ gibi, sanki insanlarýn ev ve iþyerlerinde aramalar keyfî yapýlýyormuþ gibi davranmanýn âlemi yok. Hukukî süreç iþliyor ve biz bu süreç içinde yargýnýn elindeki bilgi ve belgelere vâkýf deðiliz. Birilerinin hedef þaþýrtarak olayý siyasî bir boyuta çekmesi ya da konuyla ilgisi olmayan kiþileri suçlamaya yeltenmesi bambaþka bir hukuksuzluktur.

Ancak bu aþamada bazý prensiplerin hatýrlanmasýnda fayda var: Gazetelerin gazetecilik faaliyetleri nedeniyle soruþturma geçirmesine herkes (sadece gazeteciler deðil) karþý çýkmalý; lakin gazetecilik faaliyeti sayýlmayacak eylemler söz konusuysa gazeteciliðin bir zýrh haline dönüþmesine de müsaade edilmemeli.

Demem o ki bu ülkede her gazeteci, gazeteci deðil; her gazeteci haber peþinde koþmuyor. Bazýlarý ihbarcýlýkla habercilik arasýndaki farký bir kalemde çizip atýyor. O yüzden acele etmeye gerek yok. Paniðe, hiç gerek yok. Dava dosyasý teþekkül edecek ve nasýl olsa þeffaf toplum olmanýn gereði, her þeyi ayan beyan göreceðiz. Bugün üst perdeden atýp tutan ve duruþundan taviz vererek saða sola savrulan kiþilerin mahcup duruma düþmesi de söz konusu. Baþbakan, doðru söylüyor: “Býrakýn yargý iþini yapsýn.” Nasýl olsa kýsa bir zaman sonra herkes yargýnýn elindeki belge ve bilgilerine vâkýf olacak. Ya o vukufiyet alelacele konuþanlarý mahcup ederse? Þu suçludur, þu suçsuzdur demek biz gazetecilerin görevi deðil. Bizim bildiðimiz somut bir þey var: Cunta ve darbeciliðin bir ayaðý medyadýr. O ayak üzerine “hiçbir çalýþma yapýlmasýn” demek, o çerçevede yapýlan her soruþturmayý meslekî alýnganlýkla göðüslemek, gerçekle yüz yüze gelmekten korkmaktýr. “Býrakýn…” ki, belgeler, bilgiler, bulgular konuþsun…

Yukarýdaki yazýyý ben yazmadým.

Bu yazý Ekrem Dumanlý tarafýndan kaleme alýndý.

Paralel yapý operasyonu kapsamýnda gözaltýna alýnan Zaman Gazetesi Genel Yayýn Yönetmeni Ekrem Dumanlý yaklaþýk 3 buçuk yýl önce 7 Mart 2011 tarihli “Paniðe ve öfkeye gerek yok hukukî süreç iþliyor” baþlýklý bu yazýsýnda o dönemki Odatv ve Ergenekon operasyonlarýnda gözaltýna alýnan gazetecilerin durumunu deðerlendirmiþti.

Bu yazýda sadece Ergenekon yazan yere ben Paralel Örgüt yazdým.

Ekrem Dumanlý gazetecilik faaliyetlerinden mi tutuklandý, onu bilmiyorum yapýlacak yargýlama sonunda bu ortaya çýkacak.

Yapýlan bu son operasyonu bir fýrsat bilip birilerinin üzerinde tepinecek deðilim.

Bilmediðim bir operasyon konusunda erken konuþmak da istemem.

Ancak çok gizli yürütülen bir operasyonun paralel yapý tarafýndan fenomen yapýlan sahte bir sosyal medya hesabý üzerinden üç gün önce deþifre edilmesini de göz ardý etmemek lazým.

Üç gün önceden bu operasyonun yapýlacaðýný kendi yarattýklarý sahte hesap üzerinden açýklanmasý sonrasý bu açýklamayý doðru olduðunu bildikleri için üç gün boyunca eylem yaparak operasyonun yapýlmamasý için kamuoyu yaratmaya çalýþan Ekrem dumanlý ve diðer arkadaþlarý deðimli?

Eðer devlet içerisinde bir derin bir paralel yapýlanma yoksa bu bilgiyi üç gün önce nasýl aldýlar bu arkadaþlar?

Cevaplandýrýlmasý gereken asýl soru bu.