Elazığ panteri Felipe Melo

Rahmetli Metih Oktay, “Gol atabilmek için yüzde 50 yetenek, yüzde 50 de şans gerekli” dermiş. Dün akşam Galatasarayılı futbolcular, ne kadar “şanssız” olduklarını sergilemek için birbirleriyle yarıştılar adeta. Yekta, Umut, Elmander, Emre Çolak ve Amrabat, golün nasıl atılamayacağını bize pek güzel gösterdiler!

Galatasaray, Yekta’nın golüyle 1-0 öne geçtikten sonra maçı 2’ye 3’e çok rahat taşıyabilirdi. Ama ya yetenek yok, ya da şans. Fatih Terim de bunun farkına vardı. Tek forvete döndü, orta sahayı kalabalıklaştırdı ve gol yemeden maçı bitirmenin yollarını aramaya başladı.

Gerçi Elazığ da bu konuda Fatih’e yardımcı oldu. Koca bir ikinci yarı boyunca dişe dokunur bir tane akınları var. Yılmaz Vural sürekli oyuncu değiştirdi. Taktik üzerine taktik denedi. Ama golü bulamadı.

Golü bulmak için en büyük fırsatı, yani penaltıyı yakaladılar. Ama bu anda inanılmaz bir faktör çıktı ortaya: Felipe Melo... Belki kendisi de penaltı attığından ve atanın hislerini çok iyi bildiğinden, nefis bir önsezi ve refleksle Göksu’nun kullandığı atışı kurtararak, gecenin kahramanı oldu. Kısacası, kötü maçta, kötü Galatasaray’ı, “Elazığ Panteri” Melo kurtardı.

Bu pozisyon öncesindeki penaltıya gelince... Muslera’ya gösterilen kırmızı kart ve penaltı, son derece doğru kararlar. Muslera, kontrolsüz bir biçimde girdi Serdar’a... Kurallara göre bu zaten kırmızı kart ve penaltıyı gerektiriyor.

Dünkü maçı izlediğiniz zaman, Türk futbolunun halini çok rahat görebilirsiniz. Türkiye Ligi gerçekten de oynanan maçlar açısından son derece niteliksiz bir lig. Galatasaray gibi ligin zirvesindeki bir takım, bu kadar etkisiz ve beceriksiz futbol sergiliyorsa, varın diğer takımları siz düşünün.

Futbolda “gaz” diye bir şey var. Yani yönetim kurulları, hocalar; futbolcuları bir maça hazırlıyorlar ve takım o maçta beklenenden çok daha iyi bir oyun sergiliyor ve galibiyeti, 3 puanı cebine koyup gidiyor. İşte Galatasaray’ın Manchester United maçı böyle bir maçtı.

Ama “gaz” bitince, Elazığ’a gidiyorsunuz ve orada eski tas eski hamam!

Bakalım ne zaman düzelecek?