Elektrikler kesilmeseydi bunlar olmayacaktı!

Türkiye’de bir Süryani Belediye Başkanı... Gazeteler “ilk kez böyle bir şey oluyor” başlığıyla duyurdular haberi...

Bunun, kıvanç duyulacak bir “ilk” olduğunu düşünebilirsiniz. Esasında utanmamız ve “Geç kalmadık mı?” diye hayıflanmamız gereken bir ilk bu...

Elektrikler kesilince iyi şeyler oluyor demek ki...

Hani, CHP-MHP-Cemaat konsorsiyumu, “Elektrikler kesildiği için kazanamadık” mazeretine sığınmıştı ya...

Elektrikler kesilince sandıktan doğru sonuçlar çıkıyor demek ki...

Elektrikler kesilince, vaktiyle malı mülkü yağmalanmış, hırsızlık çeteleri tarafından korkutulup yurtdışına kaçırılmış öz be öz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları “seçme ve seçilme hakkını” kullanıp belediye başkanı oluyor...

Harika bir şey elektrik kesintisi...

Elektrikler kesildi, Tunceli Ovacık’ta TKP adayı kazandı.

Bu da bir ilk... (Erdoğan diktatörlüğünden önce hapse atılırlardı.)

Elektrikler kesildi, BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak işkence gördüğü Diyarbakır’a belediye başkanı oldu. Bir ilk daha...

Elektrikler kesildi, sandıktan başörtülü “çocuk gelin” çıktı. Bu da filmlere konu olabilecek bir ilk.

Elektrik kesildi, Kebanlı Fethiye Atlı, vaktiyle başörtülü olduğu için atıldığı belediyeye “Başkan” olarak döndü.

Bu da bir ilk...

İnsana moral veren, yaşama sevinci aşılayan bu “ilk”leri çoğaltabiliriz... Hemen hepsi de elektrik kesintileriyle irtibatlandırılabilecek örnek “ilk”ler...

Demek ki elektrik kesintileri seçmenin zihnini açıyor.

Belki de elektrikler kesildiği için Türk halkı “sol” etiketli faşistleri tefrik ediyor ve bunların “şer ittifaklarına” prim vermiyor.

Elektrikler kesilmeseydi, “artık demokrasi zemini dışında bir mücadele yöntemi bulmalıyız” diyen pornografi meraklısı sol teorisyenleri ciddiye almaya devam edecektik.

Elektrikler kesilmeseydi, hiçbir demokrasi dışı müdahaleyi kaçırmamış, darbe ihtimali belirdiğinde elinde tuzlukla koşan ve “Sonu Menderes gibi olacak” cümlesini kurmaya pek meraklı Hasan Cemal’e inanmayı sürdürecektik...

Elektrikler kesilmeseydi, her türlü paralel yapıyı parlamento diktasına tercih eden Cengiz Çandar’ı matah bir şey sanacaktık.

Elektrikler kesilmeseydi, oturup, “demokrasi”, “Yunanistan’ın gelişmişlik düzeyi”, “çocuk ölümleri”, “yeryüzü standartları”, “cami ile kışla” diye atıp tutan, “Program yaptığın yayın mecralarında niçin farklı seslere tahammül edilemiyor? Meşrulaştırmaktan geri durmadığın dikey hiyerarşik örgütlenme hangi yeryüzü standartlarına uyuyor? Siyaseti kışladan çıkaranların yeniden camiye sığınmalarına nasıl izah edeceksin?” soruları karşısında kulağının üstüne yatmayı tercih eden Mehmet Altan’ı biricik “liberal demokrat” önder sanmaya devam edecektik.

Bereket, elektrikler kesildi de, çirkin ve samimiyetsiz yüzleriyle kabak gibi ortaya çıktılar.

HAMİŞ:

Seçim hezimetini “elektrik kesintilerine” bağlayan Kemal Kılıçdaroğlu, “İstifa edecek birileri varsa, o da ülkeyi soyandır” diyor. Dili varıp da, tarihin en büyük “hırsızlık çetesi” hakkında tek laf etmiyor... Azınlık düşmanlığını, Trakya pogromlarını, İsmet Paşa marifetiyle kurulmuş “Rum Masası”nı, gayrı resmi mübadeleleri, yağmalanan Rum ve Ermeni vakıflarını, Varlık Vergisi rezaletini, Dersim katliamını hiç anmıyor.

Bugün iktidarda, mahut hırsızlık çetesinin çaldıklarını sahiplerine iade eden ve Dersim’den dolayı özür dileyen bir hükümet var...

İyi ki arada sırada elektrikler kesiliyor da, “cahil halk” bu hükümetin devamı yönünde oy kullanıyor.