Elinde balta vuracak taş arıyor

Kemal Kılıçdaroğlu yine baltayı taşa vurdu. Brüksel’de yaptığı Esed-Erdoğan benzetmesi, kendisini misafir eden Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda tarafından ‘kabul edilemez’ olarak nitelendi ve görüşmesi iptal edildi.

Doğrusu insanın kıymetini ve ağırlığını, söz ve davranışlarının ağırlığı belirler. Kılıçdaroğlu o kadar ölçüsüz ve sorumsuz laflar ediyor ki, bu tür yol kazaları yaşaması hiç şaşırtıcı değil.

Uluslararası ilişkiler ve diplomasi kuyumcu terazisi hassasiyetiyle yapılır. Böyle eline baltayı alıp sağa sola saldırmak diplomatik nezakete de, siyasi ağırlığa da yakışmaz.

Bir ülkenin başbakanına ‘katil’ demek için cinnet halinde olmak gerekir. Yaşanan olayların siyasi sorumluluğunu hükümete yıkmak ve eleştiri getirmek başkadır, Başbakanı ölen insanların katili olarak yaftalamak başkadır. Bizim ana muhalefet liderimiz bu ayrımı bilemeyecek kadar gözü kararmış şekilde hareket etmeyi siyaset zannediyor. Kendi grubunda söylemeye alıştığı sözlerin aslında ne kadar siyasi ağırlığı olduğunu Avrupa kantarında tartmış oldu.

Esed’le Erdoğan’ı, Türkiye ile Suriye’yi birbirine benzetmek belki marjinal yorumcuların işi olabilir, ancak CHP genel başkanı böyle bir laf ediyorsa, bunun yapacağı tahribat öncelikle kendi ağırlığını bitirmek, kendi sözünü değersizleştirmek olur.

***

Türk siyasetinin duayeni olan parti başkanları yurtdışına gittiklerinde hükümetlerini yerden yere vurmazlar, ülkelerini kötü göstermezlerdi. Eleştiri getirecekleri zaman ise ya latife yaparlar ya da artı ve eksileri aynı anda resmeden analizler ortaya koyarlardı.

Kılıçdaroğlu’nun sözleri ne analiz içeriyor, ne ağırlık taşıyor, ne de nezakete uygun...

Bunu çiğlik, hazımsızlık, yetersizlik veya sorumsuzluk olarak nitelemek yeterli olur mu bilmiyorum. Ama görünen o ki, Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın ABD’de en üst düzey devlet töreniyle karşılanmasından dolayı kıskançlık krizine girmiş durumda...

CHP’nin Suriye politikasının Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde kabul görmesi zaten mümkün değildir. Kılıçdaroğlu siyasi nezakete uygun olmayan cümleleri sebebiyle tepki görmüş olabilir, ancak onun Suriye yaklaşımı da Avrupalı siyaset yapıcılar tarafından çok anlamlı bulunmayacaktır.

Demokratik gelişimi ile yıldızı parlayan ve övgüyle örnek gösterilen Türkiye’yi Suriye’ye benzetmek doğal olarak alay konusu olacaktır.

Kendi ülkesine saldıran başka bir ülkeyi savunması, teröristi değil de kendi hükümetini suçlaması, Başbakan’ına zehir zemberek yakıştırmalar yapması, Kılıçdaroğlu’nun siyasi ağırlığını yok etmektedir.

Swoboda, yayınladığı mesajda, “CHP liderinin, benim davetlim olarak, Türkiye Başbakanı Erdoğan’ı Esed’le kıyaslamasını kabul edemem. Bu kabul edilemez” demiştir.

Görünen o ki, zorla güzellik olmuyor, kongreden çıkmak insanı lider yapmıyor. Devlet adamı olmak için devlet adamı kumaşına, bu vizyona ve potansiyele sahip olmak gerekiyor.

Allah kimseyi bu duruma düşürmesin, düştüğü durumu anlayamayacak hale de getirmesin...