Elinizin kanýyla o koltukta oturmaya devam edecek misiniz?

Baþka partilere oy veren Kürt vatandaþlarýna uygulanan en insancýl PKK tarifesi þu: Elektrik direðine baðlanarak iþkenceyle öldürülmek.

PKK, geçen hafta, Diyarbakýr’ýn Lice ilçesinde bir baba-oðulu kaçýrýp öldürdü. 

Baba Remzi Güler 48 yaþýndaydý. 

Oðul Mahmut Güler 24 yaþýndaydý ve zihinsel engelliydi. 

Elinin kanýyla Edirne Cezaevi’nde “demokrasi” ve “barýþ” nutuklarý atan Selahattin Demirtaþ’tan bu cinayetleri kýnayan bir açýklama gelecek mi? 

Bir dönem Ýslamcý mahalleye sokuþturulan ve HDP’ye katýldýðý günden itibaren “iç savaþ” çýðlýklarý atan Ayhan Bilgen, “Hadi babasýný öldürdünüz... Zihinsel engelli çocuðundan ne istediniz bre zalimler!” diyecek mi? 

Siyasal aidiyetini ve 28 Þubat sürecindeki maðduriyetini kariyer fýrsatýna dönüþtüren, Ýslamcý mahallede bulamadýklarýný terör destekçilerinin muhitinde elde edip kapaðý salimen Meclis’e atan Hüda Kaya bacýmýz “yasak savmak” kabilinden de olsa bir kýnama cümlesi kuracak mý? 

Kendisini, geçen yasama döneminde Meclis’te yaptýðý atarlý konuþmalardan hatýrlýyoruz... “Býrakýn bu Yasin Börü edebiyatýný” diye AK Parti sýralarýna doðru seslenmiþti... Vicdaný bu açýklamayý kaldýrmýþtý. 

Býrakalým Yasin Börü edebiyatýný, öyle ya... 

Remzi Güler edebiyatýný da býrakalým... 

Babasýnýn gözleri önünde “parçalanan” zihinsel engelli Mahmut Güler’i hiç anmayalým. 

Baba-oðulun PKK tarafýndan katledildiði haberi ajanslara düþünce, terör yancýlarýný Meclis’e taþýyan partinin ne tepki vereceðini bekledim. 

Hiçbir yetkiliden ses yok... 

HDP’ye baktým... 

HDP’den de ses yok... 

HDP’liler Norveç’i kýnamakla meþgul... Bütün sosyal medya hesaplarýndan PKK’lý teröristi Türkiye’ye iade eden Norveç’i asýp kesiyorlar. “Bu nasýl demokrasi”ymiþ... 

PKK’yý seven ve kollayan, PKK yancýlarýnýn Meclis’e taþýnmasýna aracýlýk eden “seçim muhitleri”nden, sanatçý ve yazar taifesinden, “hayatý durduralým” müntesiplerinden, Adalardan, Niþantaþý’ndan, Cihangir’den, Kadýköy’den, Bakýrköy’den, Maltepe’den de ses seda yok. 

Fetullah’ýn liberallerinden, Hasan Cemal’den, Oya Baydar’dan, Murat Belge’den, Cumhuriyet gazetesinin çakma Kemalist’lerinden, Sartre bozuntularýndan... 

Hiçbirinden ses yok ve tabii ki olmayacak. 

Ki, “terör”ü sadece “sosyolojik zorunluluk” çerçevesinde gördüler ve þiddete mazeret ürettiler; bunu da utanmadan “aydýn sorumluluðu” diye yutturdular... 

Hayýr, “aydýn sapmasý” deðil... 

Düpedüz aydýn ihaneti... 

Daha açýk sözlü olanlarý “Niçin silah býrakýyorsunuz? Silah býrakmak aðýrýnýza gitmiyor mu?” diye PKK’ya çaðrýlarda bulunuyor ama sinik ve sinsi olanlarý, kurulduðunu ileri sürdükleri Erdoðan otoritarizmine karþý terör örgütünü bir “dalgakýran” olarak görüyor. 

Erdoðan olacaðýna, PKK olsun... 

Ýç savaþ çýksýn. 

Bize çok acýlar çektirecek “büyük bir altüst oluþ” yaþansýn... 

Hâlâ böyle bakýyorlar ve teröre can suyu oluyorlar... 

Bir çift söz de, Muharrem Ýnce’nin çýkýþýný liderliðine yönelik haksýzlýk sayan ve hâlâ utanmadan maðduru oynayan Kemal Kýlýçdaroðlu’na: 

Kaybetmek pahasýna eli kanlý müntesipleri Meclis’e soktunuz... 

Elinize kan bulaþtýrdýnýz. 

Seçimi kaybettiniz ama asýl kamu vicdanýnda kaybettiniz. 

Bu millete bir özür borcunuz bulunduðunu, en çok da zihinsel engelli Mahmut Güler’den özür dilemeniz gerektiðini hatýrlayacak mýsýnýz? Yoksa eli kanlý müntesiplerle “ittifak”ýn keyfini mi süreceksiniz?