Türkiye’nin yeni dönemde iki temel sorunu bulunuyor. Birincisi, yeni Türkiye’de inþanýn nasýl hayata geçirileceði ve kurumsallaþacaðý. Ýkincisi ise eski Türkiye için nöbet tutanlarýn ne olacaðý? Ýnþa sürecinin arkasýnda, AK Parti oylarýný, hatta potansiyelini bile aþan bir toplumsal destek var. Eski Türkiye’ye nöbetçi yazýlanlar da iktidara gelmeye yetmese de siyasetin gündemini etkileyecek güce sahipler.
Önümüzde bir siyasi iktidar belirsizliði yok. Türkiye yeni dönemde iktidar tartýþmasýný büyük ölçüde bitirmiþ bir ülke olacak. Bunun için 2014’te baþlayan seçim üçlemesinin son ayaðý olan 2015 seçimlerini atlatmamýz yeterli olacak. Kimin ve neyin seçimleri kazanacaðýný biliyoruz. Toplumda hakim olan ana damar, siyasette hakim parti olarak tezahür ediyor. Bu normalleþmenin yaþandýðýný, iktidar denkleminin sýhhate kavuþtuðunu ve organik bir sürecin hayata geçtiðini gösteriyor. Ýnþa dönemi olarak kodlanan yeni Türkiye’de, tam da bu sürecin tabiatýna uygun mühendislik yapabilecek bir isim baþbakan oldu.
Ýnþa döneminin baþlýklarýndan çok daha önemlisi, inþanýn yapýlabilmesini mümkün kýlan zeminin hazýrlanmasýydý. Erdoðan, yýllar süren zahmetli bir sürecin ardýndan, bu yeni zemini ortaya çýkardý. Millet yeni zeminin ortaya çýkýþýný gördükçe yeni bir binanýn inþa edileceði umuduna da sarýlarak AK Parti’nin güçlenmesini saðladý. Ortaya çýkan yeni zeminde milletin bütün unsurlarýný memnun edecek bir bina yapmak artýk mümkün.
Ülkede siyasi iktidara dair belirsizliðin asgari düzeye inmesi, ayný zamanda muhalefete dair de belirsizliðin azalmasýna da yol açýyor. Bu durumun yaþanmasýnýn sahici ve deðiþmesi kolay olmayan sebepleri olduðu kadar sanal sahneleri de mevcut. Muhalefetin ana gövdesini oluþturan CHP’nin içinde ve etrafýnda öbekleþen siyasal havzanýn sýnýrlarýnýn ne olacaðý bizzat muhalefet tarafýndan belirleniyor. Bu sýnýrlarý deðiþtirme cesareti göstermeleri kolay deðil. Mezkur sýnýrlarý ve içerisindeki toplumsal kesimlerin daðýlmasýný engellemek için bir de kurgu bir dünyayý ayakta tutmalarý gerekiyor.
Týpký Wolfgang Becker’in, 2003 yapýmý ‘Elveda, Lenin!’ filmindeki gibi. 1989’da geçirdiði kalp krizi sonrasý komaya giren, Sosyalist Birlik Partisi’nin heyecanlý destekçisi kadýn, 1990 yazýnda komadan çýkmýþtýr. Oðlu annesinin Eski Almanya’da yaþadýðý hissini vermek için trajikomik iþlere bulaþmaya baþlar. Bir süre annesinin Alman Demokratik Cumhuriyeti yýllarýndaki günlük hayatýný aratmayacak kurgularý saðlamayý baþarýr. Eski ürünler, arþiv TV haberleri, eski gazetelerle durumu idare etmektedir. Annesi kalkýp yürümediði sürece iþlerin yolunda olduðunu düþünür. Bir süre sonra, annesine eski Almanya’yý hayatýn farklý alanlarýnda sunmakta sýkýntýlar baþlar. Bu sürdürülemez durum bir gün nihayete erecektir. Buna benzer bir kurgu Cumhuriyet edebiyatýnda Refik Halit Karay’ýn Deli adlý tiyatro eserinde hicvedilmektedir. 1908 Meþrutiyetten bir gün evvel zihni melekelerini kaybeden bir Osmanlý bürokratýnýn, yaklaþýk yirmi sene sonra, yeniden hafýzasýna kavuþmasýyla yaþanan olaylarý aktarýr. Bizde 2014’te yaþanan aslýnda ikinci ya da tekrar eden bir travmaya denk geliyor.
Ýnþa sürecinde ‘Elveda, Lenin!’ sahnelerini sýk sýk göreceðiz. 10 Aðustos’un muhalefet açýsýndan ‘komadan çýkýþ’ olup olmadýðýný da bilmiyoruz. Gezi ve 17 Aralýk’la ortaya çýkan malzemeyi tüketerek sadece eski Türkiye kurgusunda kalacak bir zihni inþa ediyorlar. Bunun basit bir göstergesini basýnda görüyoruz.
Muhalefet aktörlerine açýktan ideolojik ikame saplayan gazetelerin tarihlerini deðiþtirseniz, mesela 1989 ya da 2002 yazsanýz karþýnýza çok absürt bir tablo çýkmaz. Maalesef bu durum ayný anda Kemalist ve (Türk-Kürt) milliyetçi damarlar için geçerli. Eski Türkiye nöbetçiliðinden muhalefetin çýkmasý kolay deðil. Zira zinde muhalefet yapmanýn dilini nöbet yerinde aþkla durmaya zimmetlemiþ bulunuyorlar. Yerini terk edenin hain olarak görüldüðü bir durum ortaya çýkardýlar. Hal bu iken ‘Elveda, Eski Türkiye!’ demelerini beklemek þimdilik naif bir umut olarak kalacak. Kaldý ki Lenin, Alman da deðildi!