Osmanlý, bir þeylerin iyi gitmediðini, sanayi inkýlabýnýn ürünleri dünyayý sihirlemeye baþladýkça ve aþaðýlýk duygusuna kapýlarak öðrenmiþti.
2. Mahmûd döneminde resmî dairelere Padiþah’ýn fotoðraflarýný asmak, memurlarýn setre pantolon giymesini emretmek, askerlere ‘siper-i hurþid’ /güneþ siperli baþlýklar, yani þapka giydirmek, modernleþme sanýlmýþtý.
‘Tanzimat kafasý’ tam da buydu.. Þekilcilik..
Dünyadan geri kaldýðýmýzýn yürek sancýsýný ciddî þekilde ilk kez Sultan 2. Abdulhamîd derinden hissetmiþti.
(Hicrî takvimimize göre 1293’e rastladýðý için, milletimizin hâfýzâsýndaki isimlendirmeyle, kýsaca ‘93 Harbi’ denilen) 1877-78’deki Osmanlý -Rus Harbi’nin korkunç maðlubiyetle sonuçlanmasýnýn ilk þok darbeleri atlatýldýktan sonra.. Sultan Abdulhamîd, yaþadýðý çaðýn teknolojisine yetiþebilmek için, her alanda yüksek okullar açmaya baþlamýþtý.
Ýlginçtir, ayný dönemde Japon Ýmparatoru da ayný sancýlarý çekiyordu ve 1892 tarihinde ‘Meiji Hareketi’ni baþlatmýþtý; yani, Abdulhamîd’in hamlesiyle ayný zaman diliminde..
Ne kadar düþündürücü ve kahredicidir ki, Japonya çaðýnýn teknolojisini 30 senede yakalamýþken; ayný dönemde, Osmanlý ise 624 yýllýk ömrünü, yeni açýlan yüksek okullardan ‘Ahhh Avrupa..’ tutkusuyla eðitilen asker ve sivil diplomalýlar eliyle tamamlýyordu. Hattâ, Müslümanlarýn en okumuþ isimleri bile, Abdulhamîd’i, ‘Yýldýz’daki baykuþ, kýzýl sultan’ diye anýyorlardý; emperial dünyadan esen sahte kurtarýcý rüzgârlarýn sevkýyle..
1923’deki rejim deðiþikliðinden sonraki kadrolar da, gardrob deðiþikliklerini bile modernleþmek olarak sunan ‘Tanzimat kafasý’na tam teslim; jakobenist /tepeden inmeci usûllerle, dâraðaçlarýyla sonuç almaya çalýþýyordu. Çünkü, o kadrolarýn, emperial dünyadaki efendilerinin beðenisini kazanmaktan öteye ‘milleti adam etmek’ten baþka bir dertleri yoktu. Yani, hattâ o kadar ki ‘þapka inkilabý’ bile, onlara göre, ‘adam olmak’ demekti.
Millet bu dayatmalardan biraz biraz 1950-60 arasýnda Adnan Menderes, 65-70 arasýnda Demirel, 1983-93 arasýnda Turgut Özal iktidarlarýnda kurtulmaya çalýþtý. 2002’den sonra ise, Erdoðan döneminde kurtulma mücadeleleri vermeye çalýþýyor.
Önceki yazýda, Selçuk Bayraktar isimli bir genç etrafýnda yapýlan tartýþmalara bir nebze deðinilmiþti.
O konuya, yukarýdaki izahlardan sonra biraz daha deðinelim. Ama, onun tahsil seviyelerine kýsaca bir göz atalým:
Ýstanbul Sarýyer doðumlu.. 40 yaþýnda.. ÝTÜ'de elektronik bölümünde okumuþ, sonrasýnda B. Amerika’da ‘insansýz hava araçlarý’ ve uzay denemeleri üzerine eðitim görmüþ.. 2007 yýlýnda Türkiye'ye dönmüþ ve öðrendiklerini pratiðe geçirmeye baþlamýþ..
Ve…
Kýsa zamanda, ÝHA ve SÝHA diye anýlan (silâhsýz ve silâhlý) ‘insansýz hava araçlarý’ný üretmeyi baþarmýþ, ve Türkiye bu alanda dünyadaki ilk 5-6 ülke arasýndaki yerini almýþ.. Onun ürettiði ÝHA ve SÝHA’lar dünyadaki emsallerinden de üstün...
Ama, bu büyük beynin, resmî ideolojinin cazgýrý olan küçük beyinli bir m.vekili tarafýndan Ýstanbul BÞ Belediyesi tarafýndan büyük meblaðlarla desteklendiðine dair iddialarla karalanmaya çalýþýldýðýný görüyoruz. Çünkü, o, onlarýn hayal ettiði formatlarda olmayan bir dünya görüþüne sahip bir insan ve üstelik Erdoðan’ýn da damadý.. Türkiye’nin Suriye’de Zeytin Dalý ve Barýþ Pýnarý isimli operasyonlarý sýrasýnda, ÝHA ve SÝHA’larýnýn 100 metre uzaðýnda, 40 gün hangarda yatmýþ; Ýdlib’de de onun geliþtirdiði silâhlar baþkalarýnýn planlarýný bozmuþ; þimdi ise, Libya’da Hafter’in ve hâmilerinin korkulu rüyasý..
Böyle birisini, ‘Oralarda ne iþimiz var?’ diyenler niye karalamasýn ki..
Ama, daha ilginci, Selçuk Bayraktar’ýn ‘Ellerinizdeki belgeleri açýklayýn..’ diye çaðrý yapmasýna raðmen, Ýstanbul BÞ Beld. Baþkaný’nýn suskunluðunu korumasý..