Amerikan emperyalizmi, Rusya’dan ‘S-400 füze savunma sistemi’ satýn alan Türkiye’ye, ‘Amerika’nýn Hasýmlarýyla Yaptýrýmlar Yoluyla Mücadele Yasasý / (CAATSA)’nýn 231’inci maddesine dayanarak, Amerikan Kongresi’nde uzun zamandýr tartýþýlan ve beklenen ‘Türkiye’ye uygulanacak yaptýrýmlar’ý uygulamaya koyduðunu, nihayet 14 Aralýk günü açýkladý ve ‘Savunma Sanayii Baþkanlýðý ve kurumun yetkilileri’ yaptýrým listesine alýndý.
Türkiye, kendi hava sahasýnýn savunmasýnda bir boþluk olmamasý için, Amerika’dan gerekli savunma sistemlerini istemiþ, ama, bunu ‘Amerikan Kongresi’ kabul etmemiþ ve bunun üzerine Rusya’dan S-400 füze sistemini satýn almýþ ve amma Pentagon, ‘NATO envanterinde bulunmayan bir silahýn, bir NATO üyesi ülkenin silahlý kuvvetlerinin envanterinde de bulunamýyacaðý’ gerekçesiyle, bu sisteme karþý çýkmýþ; buna dayanarak Türkiye içinden bazý çevreler de, ‘Bu sistemi alsanýz bile, aktif hâle getiremeyeceksiniz’ diye eleþtiriler yapmýþtý.
Halbuki, S-400’ün bir önceki modeli olan S-300 füze sistemini NATO üyesi olan Yunanistan yýllar önce aldýðý gibi, sonradan NATO’ya alýnan Bulgaristan, Romanya ve Çekya gibi eski Doðu Bloku ülkelerinin ordularýnda da bu füzelerin önceden beri bulunduðu gizli deðildi.. Ýlginçtir, bizzat Trump da, ‘Biz vermeyince, baþkasýndan almak zorunda kaldý..’ diyerek, Türkiye’nin haklýlýðýný açýkça ifade ederek, Türkiye’ye yaptýrým uygulanmasý yönünde Kongre’den gelen baskýlara direnmiþti. Ama, sonunda, Amerikan sisteminin iradesini uygulamayý tercih etti.
Bu yaptýrýmlarýn Türkiye devletine deðil de, önemli bir kurum ve yetkililerine uygulanmasý, açýk ki, ‘Baþ eðmezseniz, Türkiye’ye daha büyük darbeler vururuz..’ mesajýný vermek içindi.
Nitekim, B. Amerika'nýn eski Türkiye Büyükelçisi ve eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, geçen hafta ‘Al’Monitor’ haber sitesine verdiði röportajda, ‘Ankara yönetiminin Ekim-2019'da Rojava'da (Kuzey Suriye’de) baþlattýðý operasyonlarý durdurmasý için ABD'nin devreye girdiði’ni belirterek, ‘Türkiye'nin operasyonlarýna son vermemesi durumunda, ekonomilerini yýkmaya hazýrdýk’ diyordu.
Erdoðan'ýn, güç konusunda ilginç deðerlendirmelerde bulunduðu yorumu da yapan Jeffrey þöyle devam ediyordu: ‘Erdoðan, mantýklý bir aktör..
Dolayýsýyla, eðer Joe Biden, dünyayý bugün bir çoðumuzun gördüðü gibi ‘eþitler arasý bir yarýþ’ olarak görürse, Türkiye son derece önemli bir yere geliyor.
Erdoðan'ýn sadece son sekiz ayda Ýdlib, Libya ve Daðlýk Karabað'da yaptýklarýna bakýn. Bu üç yerde de, Ruslar veya onlarýn müttefikleri kaybetti. (…)Türkiye olmaksýzýn Ortadoðu, Kafkaslar veya Karadeniz'de iþ yapamayýz. Ayrýca, Ýran'a karþý anti-balistik füze sisteminin merkezindeki ve çok büyük askerî önemi olan NATO radarý da Türkiye'de bulunuyor.’
Evet, bu sözleri söyleyen, sýradan bir Amerikan diplomatý deðil..
Açýktýr ki, USA emperyalizmi, Türkiye’ye, NATO Paktý adýna, kendisine çok büyük hizmetler sunduðu için tahammül ediyor. Ama, stratejik hesaplarý gerektirdiðinde neler yapabileceðini de gizlemiyor. Son alýnan sýnýrlý yaptýrým uygulamalarýnýn da bu açýdan ve mukabil bir hassasiyetle deðerlendirilmesi gerekiyor.
Ayrýca üzerinde durulmasý gereken bir nokta da þu: Türkiye’ye yaptýrým kararlarýný USA Dýþbakaný Mike Pompeo bizzat açýklýyor. Geçenlerde, önceden haber vermeksizin 1 günlüðüne Ýstanbul’a gelip, Ortodoks Dünyasýnýn manevî lideri olan Patrik ve Hahambaþý gibi, üzerlerinde kendi güçlerini hissettirmeye çalýþtýðý dinî azýnlýklarýn liderleriyle görüþürken; Çavuþoðlu ile de görüþmek isteðine, Çavuþoðlu’nun ‘Ankara’da olduðu ve programýnýn müsaid olmadýðý’ný bildirmesine de bir mukabeledir, bu..
Týpký, Rusya Dýþbakaný Sergei Lavrov’un, geçen hafta Belgrad’a yaptýðý gezide, Bosna’nýn 3 kiþilik Baþkanlýk Konseyi’nin Müslüman ve Hýrvat temsilcilerinin, ‘onun tarafsýzlýðýna inanmadýklarý için, görüþmeyi kabul etmemesi’ne, Lavrov’un da, Belgrad’dan ayrýlýrken uçaðýn merdivenlerinden, -elini, 25 yýl öncelerdeki Bosna Trajedisi’nde 250 bine yakýn insaný, sýrf Müslüman olduklarý için katleden- kaatil sürüsü olan sýrb milisleri/ ‘çetnik’lerin özel iþaretiyle selâmlamasý gibi bir diplomatik cevap; Pompeo’nun yaptýðý da..
Halbuki, Türkiye’de bazý çevreler, Kongre’den gelen yaptýrým kararlarýný Trump’ýn uygulamaya koymayacaðýný ve bir ay sonra, 20 Ocak’ta Beyaz Saray’a gelecek olan yeni Baþkan’a býrakacaðýný sanýyordu. (Ki, Trump’ýn, seçimde yolsuzluklar yapýldýðýna dair yaptýðý itirazlar mahkemelerce reddedildiði ve Baþkan’ý seçecek olan ‘eyalet temsilcileri’nin büyük ekseriyetinin oylarýný 4 gün önce Joe Biden aldýðý halde, Trump, henüz de, yenilgiyi kabul etmiyor ve ‘4 yýl daha Beyaz Saray’dayým..’ diyor inatla; bunun nasýl olacaðý Amerikan çevrelerince de bilinmese bile..)
Evet, Amerikan emperyalizminin menfaatlerini, 19. Asrýn vahþi kapitalizminin dayatmalarý ve kovboy mantýðýyla korumaya çalýþan ve ‘Dünyaya diplomasi kurallarýný biz koyarýz..’ diyen Trump’ýn yerine geleceði beklenen Biden’ýn, özellikle son 100 senedir, þeklen gözetlenen ‘Uluslararasý hukuk ve diplomasi kurallarý’ denilen kýstaslarý, zâhirî hukuk ölçülerine göre tatbik edeceði bekleniyor. Ama, gelecekteki Amerikan Baþkaný her kim olursa olsun, her halûkarda, Amerikan yönetimi, kendi stratejik menfaatlerini esas alacaktýr, tabiatiyle..
Ancak, ayný hakk, Türkiye yöneticileri için de söz konusudur; elbette, þahsiyetli bir diplomasinin ortaya konulmasý þartýyla.. Ve, unutulmamalýdýr ki, sadece Amerika deðil, bütün NATO dünyasý ve diðer emperial güçler de Türkiye’nin güçlenmesinden korkuyorlar. Bu da tabiîdir. Çünkü, bir devlet zayýfladýðýnda ondan pay kapmak için; güçlendiðinde de, ona pay kaptýrmamak için, diðer güç odaklarý ve devletler daha bir dikkatli olurlar.
NOT: Sakarya Üni’den bir öðretim üyesinin, bir tv. kanalýndaki bir tartýþma programýnda, Üniversitelerdeki durum hakkýnda konuþurken, yanlýþ bir þekilde, bir genelleme yaparak söyledikleri üzerine, Sakarya Üni. Rektörlüðü’nün soruþturma açýldýðýný açýklamasý anlaþýlabilir. Ama, bir savcýlýðýn inceleme baþlatmasý ve 2 gündür, TRT baþta olmak üzere medyada, sözkonusu öðretim üyesi için hemen bütün haber bültenlerinde baþlatýlan karalama kampanyasýna, sonunda, ‘kerih ve sakil bir açýklama’ gibi ifadelerle, bazý yüksek resmî makamlarýn da katýlmasý ve kezâ, tartýþmaya YÖK Baþkaný’nýn da sert ifadelerle girmesi daha bir ilginç..
Çünkü, bir baþka Üni.’de, daha bir ay öncelerde, hem de Ýlâhiyat Fakültesi’nde ders veren bir öðretim üyesinin, Kur’an-ý Kerîm’in temeline dinamit mahiyetinde, ‘bazý âyetleri kabul edilemez’ olarak nitelemesi etrafýndaki tartýþmalarda, bu resmî makamlar sessiz kalmýþtý; sanki, Müslüman halkýmýzýn en temel inanç kaynaðýna yapýlan bu saldýrý onlarý ilgilendirmiyormuþ gibi..