Dün 27 Nisan idi. Bundan tam 11 yýl önce vesayet düzeni, AK Parti’ye cumhurbaþkaný seçtirmemek için harekete geçmiþti.
AK Parti Genel Baþkaný olan ve cumhurbaþkaný adaylýðý anasýnýn ak sütü gibi helal olan Erdoðan’ýn olasý adaylýðýný engellemek için en az bir yýl önce bastýlar kaos düðmesine. Anadolu’nun has evladý Hrant Dink’i öldürdüler önce. Danýþtay’da hakimleri, Trabzon’da Rahip Santoro’yu, Malatya’da misyonerleri, Çarþamba’da camideki insanlarý katlettiler.
Her biri, bir konsorsiyum tarafýndan iþlenmiþ sofistike cinayetlerdi. Bugün hepsinde FETÖ eli olduðunu, amacýn Türkiye’de kaos çýkarmak olduðunu biliyoruz.
Böyle bir ortamda TBMM, Cumhurbaþkaný seçecekti ama Meclis çoðunluðu olan ve beþ yýldýr da ülkeyi yöneten AK Parti’nin kendi geleneðinden, dindar, eþi baþörtülü bir ismin Cumhurbaþkaný olmasý zinhar istenmedi.
Muhafazakarlar açýkça aþaðýlanýyor, onlardan biri 1071 rakýmlý Çankaya Köþkü’ne yakýþtýrýlmýyordu.
Nitekim 27 Nisan e-muhtýrasýna giden ve asla demokrasiden geçmeyen yolun ilk taþýný Yargýtay eski baþsavcýsý Sabih Kanadoðlu döþedi. Kanadoðlu AK Parti sandalye sayýsýnýn cumhurbaþkaný seçmeye yetmeyeceðini söylüyor, “TBMM’deki oylamaya 367 milletvekili katýlmazsa seçim iptal” diyordu. CHP beklendiði gibi bu garabete sahip çýkan ilk parti oldu.
AK Parti ise demokrasinin ve adaletin gereði olarak dik durdu, iþine baktý.
Baþbakan ve AK Parti Genel Baþkaný Recep Tayyip Erdoðan salý grup toplantýsýnda kürsüye çýktý ve “Cumhurbaþkaný adayýmýz, kardeþim Abdullah Gül’dür” diyerek kendi hakký olan makamý, kardeþlik hukukuyla baðlý olduðu Gül’e hediye etti.
Lakin CHP baþta olmak üzere vesayet düzenine yapýþarak var kalabilen siyasi yapýlar, kiþiler, STK’lar, sermayedarlar, medya, akademi vb bir türlü sakinleþmiyordu.
Cumhuriyet mitingleri adýyla kitleleri sokaklara döküp “Sözde deðil özde laik” cumhurbaþkaný isteriz dediler. Atatürkçü Düþünce Derneði meydan mitingleri yaptý, kalabalýk “Çankaya laiktir, laik kalacak” sloganlarý atýldý.
Köþkten burnunu çýkarmayan dönemin Cumhurbaþkaný Ahmet Necdet Sezer peþ peþe açýklamalarda bulundu, “Türkiye hiç bu kadar tehdit altýnda olmadý, irtica geliyor” dedi.
Cumhuriyet gazetesi günlerce “tehlikenin farkýnda mýsýnýz?” manþetleriyle çýktý. Gül’ün ve ailesinin þahsýnda tüm dindarlara sistematik þekilde küfredildi. Hayrunnisa Gül Çankaya’da oturmayý çok istiyorsa önce bir baþýný açsýn da görelim dahi dediler.
27 Nisan günü TBMM’de oylama yapýlacaktý. ANAP ve DYP vesayetçilere uydu Meclis’e girmedi. 361 milletvekilinin katýldýðý ilk turda Gül’e 357 oy çýktý. CHP hemen oylamayý Anayasa Mahkemesi’ne götürdü.
Ayný günün gece yarýsýnda Genelkurmay Baþkanlýðý’nýn internet sitesinde bir bildiri yayýnlandý. Gerekçe laiklik, hedef Hükümet’ti.
O gece Baþbakan Erdoðan, Cumhurbaþkaný Sezer’i aradý. Telefon açýlmadý bile!
Hükümet ise Erdoðan liderliðinde bir karar aldý ve daha o sabah Genelkurmay’a ve askere bel baðlamýþ tüm darbeci sivillere ve çevrelere tarihi bir cevap verdi.
Bu bir ilkti. Ýlk kez bir hükümet sivil iktidarý darbeyle tehdit eden askere anayasayý hatýrlatýyor ve “hükümete yani halkýn seçtiklerine baðlý bir memursun, haddin olmayan iþlere karýþmayacaksýn” diyordu.
Bu doðru duruþun halk nezdinde karþýlýðý yüksek oldu ama vesayetçiler denemeye devam ediyordu. Kenan Evren’den Hurþit Tolon’a, Baykal’dan Sezer’e, AYM’den DÝSK’e her dönemin darbecileri kurduklarý ayýplý cümlelerle tarihe geçiyordu.
AK Parti “Madem devlet kilitlendi, düðümü halk çözsün” diyerek erken seçime gitti. Cevap tarihiydi. AK Parti oyunu yüzde 47’ye çýkarmýþ, CHP yüzde 20’ye gerilemiþti. Meclis’e girmeyen ANAP ve DYP ise tarihin çöplüðüne atýldýlar.
11 Mayýs 2007’de Cumhurbaþkanýnýn halk tarafýndan seçilmesini öneren anayasa deðiþikliði Meclis’ten geçti. AK Parti’nin aday gösterdiði, arkasýnda sapasaðlam durduðu Abdullah Gül iþte böyle seçildi.
Bugün Abdullah Gül için karar günü. Bakalým kendisine hakaret edenleri mi seçecek yoksa kardeþini mi?