En adi ırkçılık

Bayram sabahı da nereden çıktı bu yazı? İyiliklerden, güzelliklerden, bayramın getirdiği hoşluklardan, kurbandan, kurban kovalayan şaşkınlardan söz edemez misin? 

Etmesine ederim de, habaset ve melanet ehli bayram dinlemiyor ki birader!

Pensilvanya cenahıyla hep iyi ilişkiler kurmuş, hocasını hiç üzmeyen, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını paralel yapıya fatura etmemek için bin dereden su getiren Sözcü gazetesi iğrenç bir manşet atmış...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “550 yerli ve milletvekili istiyorum” sözünü eleştiriyor.

Bu söz eleştirilebilir. “Yerli” ve “milli” nitelemelerine itiraz edilebilir... Bu nitelemelerin günümüz Türkiye’si için fazla anakronik kaçtığı söylenebilir...

Mümkündür...

Fakat itirazlarınızı “kimliklere” yöneltirseniz (kimlikler üzerinden bir eleştiri yaparsanız) en rezil insanlık suçunu işlemiş olursunuz.

Sözcü gazetesi haberinde, yerliliği ve milliği gündeme getirenlerin, yani Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti hükümetinin, bazı kurumlarımızı (yerli ve milli ne kadar devlet kurumu, ne kadar özel şirket varsa) “yabancılara” sattığını, dolayısıyla bu durumun millilikle bağdaşmadığını söylüyor.

Olabilir.

Böyle de bakılabilir.

Böyle bakan yığınla aydın ve entelektüel var.

Haberin altında da “satılmış” devlet kurumu ve özel şirketlerin tam listesi yer alıyor. Filanca kurum Araplara satılmış, Bilmem neredeki liman Çinlilere verilmiş. İçki tekeli Amerikalıların eline geçmiş... Anlaşılıyor ki, “özelleştirme” diye bir şey duymamış bu arkadaşlar. Ya da bunun cari ve güncel bir uygulama olduğunu sanıyorlar. Özelleştirme uygulamasının bir devlet politikası olarak 24 Ocak kararlarıyla birlikte yürürlüğe girdiğini, bu kararlarla devletin bir tercih yaptığını, bunun da “serbest piyasa” ekonomisinin bir gereği olduğunu bilmiyorlar.

Listede benim dikkatimi “Migros” etiketi çekti. Migros da İngilizlere satılmış. Sözcü gazetesi, Koç ailesinin tasarrufunu devlete fatura ediyor. Daha doğrusu şu: Koç grubu, aralarında yabancıların da bulunduğu bir konsorsiyumla kurduğu işletmesini, getirisi daha yüksek olduğu için, İngilizlere satıyor, “parasına para katıyor”, bu ticari alışverişin sonucunda Erdoğan ve AK Parti hükümeti “ihanetle” suçlanıyor. (Birilerinin bu arkadaşlara, özelleştirme uygulamasının kötü bir şey olmadığını, bütün medeni ülkelerin bunu benimsediğini, bu uygulamayla birlikte kamu yükünün azaldığını, devletin zarar etmekten kurtarıldığını anlatmalı.)

Buraya kadar sorun yok...

Dediğim gibi, özelleştirme uygulamasına Sözcü gazetesi gibi bakabilir.

Böyle bakan mebzul miktar aydın ve entelektüel var.

Pek pek dalganızı geçersiniz, “Hangi çağda yaşıyorsun birader?” dersiniz. Muhatabınızın kendisini küçültmesine izin verirsiniz.

Fakat bir şey daha yapıyor Sözcü gazetesi.

Çok daha çirkin, çok daha rezil bir şey...

Konuyla ilgili haberin hemen yanında, “Tayyip’e göre bunlar ne?” başlığı altında, AK Parti listesinden milletvekili adayı olan birtakım isimler (fotoğraflarıyla birlikte) sıralıyor: Mehmet Şimşek, Mehdi Eker, Cevdet Yılmaz, Mehmet Metiner, Galip Ensarioğlu, Mücahit Arslan, Muhsin Kızılkaya, Markar Eseyan, Müzemmil Hevadpal. Sonra da fotoğraflarıyla birlikte teşhir ettiği bu isimlerin kimliklerini hatırlatıyor: Kimi Kürt’müş, kimi Ermeni’ymiş, kimi göçmenmiş, kimi Afgan uyrukluymuş... 

Demek istiyor ki Sözcü gazetesi, “Bunlar mı milli ve yerli?”

Benim bildiğim millilik ve yerlilik bu toprakların, bu ülkenin değerleriyle barışık olmaktır.

Sürekli bu ülkenin değerleriyle kavga eden, sürekli insanların inanç ve kültür tercihlerini aşağılayan, hiçbir zaman yerli ve milli özellikler göstermemiş Sözcü gazetesi, dibine kadar yerli bu isimleri gayrı milli ilan ediyor ve suçluyor!

Ben böyle adi bir ırkçılık görmedim.

Konu, evet, basın kuruluşlarını ilgilendiriyor ama daha öncesinde Cumhuriyet savcılarını ilgilendiriyor.

İlgilendirmeli.

Bayram filan demeden, derhal bu “adi ırkçılığın” hesabını sormalı.