Türkiye’nin muhalefet sorunu ile CHP’nin lider sorunu arasýnda doðrudan bir iliþki olduðunu biliyoruz.
CHP’deki ‘lider sorunu’nun yeterince büyük bir hadiseye dönüþmemesinin de birçok sebebi var. Ama bunlarýn baþýnda CHP’nin oy oraný olarak dar bir alana sýkýþmasý ve ‘baþarýnýn ne demek olduðunun unutulmasý’ geliyor.
CHP’de genel baþkanlar uzun yýllardýr daha büyük bir oy oranýna ulaþamadýklarý için, CHP ortalamasýný tutturanlar koltuklarýný koruyorlar.
2002’den bu yana CHP yüzde 20-26, AK Parti yüzde 34-50 bandýnda hareket ediyor. Yani birisinin yelpazesi yüzde 6’lýk bir geniþlik ifade ediyor, diðerininki yüzde 16’lýk. Cumhurbaþkanýmýz Erdoðan’ýn aldýðý oy oraný ise AK Parti’nin de üzerinde, yüzde 53’lere ulaþmýþ durumda.
AK Parti yüzde 34’den baþladý, yüzde 41, 42, 46, 47, 49 gibi oylar aldý.
2009 yerel seçiminde yüzde 39’a düþtükten hemen sonra yüzde 49’a çýktý. 2015 Haziran’ýnda yüzde 41’e geriledikten 5 ay sonra yüzde 49.5’a yükseldi. AK Parti 10 puanlýk sýçramalar yaparken CHP yüzde 24-26 arasýnda gidip gelmiþ.
Bunlarý niçin söylüyorum?
Ýki parti arasýnda elbette büyük farklar var. Siyaset tarzý, hizmet kalitesi, dünya görüþü, vizyon, ufuk ve yönetim kapasitesi açýsýndan… Birisi Türkiye’yi kucaklayacak bir kitlesel güce ulaþmýþ durumda, diðeri kendi tabaný etrafýnda dolaþýyor. Bu yüzden de CHP Genel Baþkaný kim olursa olsun gerçek bir baþarý veya baþarýsýzlýk tam olarak görünmüyor. Bir iki puanlýk oynamalar bir yönetimle diðer yönetim arasýndaki farký ortaya koymuyor. Ýþte tam da bu sebeple Kýlýçdaroðlu ne kadar baþarýsýz da olsa çarpýcý bir tablo ortaya çýkmýyor. Ondan öncekiler ne kadar kötüyse o da ancak o kadar kötü algýlanýyor.
Düþünün bir genel baþkan ki, girdiði 9 seçimi de kaybetmiþ ama sanki her seçimi kazanýyor gibi parti yönetimi üzerinde tam bir hâkimiyete sahip. Beklediði koltuða getirilmeyenlerin eleþtirileri dýþýnda sesini çýkaran yok. Az deðil; 2010 yýlýndan beri 2 halk oylamasý, 3 genel seçim, 2 yerel seçim ve 2 cumhurbaþkanlýðý seçimi kaybetmiþ, ama partiden ciddi bir tepki yok.
Kýlýçdaroðlu’nun genel seçimlerde aldýðý oylar yüzde 25.9, yüzde 24.9, yüzde 25.9 ve yüzde 22.6. Peki, siyaseten böyle bir tablo baþarý sayýlabilir mi?
Kýlýçdaroðlu’nun oy trendi yukarýya doðru seyretmiyor. Tam aksine son seçimde yüzde 3 geriye gitmiþ. Muhalefetteyken eriyen, tükenen, en iyimser ifadeyle sýkýþtýðý alanda patinaj yapan bir siyasi parti ve onun yenilgiden baygýn düþen lideri…
Kýlýçdaroðlu delege listelerindeki hâkimiyetle parti içinde kontrol saðladýðý gibi, yerel seçim listelerindeki hâkimiyetle de partideki gücünü perçinlemeyi hedefliyor. Büyük imkâna sahip il ve ilçelerin yönetimini kendi kontrolünde tutabilmek için kendi yanýnda duruyor gibi görünen isimlerin bile devre dýþý kalmasýný kabullenmiþ durumda.
Kýlýçdaroðlu partideki gücünü korusa da, partisinin siyasetteki gücünü kaybediyor.
Baþka ülkelerde ‘iktidar yorgunluðu’ gibi kavramlar öne çýkarken, Türkiye’de ‘muhalefet yorgunluðu’ diye bir kavram var. CHP kaybettikçe kaybediyor. Muhalefet olmak ona ayrý bir enerji vermiyor aksine çaresizlik ve tükenmiþlik sendromuna sürüklüyor.
Bunun baþlýca sebeplerinden birisi,CHP’deki liderlik mücadelesi için sergilenen tutum ve davranýþlarýn, Türkiye’deki iktidar mücadelesinde CHP’yi daha da zayýflatmasýdýr.
Kýlýçdaroðlu koltuðunu korumak için oyunu korumaya çalýþýyor;oyunu korumak için ise ilkesiz iþbirliklerine ve ‘amaca ulaþmak için her yolu mubah gören’ taktik hamlelere baþvuruyor. Bunun sonucu ise Türk siyasetinde büyük hezimetler yaþayan ama parti içinde pozisyonunu koruma baþarýsýyla avunan bir genel baþkan oluyor.