En uzun film!

En uzun filmin “kısa fragman”ının izledim! 72 dakikacık sadece! Siz de izlemek isterseniz elinizi çabuk tutun... http://vimeo.com/88864793 adresinde sadece 20 Temmuz’a kadar erişilir olacak. Fragmanı bile 72 dakika süren “Ambiance” adlı filmi duymuşsunuzdur: İsveçli sanatçı Anders Weberg, 2020 yılında dünyanın dört bir yanında eşzamanlı olarak gösterime sunmayı ve ardından “yok etmeyi” tasarladığı 720 dakikalık bir film yapıyor. Weberg video, ses, yeni medya ve enstalasyon çalışmaları yapan bir sanatçı. Yaptığı işlerin bir kısmını vimeo hesabından izlemek mümkün. Ama 300’e yakın film yapmış ömrü boyunca. “Ambiance”ın son filmi olacağını ilan etti.

Yanlış okumadınız süresi 720 dakika, yani 30 günlük bir film! Ve aralıksız gösterilmesi hedefleniyor. Websitesi de www.thelongestfilm.com...

Bu korkutucu süre yetmezmiş gibi “Ambiance” bir de deneysel! Belgesel olsa malzemeyi tedarik etmek de postprodüksiyonu da kolay olurdu. İtiraf edelim, izlemesi de! Ama kafasına 720 dakikalık film yapmayı koyan bir sanatçı, Guiness rekorlar kitabına girmenin ötesinde bir yeri hedefliyordur! Weberg, her bir planını tek tek işliyor! Yeldeğirmenlerini dakikalarca (belki bitmiş filmin içinde bu süre saatlerce olacaktır) çarpıcı biçimde görüntülemesinin çağrıştırdığı üzre çağdaş Don Kişot! Belki hem Cervantes hem Don Kişot!

Weberg, Cervantes misali çığır açabilir bu eşi benzeri görülmemiş çalışmayla. Öte yandan yer yer büyüleyici olmakla birlikte “Ambiance”ın fragmanında deneysel sinemada 50’li yıllardan bu yana estetik yönden hiç yapılmamış bir şey yaptığı söylenemez. Rüya görür gibi, uyku mahmurluğu içinde gördüğümüz rüyayı hatırlamaya ve tabir etmeye çalışır gibi izliyoruz fragmanı. Tabii “Ambiance”nin deneysel sinemanın geçmişteki örneklerinin üstüne çıkabilecek ve soyut sinemanın yetkin bir örneğini verebilecek teknik ve teknolojik avantajı var. Bugün gerçeküstücü imgeler yaratmak geçmiştekine oranla çok daha kolay ve cazip, ama yaratıcılıkta araçların etkisini abartmamak gerek.

Renkli, monokrom ve siyah beyaz imgelerin üst üste bindirildiği, özel efektlerin ustaca kullanıldığı ipnotize edici bir seyirlik vaat ediyor. Ama fragmanlar zaten bunu yapmaz mı? Weberg’in çalışmasında özellikle ilginç bulduğum, soyut görüntülerden ziyade bir figürün, bir yüzeyin başka figürlerin ve yüzeylerin ekranı haline geldiği, bir görüntünün bir bedenin üzerine projeksiyonunun yapıldığı, imgelerin adeta birbirlerini yansıtan aynalara dönüştüğü anlar. Marsen Jules imzalı müziği de ipnotize edici etkisini destekliyor.

Önemli olan “Ambiance”nin yok edilmesi planının ne ifade edeceği. Aralıksız ve gerçek zamanlı gösterimi ve / veya yayını mümkün olmakla birlikte hiç kimsenin, Weberg’in bile bu gösterimi / yayını izlemesinin mümkün olmayacağı gerçeği ne anlama geliyor emin değilim. “Ambiance”ye ayrıca bir değer yükler mi?

Şirketinin adı Recyled Images Lab olan Weberg’in yapıtlarında genel olarak çağdaş insan ve tüketim toplumu kimliğindeki yamanmaz defolar olduğu düşünülürse “Ambiance”yi yok etme aşamasına birçok anlam yüklenebilir. Weberg hoş bir söz oyunu yaparak Stian [con]temporary Art Gallery’yi kurdu. Çağdaş anlamına gelen contemporary, con öneki kaldırıldığında geçici anlamına gelir.

İsveç’in Güneyinde Kölleröd adlı bir köyde kendi deyişiyle “off line” ikamet eden Weberg, dünyanın önde gelen pek çok sanat etkinliğine katıldıktan sonra en uzun film etkinliğiyle kendi efsanesini yaratmayı başaracak, önümüzdeki altı yılı sağsalim ve çalışarak tamamlayabilirse! Bu da film kadar uzun vadeli bir hedef, ne de olsa.