‘Endişeli Türkler’i anlamak

Çözüm süreci yeni pozisyonlar üretti. Normal şartlar altında birinin ak dediğine öteki kara diyenler “barışa karşı çıkan mı var, ama” diye başlayan beraber ve solo şarkılar terennüm ediyor. (İçindeki başörtülü kadınlardan dolayı) akil insanlar heyetinin toplumu başörtüsüne ikna etmek için oluşturulduğundan (toplumun başörtüsüne ikna edilmesi gerektiğini zanneden benmerkezci şuursuzluk hali) tutun da akillerin toplumu başkanlık sistemine hazırlamak için görevlendirildiğini söyleyenlere varıncaya kadar, sair zamanda ‘ne alaka’ diyebileceğin tür ve evsafta kişi ve kurum çözüm sürecine çelme takma misyonunda yan yana dizilebildi.

 

Akil heyetlerinin bölgelerindeki faaliyetlerini yakın takibe alan MHP-CHP-İşçi Partisi kutsal ittifakının gezici protestocuları her durakta bayrak açıp eylem koyarken “eskinin merkez medyası” da patron alışverişte görsün misali iki iyi dediyse mutlaka üç de kötü diyerek zevahiri kurtarma yayını yapıyor.

Başbakan’ı bitirme planı

Çözüm sürecinden “Başbakan’ı bitirme planı” devşirmeye çalışanlar, gerçek çözümü Başbakan’ı Yüce Divan’a götürmekte görüyorlar.  

Sandık korkaklığının bu yeni paydaşları, üstüne bir de demokrasi ve barış havarisi olarak bilinmek istiyorlar. Bir taraftan da sıradan bir patronaj tasarrufu olarak algılamamız beklenen basın operasyonları yapılıyor. Çözüm sürecini destekleyen yayın politikasından viraj alıp tam tersi bir ufka yelken açılıyor.  “Memleketi akillere dar etme misyonu” ve medyadaki Sözcüleştirme Operasyonu gibi vakaların kirlettiği bir şey de çözümle ilgili samimi endişeleri olanların sesinin boğulması. Sözcü ve Sözcüleşen medyanın, başlamamış toplantılardan çektiği boş masa fotoğraflarını “akiller boş salonlara konuştu” başlıklarıyla vermesi, 10 protestocudan cumhuriyet mitingleri yaratma sevdası karşısında “yeni merkez medyanın” da makul, kendine göre haklı eleştirilere bigane kalması durumu yaşıyoruz. Herkes sesin çok çıktığı tarafa bakıyor ve kendince haklı kimi endişeler de taşeron muhalefet korosunun bağırış çağırışı arasında duyulmuyor.  

 

Milletin alameti farikası

Türklük bahsini millet oluşumuzun alameti farikası olarak ele alan yaklaşım başlı başına çok önemli bir endişeye karşılık geliyor. Bu endişeyi Kandil’de mukim zevat bile dikkate alıyor da, ovadaki bazımızın umurunda değil bu. Editörlüğünü yaptığım Açık Görüş ‘Demokratik Açılım’ın “akil eki” olarak anılmayı hak edecek bir yayın yaptı altı yıl boyunca. Şimdi de PKK terörünün bittiği ve en uç siyasi taleplerin bile konuşulabildiği bir Türkiye için çözüm sürecinin ‘ama’sız tarafı olmaya devam ediyor. Bunun yanında ‘ama’ları olan yazıları da yayınlamaktan kaçınmıyor. Prof. Dr. İskender Öksüz’ün “Türk’üm Özür Dilerim” adıyla çıkan yeni kitabı Açık Görüş’te yayınladığımız makalelerinden oluşuyor. Kendisini Türk milliyetçisi olarak tanımlıyor İskender Öksüz. Bu kimliğiyle de Türkiye’nin lehine olanları bulup çıkarmak ve aleyhine olanları teşhir etmek gayretinde olduğunu söylüyor. Katılır ya da katılmayız, başka ama bir fikri-ideolojiyi-felsefeyi müsveddelerinden dinleyeceğinize-okuyacağınıza kaynağından okumak en doğrusu. İskender Öksüz milliyetçi düşüncenin itirazlarını anlamak için bakılabilecek en ehil kaynaklardan biri. Öksüz’ün kitabı Açık Görüş yazılarından meydana gelen ilk kitap değil.  

 

Prof. Dr. Ahmet Çiğdem, Prof. Dr. Hüsamettin Arslan, Prof. Dr. Ergun Özbudun da Açık Görüş’te yayınladığımız makalelerini kitaplaştırdılar. Bu vesileyle yazarlarımıza bir kez daha teşekkür etmek isterim.