“Þimdi, bazý arkadaþlar kameraman mavi çekmiþ diyecekler, ama hayýr, Endülüs Mavisi'dir bu...” Böyle diyor kendi kendine konuþurken, bir yandan da çektiði ham görüntülere bakarken Abdullah Aydemir.
Sanki akþam vakti, güneþ batmýþ ama hava kararmamýþ henüz. Veya sabah namazýndan hemen sonra güneþ doðarken etrafý kuþatan mavi hare gibi bir þey. Gök mavi yer mavi, evler, sokaklar, El Hamra Sarayý, önündeki serviler ve yaslandýðý tepeler bile, sanki mavi bir mercekten bakýyorlar. Þiir gibi dedim, hüzünlü bir þiir. Sonra baktým ki görsek de görmesek de, gitsek de gitmesek de, Endülüs bizim kalbimizde bir þiir gibi okunup bir þiir gibi tutuluyor.
Dile kolay 711 yýlýndan 1492'ye kadar ayakta duran, hatta 1600'lerin ortasýna kadar süren bir uygarlýktý Endülüs. Ben biraz abartý görüyorum ama Ziya Paþa'ya göre ismini kayýp kýta Atlantis'ten almýþtýr. Belki de o yýllarda Avrupa'da böylesine yüksek bir medeniyet tasavvurunun olmayýþýyla ilgilidir bu Atlantis atfý. Dilimizdeki ilk Endülüs Tarihi, Ziya Paþa tarafýndan yazýlmýþ olsa da, bizim nesilin Endülüs'ü Yahya Kemal'in ‘zil, þal ve gül’ü ile tanýyor oluþu bir baþka ünlem. Ama bir gün, Kurtuba Camii’nin kesik minaresinde asýlý koca kilise çanýný gördüðünüzde; zili, þalý, gülü düþürüyorsunuz ellerinizden. Matadorlarýn kýlýçlayarak iþkenceyle öldürdüðü bir boðayla birlikte ölüyorsunuz o seyrediþinizde.
***
Goethe, “Kendini her yerde ve tüm zamanlarda yüzlerce insanda gösteren þiirin, insanlýðýn evrensel mülkü olduðuna tamamen ikna oldum” diyor. Ulusal sýnýrlarý aþarak tüm dünyada ‘güzel’ olarak kabul edilen sanata, ‘klasik’ diyoruz. Endülüs sanatý böyledir. Onun karþýsýnda ruhumuz titrer, çünkü orada transandantal bir dokunuþ vardýr. Güzelliðin ortak kabulü, bize insan doðasýna dair umutlu bir yazgýyý hissettirir. Güzelliðin evi, sanki hepimizin çýktýðý ilk ev gibidir. Ýnsanlýðýn birleþtiði deðerler; iyilik, güzellik, doðruluk, merhamet gibi yüksek anlamlar, ister istemez kendi baþlangýcýmýz hakkýnda iþaretler taþýr. Kim öðretir bize bir iþin, bir eserin güzel olduðunu? Bu sadece mukayese gücü, bilgi, görgü deðildir. Güzel, güzeldir. Ve bunun kararýný kalbimizdir veren, ruhumuzdur. Ben Endülüs Mavisi'ne baktýðýmda, ‘güzel’i görüyorum.
***
Bir toplum hakkýnda fikir edinmek isterseniz, mimari bu konuda ilk ön bilgidir. Endülüs Mavi'sine baktýðýnýzda da o parlak dehayý, o coþkun zevk göstergelerini, kendine güveni, gurbette oluþa dair esrik serbestiyeti, hüzün ve ihtiþamý, hür fikirleri ve dini hafýzayý bir arada bulur, okursunuz.
Bendeniz mimarinin sanat deðil, daha çok siyaset olduðunu düþünürüm. Zira sanatlar ihtiyaridir, mimari dýþýnda hiç bir sanat, kendini dayatmaz, yeryüzüne hükmetmez. Ýnsanlarýn ve þehirlerin nasýl yaþayacaðýna karar veren bir yetkeye sanattan çok siyaset demek ayýp deðildir sanýrým. Arzý deðiþtirme, þekil verme yetisi olarak mimari, insanlýðýn mührüdür. Her toplum, kendi mizacý nispetinde zamana þahitlik eder, kurduðu mimarisiyle.
Endülüs Mavisi'nin duvarlara kazýnmýþ ‘la galibe illallah’ nakýþlarýyla iç içe bir kaderi olduðunu düþünüyorum. Büyük bir ihtiþam ve büyük bir mahviyetle kaderine boyun eðen bir mavi o… Tvnet Genel Yayýn Yönetmeni Ýsmail Halis, Ramazan'da Endülüs'ü evlerimize konuk ediyor.
Teþekkür ediyoruz.