M. Yalçın Yılmaz
M. Yalçın Yılmaz
Tüm Yazıları

Enerji Savaşları

Enerji koridorları deyince yalnızca bir mühendislik projesi aklımıza gelmesin. Siyasi ve iktisadi yansımalarının yanı sıra büyük krizlere sebep olduğunu da unutmayalım.

Pandemi başlangıcından itibaren zikzak çizen emtia fiyatları ve ardından gelen enflasyon küresel boyuta ulaştı. Doğal gaz ve doğal gaz temelli üretim sistemindeki artışlar tesadüf değil. Doğal gaz sevkiyatlarındaki diplomatik müdahaleler arz-talep dengesini altüst ediyor.

Rusya, Belarus ve Polonya üzerinden Almanya'ya giden gazı yarı yarıya kesti. Çünkü Ukrayna krizinin Kuzey Akım 2 hattına etkisi büyük.

Moskova, Avrupa'yı ikiye bölen Kuzey Akım 2 Doğal Gaz Boru Hattı Projesi inşaatının tamamladığını 10 Eylül 2021'de duyurdu. Projeyle yıllık 55 milyar metreküplük Rus gazının Baltık Denizi üzerinden Almanya'ya sevk edilmesi an meselesi. Yaklaşık 10 Milyar €'ya mal olan boru hattının bugünlerde faaliyete geçmesi bekleniyordu.

Projenin Avrupa'nın Rus gazına bağımlılığını artıracağı eleştirileri yapıldı. Öncelikle hattın çevresel etkileri/zararları (yeşil ekonomi boyutuyla) gündeme getirildi; ardından ise Rusya'nın jeopolitik üstünlüğünün Avrupa'yı bağımlı hale getirecek olması...

Boru hattının Rusya'dan Almanya'ya doğalgaz satışını ikiye katlaması bekleniyor. Ancak proje Avrupa ülkelerini böldü. Hattın ortakları arasında Fransız, Hollanda, Avusturya şirketleri de var. AB ile ABD arasındaki gerilimde de en dikkat çekici konulardan birisi bu hat.

Trump, Merkel'e kameraların önünde kaba davrandığında aslında bu hat üzerinden Rusya'yı sıkıştırmak istiyordu. Biden ise net bir tutum sergileyemediği için eleştirildi. Ancak gizlice bazı Rus şirketlerine yaptırımları kaldırması gözden kaçmadı. Biden'ın tutumu, o günlerde Pekin'e karşı Merkel'i yakın çevresinde tutması olarak yorumlandı.

ABD'nin sıvılaştırılmış LNG satışı ile Avrupa'yı kurtarma çabası ise ticari rekabetle siyasi manevraların paralel gittiğini gösteriyor.

Ukrayna, Polonya ve Baltık bu hattın Rusya'yı daha güçlü kılacağını, jeopolitik bir silaha dönüştüreceğini vurguluyor.

Patrick Wintour, The Guardion'daki makalesinde Brexit'le AB'ye veda eden ama tarihsel Rusya pozisyonunu koruyan Londra'nın meseleye bakışını özetlerken hattın açılmasına olanak/ümit vermiyor. Berlin-Moskova arasındaki gaz hattına yönelik 1939'daki Molotov-Ribbentrop anlaşmasını çağrıştıracak kadar öfkeli tanımlamalar da satır arasında dikkatimizi çekiyor.

Kuzey Akım'da Almanya tarafında eski Şansölye Schröder projenin başında ve Gazprom'la hattı bugüne kadar bütün badirelere rağmen bitirdi. Şimdi merak edilen vana açılacak mı?

Alman iç siyasetinde Yeşiller projeye karşı; SPD ise eski lideri Schröder'in projesini destekliyor. Ancak koalisyon hükümetinde proje ne kadar ısrarlı savunulacak merak konusu.

Rusya-Ukrayna arasındaki gerilim bu hattın kaderini belirleyecek. Eğer gerilim bitmezse Almanya hür iradesiyle vanayı açamayacak görünüyor. Alman medyasının bu projeye bakışında küresel baskının etkilerini görmek mümkün.

Bu hikâye bizim için önemli. Küresel etkileri olan/olacak projelerin diplomasi, yeşil endüstri, iletişim stratejisi gibi yollarını da döşemek gerekiyor. Karadeniz ve Doğu Akdeniz arama sondaj faaliyetleri, birçok dengeyi gözeterek yürütebileceğimiz bir enerji savaşı adeta. Elbette bu "savaş" ancak kararlı, yüksek iradeli bir duruşla yapılabilir.