Pazartesi günleri ekonomi, cuma günleri de, araya çok önemli bir konu girmez ise, yapýlacaðýný umduðum yeni anayasa ile ilgili yazýlar yazýyorum.
Salý günleri ise serbest konu günüm.
Bugün bu serbest konu günümü yine ekonomi ile ama kimsenin pek pek konuþmadýðý bir konu ile doldurmak istiyorum.
“Bu konunun nesi konuþulmuyor Eser Bey?” demeyin zira özüne pek girilmiyor.
Özünü de çok iyi bilen var mý, ben dahil, bundan da çok emin deðilim.
Türkiye’de enflasyon meselesi çok önemli bir mesele zira, ben altmýþ yaþýma geldim, çocukluk yýllarýmdan beri konu gündemde ama bir türlü çözülemiyor.
Türkiye de, batý dünyasý ile çok yüksek enflasyon oranlarý ile OPEC krizleri ile tanýþtý, onlar bu konuyu tartýþtýlar, çözüm buldular, bugün ABD’de, AB ülkelerinde enflasyon adeta sýfýr düzeyinde, bizde tek hanelerin en ucuna dayandý bile.
Türkiye çok yüksek bütçe açýklarý ile kalýcý bir biçimde yetmiþli yýllarda bir kez daha karþýlaþtý, bu açýklar çok büyük ölçüde monetize edilerek kapatýldý ve sonuçta da iktisatçýlarý çok þaþýrtmayan çok ama çük yüksek enflasyon oranlarý çýktý.
O tarihlerde, diyelim 2004 senesine kadar, çok yüksek enflasyon oranlarý üzerine fazla kafa yorulmadý, herkes, bir ölçüde de haklý nedenlerden yüksek enflasyon ve kamu açýklarý arasýndaki aþikar iliþkiye vurgu yaptý.
Bütçe açýklarý, kamu açýklarý düþerse enflasyonun da ineceðine inandýk, bu enflasyon belasýnýn altýnda bir yerlerde, baþka nedenler de, kamu açýklarýna ve kapatýlma yöntemlerine ilaveten var mý, pek ilgilenmedik.
2004’den itibaren çok baþarýlý bir kamu maliyesi yönetimi ile birlikte kamu açýklarý düþtü, enflasyondaki düþüþ de bu kamu maliyesi iyileþmesini izledi.
Ancak, bugün AB ülkeleri arasýnda bile en baþarýlý kamu maliyesi sonuçlarý elimizde iken enflasyon yeniden yüzde ona doðru týrmandý, bu oran çok yüksektir, lütfen 90’lý yýllarýn felaketi ile mukayese edip bugünkü sorunu görmezden gelmeyelim.
Ýlk sorun, belki de enflasyonun kökenine iliþkin deðil ama sonuçlarý, kötü etkileri konusunda pek mutabakat saðlayamadýk, geniþ kesimler, buna profesyonel iktisatçýlarýn azýmsanmayacak bir bölümü de maalesef dahil, yüksek enflasyon oranlarýnýn sadece yeniden bölüþüm etkilerine takýldýk, etkinlik sonuçlarý ile de pek ilgilenmedik.
Bu konunun bugün iyi irdelenmesi þart, herkesin þunu iyi bilmesi, görmesi gerekiyor, yüksek enflasyon ve sürdürülebilir büyüme, beraber olamayacak iki konu.
Sürdürülebilir bir büyüme istiyor isek, istememiz de þart, enflasyonu yüzde bir ya da iki mertebesine kalýcý olarak indirmek gerekiyor.
“Biraz yüksek enflasyon iyidir” lafý iktisat süreçlerinin en aptalca lafýdýr, bunu bilelim.
Gelelim çok iyi seyreden kamu maliyesi dengelerine raðmen enflasyon oranýnýn neden ABD, AB ortalamalarýnýn yaklaþýk beþ katý kadar olduðu konusuna.
Ýtiraf edeyim, bu sorunun yanýtýný ben de çok iyi bilmiyorum.
Ama, bildiðim, her ay yüksek çýkan enflasyon oranlarýný bibere, patlýcana baðlamanýn anlamsýzlýðý.
Merkez Bankasý Baþkanýmýz da, geçen haftalarda, sonbahar sonlarýna doðru enflasyon düþmez ise, çok düþük bir ihtimaldir, konunun yeniden düþünüleceðini ifade etti.
Bu açýklamadan benim anladýðým Merkez Bankasý’nýn da enflasyonun kökenleri konusunda çok net bir kanaatinin olmadýðý, zaten olsa idi, doðru önlemlerle mesele çözülür idi.
Aklýma gelen ihtimaller þunlar: Piyasalarda maliyetler artý kar haddi prensibi üzerinden fiyatlama yapabilmeyi sürdüren sektörler var, acaba daha etkin bir rekabet politikasý enflasyonun belini kýrmada etkin olabilir mi?
Aklýma gelen ikinci bir ihtimal de milli muhasebe hesaplarýnda göremediðimiz aktarýmlarýn mevcut olma ihtimali, unutmayalým, ülkemiz Türkiye’de ortalama mükellef (dolaysýz vergi) geliri ile ortalama seçmen geliri arasýnda hiç bir demokraside olmayan bir kopukluk var.
Batýda enflasyonun adeta sýfýrlanmasý bu ülkelerin üniversitelerinde konuya yönelik araþtýrmalarý da durdurdu, bu açýdan akademik destek de alamýyoruz, bunu da unutmayalým.