Entelektüel sermaye aranıyor!

Elinizde bir mevduat var ve bunu nasıl akıllıca değerlendirebilirim diye soruyorsanız, ekonomi köşelerinde, bankalardan gelen SMS’lerde, insanlığa sığmaz ama buzdolabıma sığar reklamlarında, ‘tüket beni ey’ diye başlayan ilanlarda, orada burada cevabı bulabilirsiniz. Top 5 bilemedin 10 etkin yolu sirkeli keskin zekalardan öğrenmeniz mümkün. Bu yazıda yeri yok. Finansal katın entelektüelleri sermayenizi nasıl yöneteceğinizi size söylerler. Fakat, ‘entelektüel sermaye’ biriktirmekten bahseden pek bulamazsınız. Fortune 500 listesi için kıyasıya mücadele edilir de, entelektüel sermayenin ilk 15’ini sayalım desek, mahalle kavgaları başlar. En hafifi ‘o da kimmiş la’ olur, en kötüsü ‘bu bizim köyden değil’... Bu zamanın eksiği de, noksanlıkların da başı bu olsa gerek. Entelektüel sermaye birikimi yoksunluğu. Eksik, noksan, yoksunluk, üç kez üst üste...

Açmaya kıyamayacak kadar güzel bir tesis!

11 sene geçti. Bir çok şey yapıldı. Duble yol, havalimanları, devasa yatırımlar, spor ve sağlık tesisleri,demokratik hak ve özgürlükler, bu listeyi sıralamak İstanbul’dan Kahire’ye yol yapar... Lakin, bunları anlatmak, halka en doğru şekilde algılatmak? Seçim zamanı çalınan, kulağa, kalbe hoş gelen tınılar, tam sayfa ilanlar, outdoor kullanımı gibi geleneksel mecralarda boy göstermeler. Eski köyün eski adetlerine tam teçhizatlı katılım ve seçim öncesi zamanlarda sadece.Bu kadar başarılı işin sürdürülebilir iletişim anlayışı bu mu? GeziPark’ın manifestolarından biri örneğin, ‘içiyorsam sana ne’. Söylüyorsak bir sebebi var. En basitinden, bir kanun, sadece 22.00’den sonra mezkur yerlerde alkol satışını düzenliyor halbuki. Bunu anlatmak, en doğru şekilde algılatmak yerine ne yapıldı. Tanıtımı? Yeni medyada ‘tease’ etsen, gerekliliklerini anlatsan. ‘Fenomenim vardı da biz mi yapmadık’ diyeceğiz? Halbuki, varlıklı grup alkolle ilgili herşeyi bilir, uluslararası standartlarda yasalarla yönetilmesi gerektiğini, sağlık örgütünün standardı olduğunu... Haklı durumda iken haksız duruma geçmek ne demek yahu? İletişimin keskin noktalarından biridir, doğru olan değil algılanan önemlidir. Sorumluluk iletişim kuramayan, tanıtım yapamayanda kalır. GoTurkey, dijital tarafta Türkiye’yi mi tanıtıyor diyorsun? Dünyada Türkiye’nin yerini bilmeyen insanlara polisli molisli resimlerle nasıl anlattırtıyorsun? Açmaya kıyamayacak kadar güzel süper bir tesis, yapım aşamasını hızlı çekimle bile mi gösteremiyorsun? İnfografikle mi anlatamıyorsun? Çek bi viral demli olsun? Paint’le sosyal medyada var olmak nereye kadar? Neyin yok? Yeni medyada  sosyal meydanda oyuncu değilsin.  İşte bunlar hep biriktiremediğimiz entellektüel sermaye şeyleri... Halbuki, icatçıları sosyal medyanın bir analizden ibaret olduğunu bilir. Benim hedef kitlem ne yapıyor, ne içiyor la bunlar, sadece takip mi ediyor, RT mi, davranış biçimi ne? Obama ne ile kazandı seçimleri? Kamusal spotlarla mı? He Türkiye hazır değil mi? Cihazlar ABD ile aynı anda Türkiye kuyruklarına giriyor da, Fatih projesi uygulamaya geçiyor da buna mı hazır değil? Hazırlayın arkadaş, toparlayın, dünya dönüşüyor, sen halen dövüşüyorsun. Savunmaktan hücum organizasyonuna geçemiyorsun. Gelişine vurmakla dakikalar geçiyor saniyelik zamanda. Maç orta yuvarlağın senin olmayan tarafında dönen şey değildir de nedir?

Snıff, snıff orta sınıf mı dediniz?

Orta sınıf doğdu tamam, ama doğum sancıları devam ediyor. Sanki persona non grata! Lohusa dönemi daha ne kadar sürecek? Biraz da bu yeni medyayı kurcalayalım, analize önem verelim. Gri beyin hücreleri yoğun ‘Visilabs’ diye bir şey de var... Geleneksel tamam da nereye kadar, onunla el ele verip yeni medyada buluşalım mı iftar sonrası teravih öncesi. Bu anlamda bu işin efsanelerini üretecek, tanıtımını, anlatımını yapacak entelektüel sermayeler yok işte. Buna önem verelim. Fenomenler yetişsin, yerden bitmesin. 140 karakteri yeniden keşfedelim, ‘post’un dergahını kuralım;  ‘zihni ve zekayı’, ‘ilham ve sezgiyi’ bir enerji olarak kabul edip ‘sosyal yerüstüne’ çıkaralım. Bunu da buna dedike optimize teknolojiler, yazılımlar, dünyanın kullandığı mekanizmalar ile pekiştirelim olsun bitsin. Sosyal medya idaresi bu zamanda herşeydir, gerisi ofsaytken gol atmak gibi gayri nizami... Eğer akıllı bir çocuk olursan ‘Orta Dünya’da şirinleri görmemen için bir sebep de yok hani...

Bazı şeylere karşıyım.

‘Direklerarası’ denen şeye karşıyım. Tamam seyirlik oyunlar kültürel kodlarımızda ama, Ramazan’ın kodlarında bambaşka şeyler var arkadaş! ‘İmsakiye’ hocalarına karşıyım. “Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir mubtela-yı gama sor kim geceler kaç saat”...