Erciyes’in eteğinde zaman

Dağlar, nehirler ve yıldızlar yol gösterir. Onlara bakarak kaybetmeyiz dönüş yolunu. 1993 yılında görmüştüm ilk kez Erciyes Dağı’nı, o gece heyecandan uyuyamamıştım. Erciyes, Kayseri... Hiç kimsenin kabul etmediği kızları, buyur eden eteklerine...Erciyes, Kayseri. Benim güzel dağım, güzel şehrim... Sana teşekkür ederim...

Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencilerinin kurduğu Evrensel Adalet Kulübü’nün davetlisi olarak Kayseri’deyiz. Taner Afşar ve Hatice Kübra Kireneci yolumuzu çizdiler. İlahiyat Fakültesinde, Kayseri Barosu’nda, Mazlumder’de toplum ve adalet eksenli bir dizi etkinlik içindeyiz... Başsavcılık bünyesindeki Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nü ziyaret ettik, denetimli serbestlik ilkesi çerçevesinde toplumsal uyumu ve suçtan uzaklaştırılması hedeflenen gençlerimizle buluştuk. İçlerinden birisi gazeteci olmak istiyormuş, gözlerinin içi pırıl pırıl... Neden olmasın? Bu çocuklar bizim çocuklarımız... Sosyologlar, psikologlar ve sosyal hizmet uzmanlarıyla konuşuyoruz, çocukları suça yaklaştıran ana etmen nedir diye... Parçalanmış aileler meselesi geliyor sıklıkla gündeme, ‘işlenmiş her suç topluma sorulmuş bir sorudur’ repliğini hatırlatıyor bu cevap bana... Eksik bıraktığımız şefkat, veli sorumluluğu, aile sıcaklığı, ötekileştirme, dışlama, küçük birikintileri yalnızlığın ve yabancılaşmanın... Zaman içinde çığ gibi büyüyerek ‘suç’ dediğimiz olguyu besliyor oysa... Ve işlenen her suçta, hepimizin payı var buradan bakınca... Tıpkı hekimlikteki gibi önleyici bir çaba verilebilir mi suç konusunda? İlk kez ziyaret ettiğim ‘Denetimli Serbestlik’ bürosunda hem bu zor suali hem de verilebilecek cevaplar adına umudu taşıyarak çıkıyorum dışarı...

Kayseri Barosu’nda ‘kadın ve adalet’ten konuşuyoruz genç meslektaşlarımızla. Zamanın bir su gibi aktığını, kürsüde konuşurken fark ediyorum. Kapısından içeri sokulmadığımız kurumlarda uzun yıllardan sonra konuşmak, çok sarsıcı bir deneyim... Kürsüde konuşurken bile salona aniden dalıp ‘hey sen başörtülü kadın ne arıyorsun orada’ diyen biri çıkacak kollarımdan tutup kapının önüne konulacakmışım gibi sinir bozucu bir his, bit kadar küçük bir beklenti olsa da var işte, o sinsi bit beni terk etmiyor. ‘ Cesur ve onurlu diyecekler... Halbuki suskun ve kederliyim... Korsanlardan kaptığım gürlek nara... İşime yaramıyor’ der ya şair... Yine de işime yarıyor işte edebiyat. Genç avukatlara, benim ve zavallı hayatım için artık bir yaşama sanatına dönüşmüş ‘savunma’ya dair tecrübe ettiklerimden söz açıyorum... İnsan olmak savunmaktır, varoluşun haysiyetini. Ancak ötekini sevenler, saygı duyanlar, erdem sahipleri verebilir bu sabırlı sınavını insanlığın... Kayseri Baro Başkanımız Avukat Fevzi Konaç ve genç avukatlar, şimdi söz savunmanın diyorlar... İstanbul’a sığamadığımız karanlık ve yasaklı yıllarımızda Kayseri Barosu bize hürriyet anlamındaydı, yirmi yıl sonra tekrar ziyaret ettiğimizde hürriyetin aynı zamanda şeref/onur/haysiyet olduğunu hissettim.

***

Babamın çocukluğumdan bu yana kulağıma küpe olan cümlesini Erciyes Dağı’nın haşmetini seyrederken bir kez daha hatırladım: ‘Cesaret, korkmamak değildir, korktuğu halde sabırla durmaya devam etmektir, cesur olun kızım!’... Anahtar kelime sabır... Sabırla durup direnirseniz insanlığınız ve onurunuz adına, gün gelir Erciyes gibi karanlıkta yürümek zorunda kalanlara ışık tutup yol gösterir bir kavşak olursunuz... Mesela Nevin Akyurt böyle bir simasıydı Kayseri’nin. Yoksulların, talebelerin, gariplerin yoldaşıydı, kendisini hayra adamış, vakfetmiş bir güzel kadındı, Allah Rahmet eylesin... Küçük torunu Yüsra nenesinin yüzünü taşıyor. Başkan Ahmet Taş Bey ve arkadaşları gecenin içinde dipdiri aydınlıklarıyla mazlum coğrafyalar için neler yapabilirizi konuşuyorlar. Kayseri’yi Arakan’a, Doğu Türkistan’a bağlarlarken, aynı saatlerde Gazze’ye bombalar yağıyor, şarapneller kalplerimize batıyor... Ümmet demek böyle bir şey. Dünya küçülüyor ve siz kardeşlerinizle birlikte çizdiğiniz haritada uzakları, yakın ediyorsunuz...

İlahiyat Fakültesindeki kız öğrenciler, gözlerindeki binbir umutla etrafımızı sardılar. Annelerinin geçtiği zorlu yasaklı yılları, kalplerinde taşıdıkları SAKLI KİTAP’lar gibi hiç unutmayacaklar eminim. Bana Hz. Meryem’i hatırlattı parlak alınları... İsa’yı Musa’yı taşıyacak onlardır. Bekleyin. Güzel sözü taşıyacak evlatlarımızı bekleyin...