Erdoğan “Bir tercih yaptık” diyor, siz ne diyorsunuz?

Bir süredir muhalefet erken seçim çağrısı yaparak spekülasyona soyunuyor. Erken seçim olmayacağını bile bile bunu yapıyor. Daha Cumhurbaşkanı adayları bile belli değil. Şu anda istikşafi görüşmelerin bir önceki etabındalar diyebiliriz. Mutfak videoları, kamu kurumlarına baskın, Fatih Sultan Mehmet Han benzetmeleri, Ömer'in Yolu filmleri falan masaya oturmadan önceki cephaneliği tahkim etme hareketleri.

Olaylar iktidar ve muhalefet partileri arasında geçmiyor, İyi Parti ve CHP birbirini yokluyor hepsi bu.

Ne diyorduk? Erken seçim lafı, seçim erkene alınacağından değil CHP ve İyi Parti'nin aday belirleme süreçlerinin bir yansıması olarak dile getiriliyor. Hem arka planda verilen kavgayı gölgeliyor hem de tarafları sürece ısındırıyor.

Eee tabii bir de realite var. Ne mi?

Seçim vaktinde de olsa, "daha seçime çok var" diyemeyeceğimiz kadar yakınlaştı. Şunun şurasında 18 ay var seçime. 2023 için hala kolları sıvamayan zaten yarışa hiç girmeyecektir. O yüzden erken seçim laflarını kulak ardı edip partilerin seçim hazırlıklarına bakmakta fayda var.

Hafta sonu AK Parti İstanbul Teşkilatı, İstanbul milletvekilleri, ilçe belediye başkanları, ilçe başkanları ve il yönetimiyle birlikte geniş katılımlı bir kamp gerçekleştirdi. Hasta diye algı operasyonu yaptıkları Cumhurbaşkanı Erdoğan, parti yöneticileriyle birlikte il il Türkiye'yi geziyor. Her hafta bir ilde vatandaşlarla, gençlerle bir araya geliyor.

AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, "Seçim mi var, neden sahaya indiniz?" sorusuna, "Evet seçim var, ne sandınız. 2023'e şurada ne kaldı." diye cevap veriyor.

Uzun lafın kısası seçim öyle ya da böyle yaklaşıyor. ABD başkanından medet uman, yabancı ülke temsilcilerinden yardım dilenen muhalefet partileri, halka tek bir vaat dahi sunamadıkları bir seçim için gayet iştahlanmış gözüküyor. Bir durup düşünmek lazım. Bunların dişine kan mı değdi?

Seçime mi savaşa mı hazırlık yapıyorlar belli değil.

CHP Genel Başkanı, ülkenin resmi kurumlarına baskınlar düzenliyor, bürokratları, iş adamlarını tehdit ediyor. AK Parti'yi destekleyen öğretmene öğretmen değilsin, sağlıkçıya sağlıkçı değilsin, sanatçıya sanatçı değilsin diyor.

Demokrasiye inanmış bir siyasetçinin en son edeceği laflar bunlar.

Seçime 18 ay varken içinde olduğumuz ahval budur.

Muhalefetin, el birliği yapıp Erdoğan'ı devirmekten gayri halka söyleyecek tek bir gündeminin olmadığı bir seçim daha yapacağız, bundan önceki seçimlerde olduğu gibi. İktidarı devirmek işte, daha ne olsun vaatleri diyenler olacaktır.

O vaat değil, o muhalefet partisi olmanın varlık şartı zaten.

Bu iktidar şunu kötü yaptı bakın ben şöyle yapacağım dediğiniz bir şey var mı? Vaat budur.

Mesela ekonomiyi ele alalım. Hayat pahalılığı var, değil mi? İktidar partisi temsilcileri de söylüyor. Cumhurbaşkanı kaç defa çıkıp konuştu, "Pahalılık var biliyoruz" dedi. "Dar gelirli vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz" dedi. "Bir karar verdik, bu bir tercih, düşük faizle devam edeceğiz, sanayicimizi yatırımcımızı destekleyeceğiz. Böylece Türkiye'yi daha güçlü bir ekonomiye dönüştüreceğiz" dedi.

Cumhurbaşkanı her böyle konuştuğunda kur yükseldi. Buna rağmen inandığı bu tercihte ısrar etti.

Fakat bir taraftan da asgari ücret ve emekli maaşlarında iyileşme sözü verdi. Öğretmen ve sağlık çalışanlarına özlük haklarında iyileşme ve maaşlarında artış müjdesi verdi.

Peki, karşıt ittifakın bileşenlerinden bir teki bile "İzlediğiniz yol yanlış, öyle değil böyle yapın, o zaman bakın kur nasıl düşüyor" diyebildi mi?

Diyemedi.

Kılıçdaroğlu'na sordular; cevabı, "Biz iktidara geldiğimizde güven oluşacak, kur otomatik olarak düşecek" oldu.

Yani şunu demek istedi, "Demirtaş'ı, Kavala'yı serbest bırakacağız, ABD ve AB ülkeleri bize neyi yap derse yapacak, neyi yapma derse yapmayacağız."

Çünkü gerçekten bundan başka bir yol bilmiyorlar.

Tayyip Erdoğan ise açık konuşuyor, "Bir yola girdik, ekonomik bağımsızlık yoluna... Bu mücadeleyi birlikte verelim" diyor.