Baþbakan Erdoðan’ýn kalabalýk bir heyetle gerçekleþtirdiði Çin ziyareti sadece Türkiye’de deðil, dünyada da ilgiyle izleniyor. Zaten batý dünyasý Çin’le ilgili hemen her þeyi çoktandýr dikkatle izliyor. Çin 1970’lerden itibaren geniþ coðrafyasýna, büyük nüfusuna uygun bir ekonomik kalkýnma modeli ve yine bu modele uygun bir yönetim anlayýþý izleyerek dünya egemenlerinin rakibi haline geldi. Bugün, Çin Doðu Afrika’dan Pasifik Okyanusu’na kadar olan geniþ alandaki en güçlü iki aktörden biri. Diðeri ABD.
16’ncý yüzyýldan itibaren önce Ýspanyollarýn, sonra Hollandalýlarýn ve nihayet Ýngilizlerin etkinlik mücadelesi verdikleri bu jeostratejik alanda batý dünyasýnýn çýkarlarýný temsil eden güç Amerikan donanmasý. Hindistan, Japonya, Avustralya gibi bölge güçleri de Çin tehdidi karþýsýnda müteyakkýz durumdalar ve ABD ile iþbirliði içinde olmak dýþýnda bir güvenceleri yok.
ABD açýsýndan bölge hayati önemini her geçen gün daha fazla hissettiriyor. Öyle ki Obama ülkesinin dýþ politikasýnda “eksen deðiþikliði”ne gidileceðini resmen açýkladý ve ABD’nin “yaþam alaný”nýn Asya-Pasifik olduðunu ilan etti. ABD’nin mesela Ortadoðu’ya ilgisi bile buradaki geliþmelerin Asya-Pasifik’deki çýkarlarýný etkilemesine baðlý olacak. Sözgelimi Ýran’ýn ABD açýsýndan oluþturduðu tehdit bölgede çýkan enerji kaynaklarýnýn Basra Körfezi’nden Hint Okyanusu’na sevkiyatýný etkileme gücü taþýyor olmasýndan kaynaklanýyor.
Bu arada, hem enerji ihtiyaçlarýný bölgeden temin ettiði için hem de bölge üzerinde stratejik roller üstlenmek istediði için Basra Körfezi’ne ilgi duyan baþka bir güç daha var. Doðru tahmin ettiniz: O da Çin. Dolayýsýyla Pekin yönetiminin buradaki statükoyu tehdit eden geliþmelere destek vereceði kuþkusuzdur.
Bu yüzden de “Çin neden Ýran’a destek veriyor, neden Suriye rejiminin arkasýnda duruyor” gibi sorularý sormak abes.
Baþbakan Erdoðan, Çin ziyaretinde Suriye’deki son durumun da ele alýnacaðýný açýkça söyledi. Ümit ederiz ki yaný baþýmýzdaki topraklarda akan kanýn durmasý yolunda bir çözüm iki ülke liderlerinin diyaloðuyla bulunabilsin. Aslýnda Suriye konusunun kilidi Ýran. Ama biz bu konuda Ýran’a bir türlü laf anlatamýyoruz. Onun için Çin’in ve Rusya’nýn bir çözüm konusunda ikna olmasý önemli. Çünkü onlarýn Ýran’ý da ikna etmeye güçleri yetebilir.
Peki, bizim Çinlileri ikna etmeye gücümüz yeter mi? Bence yetebilir. Çin’in Türkiye’yi önemsediði kuþkusuz. Bir defa bölgesinde ve genel olarak Ýslam âleminde “model” olarak algýlanýyor olmasý Türkiye’nin ciddi bir kazanýmý. Bölgedeki etkinliðini artýrmak isteyen bir küresel oyuncu için Türkiye’nin dostluðu paha biçilemez bir deðer olur. Ayný þekilde hem kendi içindeki Türk kökenli azýnlýklarla hem de Orta Asya ülkeleriyle iliþiklerinde de Türkiye’nin oynayabileceði bir rolü Çin’in önemseyeceðini düþünmek gerekir.
Çin’in devasa nüfusu ve geniþ coðrafyasý ekonomik kalkýnmasýnda büyük bir avantaj ama ayný zamanda devin zayýf karný. Çin’de bugün resmen kabul edilen 56 farklý etnik grup var. Biz bunlarýn içinde -kültürel baðlarýmýz sebebiyle- Doðu Türkistan bölgesindeki Uygurlarý daha fazla biliyoruz. Dünyada ise -daha güçlü lobilere sahip olduklarý için- Tibetliler seslerini daha fazla duyurabiliyorlar. Bunlarýn dýþýnda Ýç Moðolistan ve Mançurya gibi ihtilaflý bölgeler de Çin’in baþýný aðrýtan konular. Çin de bu konuda çözüm arýyor.
Dolayýsýyla bizim Doðu Türkistan dediðimiz Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nin tarihte ilk kez bir Türkiye Cumhuriyeti Baþbakaný tarafýndan ziyaret edilmesi önemli. Türkiye Çin’in toprak bütünlüðüne iliþkin kaygýlarýný giderecek ama Doðu Türkistan’daki Müslüman Uygurlara yönelik baský ve asimilasyon politikalarýna son verilmesini saðlayacak bir çözümün ortaðý olabilir. Çinli yöneticilerin bu fýrsatý deðerlendirmelerini umalým.