Erdoğan çıtayı yükseltince

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın ziyareti, sadece Türkiye’de değil, bölgede yaşanan gelişmelere bakıldığında son derece kritik. Ankara’nın terörle mücadele konusunda gösterdiği kararlı tutum, kimilerine göre sadece 1 Kasım seçimlerini kazanmaya dönük geçici bir hamleydi. Ancak geçen zaman ve ortaya konulan mücadele bunun devlet aklının sahici bir hamlesi olduğunu ortaya çıkarınca, işlerin seyri değişti.

7 Haziran sonrasında Türkiye’nin yakın geleceğinde muhatabımız kim olacak sorusu, farklı başkentlerde tartışılırken; 1 Kasım seçimleri bambaşka bir Türkiye tablosu koydu herkesin önüne. Joe Biden’ın siyasi parti temsilcileriyle yaptığı görüşmelerden yansıyan ilk bilgiler, böyle bir kabulün de ifadesi aslında.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecini buzdolabına kaldırdığını ilan ettikten sonra, bu konuda birkaç ayrı görüş ortaya çıkmıştı. Birincisi bunun tamamen seçim kazanmaya dönük olduğunu düşünenler. İkincisi, kısa süre sonra yeniden bir müzakere döneminin başlayacağını hesap edenler. Bir üçüncüsü, ki buna ihtimal verenler fazla değildi; bu sert mücadelenin sanıldığından çok daha uzun olacağını öngörenler.

Şu an hiç kimse bunun seçimlere dair bir hamle olduğunu öne sürecek durumda değil elbette. Ama artık kısa sürede yeni bir müzakere olacağından bahsetmek de kolay değil. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, net bir analizle ve öngörüyle hareket ediyor. Terör örgütünün sadece dağdaki değil, şehirlere nüfuz etmiş yapısı da çökertilinceye kadar yapılacak hiçbir hamle sahici ve kalıcı bir barış getirmeyecektir.

Bu kararlı politikanın sadece kendi içimizde değil, uzun yıllardır Kürt kartını istedikleri gibi kullanma lüksüne sahip güçlerde de telaş uyandırdığı çok açık. PKK’yı bir şekilde silahlı gücüyle korumak ve müzakere zeminini böyle inşa etmek, pek çok güç merkezinin fazlasıyla işine geliyordu. Çünkü böyle bir kurguda, terör örgütü ve siyasi uzantıları istedikleri zaman masayı devirme gücünü ellerinde tutuyordu. Erdoğan bu şantaj dönemini kapatmaya karar verince işler karıştı.

Peki işler karıştı, neler oldu? Tayyip Erdoğan, kimilerinin açık, kimilerinin fısıltıyla dile getirdiği bir ‘diktatör’ algısına muhatap oldu. Çok sayıda akademisyen, devlete meydan okuyan bir bildirinin altına imza attı. Bu hamlenin etrafında çöreklenen bir anlayış, Türkiye’nin terörle mücadelesini, katliam gibi sunmaya gayret ederek topraklarımızı uluslararası müdahaleye açık kılmanın arayışına girdi. Dahası ve en kötüsü, yakın bir tarihe kadar Tayyip Erdoğan’ı en devrimci ve cesur olarak gören kimi çevreler, bizzat onu hedef alan gizli bir hesaplaşmanın parantezine girdiler.

Tablo çok net. Cumhurbaşkanı açıkça ifade etti. Türkiye, terörü ve parantezindeki yapıları bu haliyle ve arkalarındaki güçler dengesiyle bir daha asla muhatap almayacak. Kimsenin böyle bir şantaj politikası izlemesine izin verilmeyecek.

Joe Biden’ın temasları ve görüşmeleri sonuçlanınca daha iyi göreceğiz elbette. Ancak şimdiden öngörümü söyleyeyim. Ankara, Kürt sorunu adı altında bir hançeri bir kez daha sırtından yememeye kararlı. Bunu Amerikan yönetimin görmemesi imkansız. Biden elbette diplomatik bir dille, endişelerini örterek mesajlar verecek. Ancak bu gidişatın, sadece siyasi sınırlarımız dahilinde değil, yakın coğrafyamızdaki Kürtler üzerindeki hesaplarını da bozacağından ciddi bir endişe duyuyor Amerikan yönetimi.

Biden’ın arabuluculuk, barış ve konuşalım başlığı altında mesajlar verirken, başkanlık istiyorsanız sizin tercihiniz demesini iyi okumak gerekiyor. Cumhurbaşkanı çıtayı çoğumuzun fark etmediği bir yere koydu ve açıkçası Türkiye’nin başka bir çıkış yolu da yok.