Milletin 16 Nisan’da kabul edip, 24 Haziran’da da seçimini yapmasýyla baþlayan “Baþkanlýk Sistemi” 1 Ekim’de “yeni tip parlamento”nun açýlmasýyla yeni bir aþamaya girdi.
Bürokrasideki dönüþüm henüz tamamlanmasa da, “Yeni Yönetim Sistemi” ana müesseseleriyle tahakkuk etmiþ oldu.
Artýk hâlâ, “Parlamenter sisteme dönmeliyiz” gibi, hiçbir pratik anlamý olmayan aldatmacalarla kimse milleti oyalamasýn.
Çünkü bu, bugünkü konjonktürde “imkansýz”a yakýn bir süreçtir.
Hatýrlarsanýz “kirli ittifak”ýn tek motivasyonu bu idi ama takvimi bile açýklayamadýlar, seçimden sonra da tamamen unuttular.
Ancak her olumsuzlukta, kabahati “yeni sistem”e yüklemek için bu “boþ” cümleyi telaffuz ediyorlar.
Kaldý ki, hasretiyle yandýklarý sistem de “Parlamenter Sistem” filan deðildi, sadece kendilerine hizmet eden bir “Vesayet Sistemi” idi.
Ayrýca, kendi ulusal çýkarlarý için dünyaya tehditler savuran “küresel mafya”nýn hedefindeki bir ülke olarak, hýzlý karar alabilen dinamik bir sistemin önemi þimdi çok daha iyi anlaþýlmaktadýr.
Beyler, hiç yalpalamayýn... Millet, 2007’den bu yana defalarca önüne gelen bu konuda þuurlu bir irade ortaya koymuþ ve ilk defa muhtýrasýz, darbesiz bir yönetim deðiþikliði yapýlmýþtýr.
Demokrasiye inanýyorsanýz, millet farklý bir irade ortaya koyuncaya kadar, bu “irade”ye tabi olmak zorundasýnýz.
Gerçekten iyi niyetli iseniz, “Yýkalým” yaygarasý yerine, sürekli dilinize doladýðýnýz “eksikliklerin” telafisi için çalýþýrsýnýz.
Bunun cevabýný ezberledik artýk:
“Nerede o diyalog zemini?..”
Oysa gerçek þu ki, katmerli baþarýsýzlýklarý, onlarý “siyaset dýþýnda çözüm” aramaya sürüklemiþ, bu yüzden müptela olduklarý “Erdoðan düþmanlýðý” ise artýk “millet düþmanlýðý”na dönüþmüþtür.
Ýþte son örnek...
Cumhurbaþkaný Erdoðan, ilk grup konuþmasýnda, “Gelin birlikte milletimize hizmet edelim” çaðrýsý yaptý ama “öfkesinin saðýrý” olan muhalefet hiç duymadý.
Tam aksine Amerika uþaðý FETÖ ile baðýný koparmak için yýrtýnan biri, “McKinsey”li komplo teorileriyle, düyun-u umumiye abukluðuna savruldu, diðeri ise BM’de “Bütün dünya arkasýný dönse bile biz Filistinli kardeþlerimizi yalnýz býrakmayacaðýz” diye meydan okuyan Erdoðan’a, “Amerika’da Filistin’i unuttu” diyebilecek kadar bayaðýlaþtý.
Nerede o “Erdoðan ayrýþtýrýyor” diyenler?
Kimse Erdoðan’ý sevmek zorunda deðil ama ülke ve millet için yapýlan mücadeleye herkes katýlmak zorundadýr.
Sýnýrdaki terör kuþatmasýndan, ekonomideki dolar saldýrýsýna kadar; bugün milletçe boðuþtuðumuz her þey, hükümet meselesi deðil, devlet mücadelesidir.
Bu yüzden, muhalefet baþta olmak üzere toplumun bütün kesimleri destek vermekle yükümlüdür.
Destek verilmezse ne olur?
“Böylece Erdoðan’dan kurtulmuþ oluruz” diye düþünen ahmaklar bilsin ki, bu mücadele, yeni istiklal harbimizdir.
Aksi takdirde, Haçlý-Siyonist ittifakýn görünmeyen prangalarýna geri döneriz.
Sayýn Erdoðan’ý yalnýz býrakarak, “Gitsin de biz gelelim” onursuzluðuyla, kenarda sinsi sinsi bekleyenler...
Diyelim ki bu aþaðýlýk rüyanýz gerçek oldu, baðýmsýzlýðýmýzý feda pahasýna, “vesayet koltuðu”na oturdunuz!
Bir gün “Baþkan Trump” Mississipi’deki mitinginden, “Bizim sayemizde o koltuktasýn, biz olmazsak iki hafta bile kalamazsýn” diye haykýrýrsa ne yapacaksýnýz?
Bilemem; böyle bir zilleti sizin mideniz de hazmedebilir.
Ama bu millet asla...