Rahmi Turan, sermayesi birkaç valiz dolusu çıplak kadın arşivinden ibaret bir gazeteci (!) idi. İnternetle birlikte o “sermayesi” de bitince “Erdoğan düşmanları panayırı”nda idare ediyor. Bu durum onu çok “kullanışlı” hale getirdiği için malum komplonun üzerine atlamış. Efendim “aslında her haberde kanıt ararmış ama arkadaşına güvendiği için ilk defa hataya düşmüş!” Ama sen zaten fotoğraflara göre yazılmış senaryolarla gazete yapardın. Sen kadınlarla ilgili haberleri; albümlerinden aşırttığın fotoğrafın “cazibesi”ne göre değerlendiren bir istismarcısın.
Tabi, bu pis olayda Rahmi Turan bir tetikçi. İhanet zincirinin halkaları asıl geriye doğru gittikçe büyüyor.
***
Önce gazetesi... Manşet belirleme kriteri Erdoğan düşmanlığı olan bu gazete yönetimi, acaba Rahmi Turan’ın yazısındaki bu “büyük balığı”(!) fark etmedikleri için mi manşete taşımadı, yoksa kokusunu aldıkları için mi “pisliği” o köşe dışına taşırmadı?
Yayın tarzları ve bizzat açıklamalarıyla, “Bu işin bizimle hiç ilgisi yok, Rahmi Turan’ın meselesi” diyorlar. Hatta bu algıyı güçlendirmek için Muharrem İnce’nin CHP’den hesap soran açıklamalarını 9 sütuna üç satırlık manşet bile yapmışlar.
Rahmi Turan da gazeteyi kurtarmak için dün “SÖZCÜ” güzellemesi yapmış. Onlar bağımsız imiş, kimse müdahale etmezmiş...
Geç bu palavraları beyefendi. Yıllardır “sorumsuz” yayıncılığı “bağımsız” yayıncılık diye yutturmaya çalıştınız. Yazar, doğru bilgi üzerine istediği yorumu yapabilir. Ama başkasına iftira atmaya ne yazarın hakkı vardır ne de yönetimin... Kaldı ki, 1. sayfayı tahsis etiğiniz birinin yazdıkları doğrudan gazeteyi bağlar.
Yani bu infazdan Sözcü yönetimi de sorumludur, Rahmi Turan’ı kurban vermekle kurtulamazlar.
İlk gün “Rahmi Turan’ın yazısı ile beni irtibatlandıran herkesi mahkemeye vereceğim” diye meydan okuyup, mum sönünce “Kılıçdaroğlu konuşmazsa ben konuşacağım” noktasına gelen Talat Atilla hakkındaki mütalaayı size bırakıyorum.
Ve sıra turpun büyüğünde... Fox Tv’de, “Şaşırmadım, doğrudur ama isim veremem” deyip bunun üzerine de “Erdoğan CHP’yi bölmek istiyor” iftirasını bina eden Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce’nin şok açıklamalarından sonra tamamen çamura battı. Gerçi Hürriyet kurtarmak için çok çaba sarf etmiş ama nafile. Merak eden, Kılıçdaroğlu’nun iki beyanını yan yana getirip karar versin... Zaten Kılıçdaroğlu’ndan dürüstlük beklemek boşuna. O, testere gibi tek yönlü çalışan bir iftira makinasıdır. Bugüne kadar (bir kısmını geçenlerde yazarımız Ahmet Kekeç hatırlattı) sayısız yalanı delindi. Hangisi hakkında dürüst bir açıklama yaptı?
CHP sözcüsü de tam başkanına layık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın restine rağmen “Olay yüzde 100 doğru” diyen Öztrak’ın, şimdi bu “doğru”yu açıklaması beklenirken, İnce’nin ifşaatları üzerine, partililere “Konuşmayın” talimatı veriyor. Ve hâlâ “Saray operasyonu” nakaratlarıyla durumu geçiştirmeye çalışıyor. Adama “Sen ne içiyorsun, Rahmi Turan’a o yazıyı ‘saray’ mı yazdırdı” diye sormazlar mı?
Kendinden menkul bir ombudsman (!) vardı. Bu beyefendi, Rahmi Turan’ın yaptığı yayın yoluyla itibar katliamı hakkında ne dedi? Her şeye maydanoz olan biri böyle bir konuda üç maymunu oynuyorsa bir daha sakın ağzını açmasın.
Bir de “tarafsız” ama kendileri gibi düşünmeyeni toy tavuğa çevirmeye çalışan ekran yorumcuları var. İlk günlerde yakaladıkları herkese “Rahmi Turan’ın yazısına ne diyorsun” diye soruyor, döndürüp döndürüp “Erdoğan CHP’yi bölmek istiyor” algısını işliyorlardı.
Peki bunlar, gazetecilik açısından çok çarpıcı bir hal alan bu konuyu aydınlatmak için daha fazla kurcalamaları gerekirken neden geçiştirmeye çalışıyor?
Tam tersi bir durum olsaydı acaba nasıl davranırlardı?
Bu kriteri, ortalıkta “gazeteci” diye dolaşan herkese uygulayın ve ne kadar “tarafsız” olduklarına siz karar verin.
Çünkü aynı konuyu, kişiye göre farklı değerlendirmek ahlaksızlıktır.