Erdoğan hepinizi aynı safa itti, maskenizi düşürdü!

Ne güzel... Ne şahane... “Türk Solu” dergisini Ekmeleddinci saflarda görüyoruz artık... 

Kapak yapmışlar: Kürt mutfağından yemememizi, Kürt bakkaldan alışveriş yapmamamızı, Kürt mamulü kebap ve lahmacuna yumulmamamızı söyleyen Türk Solu dergisi, seçimde Ekmeleddin İhsanoğlu’nu destekleyecekmiş. (Muhteşemsiniz...)

Bunu Recep Tayyip Erdoğan’ın bir başarısı olarak görüyorum.

Bütün maskeleri düşürüyor.

Bütün tıynetleri açığa çıkarıyor.

Bütün sahtelikleri ve hamlıkları deşifre ediyor.

Nasıl derler? Adeta “yürüyen turnusol kâğıdı...”

Mesela, “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz” pankartlarının altında yürüyen liberallerle, Hrant Dink öldürüldüğünde “Hoş gidişler ola” başlığını kullanan Türk solu dergisini aynı safa itebiliyor...Esasında aynı safta olduklarını, bir dönem “düşmanmış gibi” yaptıklarını (düşmanmış gibi yapmak zorunda kaldıklarını) deşifre ediyor.

Büyük başarı...

Bir taraftan, “Asılacak adamsın ulan” kapağıyla çıktığı halde hiçbir yasal takibata uğramayan Türk Solu dergisi, diğer taraftan “Bu rezilin muhterem annesi iyi ki bugünleri görmeden vefat etmiş de nasıl bir evladı olduğunu görme ve kahrolma zulmünden kurtulmuş” diyen Bülent Keneş...

Bir Taraftan Sen ne korkak bir o... ç...’sun” diyen psikiyatr Cem Mumcu, diğer taraftan “Sonun Menderes gibi bile olmayacak. Sürüneceksin” diyen Barış Yarkadaş...

Erdoğan nefreti hepsini birleştiriyor.

Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Şahin Alpay, Bedri Baykam, Yekta Güngör Özden, Emin Çölaşan, Ruhat Mengi, Mümtazer Türköne, Ertuğrul Özkök, Mehmet Yakup Yılmaz aynı safta.

Ekrem Dumanlı ve Hikmet Çetinkaya aynı safta...

Ergun Poyraz ve Zekeriya Öz aynı safta...

Ekmeleddin ismindeki “din”e bile tahammül edemeyen doktor-yönetmen Mustafa Altıoklar ile doktor-mizahçı Ahmet Turan Alkan aynı safta...

Bakıyoruz ve başka kimleri görüyoruz?

Bakıyoruz ve hayatı boyunca sağcılardan nefret etmiş (daha doğrusu nefret ettiğini söyleyen), sağcı bir babanın oğlu olduğuna bakmadan “pis sağcılar” kıvamında yazılar yazan Yozgatlı Ahmet Hakan Coşkun’u görüyoruz... Bir Türk-İslam sentezcisi olan ve “Aydınlar Ocağı”ndan yetişme Yozgatlı Ekmeleddin İhsanoğlu için, “Bulunabilecek en iyi aday” diye yazılar yazıyor. Kendini rezil ediyor.

Bakıyoruz, büyük Türk şairi Ataol Behramoğlu’nu görüyoruz... “Bir Ermeni General”in müellifi Ataol Behramoğlu’yla, “Kırık Mızrap” şiirinin müellifi Fethullah Gülen “Ekmeleddin” paydasında birleşmiş durumdalar.

Bakıyoruz ve Cumhuriyet gazetesini görüyoruz...

Düne kadar kanlı bıçaklı olan ve birbirlerini kumpasçılıkla suçlayan mevkuteler; Hürriyet’iyle, Sözcü’süyle, Zaman’ıyla, Bugün’üyle, Taraf’ıyla, Cumhuriyet’iyle, BirGün’üyle, Evrensel’iyle, Türk Solu’yla, Yeni Çağ’ıyla, Leman’ıyla, Pengueni’yle, mülaaneci dergileriyle, polis bültenleriyle Ekmeleddin’ci saflarda... 

Bu, Erdoğan’ın birleştirici gücü...

Hem farklılıkları ve karşıtlıkları yok ediyor, hem de katı ideoloji sahiplerini dönüştürüyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’na bozkurt işareti yaptırıyor mesela.

Sağcının tillahı Mansur Yavaş’ı sol partinin umudu haline getiriyor.

Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Anıtkabir’e yolluyor.

Erdoğan öyle bir birleştirici ve dönüştürücü ki, “Atatürk” ismini duyduğunda kaçacak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Anıtkabir’e yollamakla kalmıyor, “İcabında biz de Atamızı severiz” dedirtiyor, zafer işareti yaptırıyor, Gezi’de geziye çıkarıyor, eline Türk Solu dergisi tutuşturuyor.

Diyorum ya, Erdoğan adeta yürüyen turnusol kâğıdı ve çok başarılı bir siyasetçi...

Bütün tıynetleri açığa çıkarıyor...

Bedri Baykam’la Bülent Keneş’in esasında aynı kişi olduğunu, Ahmet Hakan Coşkun’la muhterem Haydar Baş’ın aynı istikamete baktığını bile deşifre ediyor.

Daha başarılısı var mı?