Erdoðan için yeni bir dönemin baþlangýcý

Davutoðlu’nun 4 Mart’taki Tahran ziyaretinden yalnýz 15 gün sonra, bavulunu toplamýþ, Ýstanbul’a hareket etmeye hazýrlanan Ýran Dýþiþleri Bakaný  Zarif bir telefon aldý, hattýn diðer ucunda Rus Dýþiþleri Bakaný Lavrov vardý. Lavrov, Zarif’in “sürpriz” olarak nitelenen ziyareti öncesinde Ýranlý mevkidaþýna Rusya-Ýran stratejik ittifakýnýn önemini ve Rusya’nýn ittifaka baðlýlýðýný anlatmaya çalýþýyordu.

Oysa, Zarif’in masasýnýn üzerinde, Ýsrail Cumhurbaþkaný Rivlin’in üç gün önce Moskova’da Putin’le yaptýðý görüþmeden notlar vardý. O notlarda, Rivlin’i çok sýcak karþýlayan, Putin’in, “Ýran ve Hizbullah’ýn Suriye’nin Golan bölgesi baþta, Ýsrail’e dönük tehdit oluþturmasýna asla izin verilmeyeceðine” iliþkin kapalý kapýlar ardýndaki sözü yazýyordu!..

Zarif, Rusya’nýn ABD ile mutabakatý çerçevesinde Ýran’ýn, “Suriye denkleminden süpürüldüðünü”, hatta Cenevre görüþmelerinde bir kenara itildiðini görecek kadar deneyim sahibiydi.

19 Mart’ta Ýstanbul’da gerçekleþtirdiði bütün görüþmelerde, Türkiye ve Ýran’ýn birer bölge gücü olarak Suriye’de saðlanacak siyasi çözüme yön veren ülkeler olmasýný istiyordu. 5 yýllýk savaþta, Türkiye’yi bütün cephelerde karþýsýna alan stratejinin, hatta Rusya müdahalesinden sonra kibir de taþýyan davranýþlarýn Ýran açýsýndan sonuydu. Ýran, geliþmelerin Rusya-ABD eksenine oturmasýndan, Rusya’nýn geldiði gibi tek taraflý bir kararla Suriye’den çekilmesinden, büyük umut baðladýðý ABD ile “normalleþmenin” ise kaðýt üzerinde kalmasýndan tek sonuç çýkardý: Bu iþi ancak Erdoðan’la çözebilirim!.. Hele, Cumhurbaþkaný Ruhani’nin Tahran’daki radikallerin aksine Suudi Arabistan ile yakýnlaþma aradýðý bir dönemde...

Belli ki Erdoðan hazýrlýklýydý, Zarif’i Tahran’a, geleceðe dönük yeni umut iþaretleriyle göndermeyi tercih etti.

Putin’in Erdoðan’a yanaþma manevrasý...

Ani kararla Ural Havayollarý’nýn Antalya uçuþlarýna izin veren Putin’in, Erdoðan’a Katar Emiri Tamim ile 2 telefon görüþmesi yapmasý dikkat çekici. Emir Tamim bu görüþmelerden sonra Beþtepe’yi aradý mý, bilemem ama, görüþmelerin aðýrlýklý olarak Türkiye ile Rusya arasýnda açýlan uçurumun tamiri yönünde olduðu açýk. Nereden anlýyoruz? Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Bogdanov’un þu sözlerinden: Görevimiz DAEÞ karþýsýnda Kürtler’e yardým etmek, ortak zemin ve hedefler bulmak. Ama Kürtler’in de Suriye’nin parçalanmasýnýn bütün Suriyeliler için felaket olacaðýný anlamalarý gerekiyor.

Yani, Ankara’ya, “yeni harita arayýþý yok” mesajý...

Rusya Dýþiþleri Bakanlýðý Sözcüsü Zakharova’nýn, Lavrov’un yakýn bir tarihte gerçekleþtireceði Azerbaycan ziyaretine büyük önem verdiklerini açýklamasý ise dikkat çekici. Putin, Erdoðan’a iki güvendiði devlet adamý üzerinden ulaþabilir, Tamim ile zaten telefonda görüþüyor, diðerine, yani, Rusya’nýn Türkiye krizi sýrasýnda Ermenistan’a askeri yýðýnak yapmasýndan rahatsýz olan Azerbaycan Cumhurbaþkaný Aliyev’e Lavrov’u gönderiyor!..

Her zaman görüþlerine önem verdiðim, Ankara’da da görev yapmýþ Hindli diplomat/strateji yazarý M.K.Bhadrakumar’a göre Putin, “Türkiye’nin olmadýðý bir çözümün imkansýzlýðýný” son Suriye macerasýnda anladý, hýzlý geri çekilme kararýnýn da arkasýnda bu yatýyor. Bu yolla Erdoðan’a zaman ve manevra alaný yarattý.

ABD böyle sürdüremez...

Suriye sorununu stratejikten çok, taktik hamlelerle sürdürmeye çalýþan Amerikan yönetiminin giderek yalnýzlaþan kaderini izliyoruz. Rusya ve Ýran, “Türkiye’siz bir çözümün” imkansýzlýðýný anlamýþken, ABD’nin PKK zeminli siyaseti sürdürmesi mümkün mü, hayýr!  Bunu kendilerine hatýrlatan ise, bölgedeki en yakýn Kürt müttefikleri Barzani’nin, üstelik Amerikan çýkarlarý için yayýna sokulmuþ Londra merkezli Al-Monitor internet yayýnýndaki sözleri oldu: PYD ve PKK tam olarak ayný þeydir.

Bu söz, bütün yaþamýný Kürt coðrafyasýnýn özgürleþmesi için vermiþ meþru bir Kürt liderden gelmesi nedeniyle ABD’nin bölge politikasýna aðýr darbedir.

Belli ki, Erdoðan, ülkesinin stratejik öneminin farkýnda. Etrafýnda þekillenen çok tehlikeli komplolar karþýsýnda dik durduðu sürece zamanýn kendisi için iþlediðini de biliyor.

Ýzledikleri yolla, Türk-Amerikan iliþkisini “1964 yýlýndaki Johnson Mektubu” düzeyinde krize sürükledikleri aþikar grubun tasfiyesini yakýnda birlikte izleyeceðiz. O gün, Büyükelçi Bass da, bizler için Abramowitz veya Edelmann gibi ara-sýra hatýrlanan bir portreye dönüþecek.

Bu, ayný zamanda, Erdoðan için yeni bir dönemin de iþaretidir... Türk iç siyaseti açýsýndan söylemiyorum, Türkiye’nin yeni “küresel gücü”nün iþaretlerinden söz ediyorum.