Erdoğan ile Davutoğlu’nun arası açılır mı?

Davutoğlu’nun adı AK Parti genel başkanlığı için geçtiği günden beridir dipten dibe süregelen bir tartışma gün yüzüne çıkmakla kalmadı, “zirve” de yaptı. 

Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan açtı konuyu ve “Bizi Sayın Başbakanımızla karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar... Bizi yönetemedikleri için saldırıyorlar” dedi. 

Başbakan Davutoğlu ise Van dönüşü uçakta internet medyasından gazetecilere yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aralarında bir ihtilaf çıkar mı diyen bekleyenler olduğunu ama kendilerinin buna izin vermeyeceğini söyledi ve ötesini de ekledi:

“Bizim dostluğumuz siyasetle başlamış değil. Siyasetle de kaim değil. Dünya ahiret dostluğuna dayanan bir birliktelik. Bu yönde yapılacak hiçbir yorumun bizim için kıymeti harbiyesi yoktur.” 

Bu bence de beyhude bir çaba. Erdoğan ile Davutoğlu arasını bozabileceğini zannedenler 12 yıllık AK Parti geleneğine bakmaya üşeniyorsa eğer, oturup iki siyasi aktörün tamamlayıcı özellikleri ve Türkiye siyasetinin gereklilikleri üzerine bir değerlendirme yapabilir. 

Gerçi bu defa da bu nifaka bel bağlayanlar Erdoğan nefretinden zehirlenmiş vaziyette ama olsun.

Son nifak çabasından neden siyasi bir sonuç çıkmayacağına gelince:

1- Erdoğan AK Parti’nin kurucusu ve doğal lideri. Ama daha geniş anlamda “dava önderi”. Kendisinden sonra partiye her kim genel başkan olursa olsun ve ne kadar başarılı olursa olsun, bu gerçek değişmeyecek.

2- Parti teşkilatı da tabanı da Erdoğan sonrasında genel başkanlığa gelecek ismin silik, kişiliksiz, omurgasız biri olmasını istemiyordu. Bu anlamda yapılacak yanlış bir tercih AK Parti ve Türkiye için göze alınamayacak denli büyük bir kayıp olacaktı. Toplumsal siyasal ihtiyaçlar ve talepler doğru değerlendirildi. 

3- Davutoğlu çok güçlü bir liderin arkasından partide oluşan büyük boşluğu kendi özgül ağırlığıyla ve kendine özgü tarzıyla doldurmayı başardı. Sadece başarılı bir akademisyen değil başarılı da bir siyasetçi olduğunu bir kez daha ispatladı. Teşkilatla ve tabanla kurduğu ilişkinin sahici ve samimi olduğu şimdiden görülüyor.

4- Davutoğlu başbakan koltuğunu da başarıyla ve hiçbir işi aksatmadan doldurdu. Hükümetini kurar kurmaz tüm kalemlerdeki işleri kaldıkları yerden işletmeyi sürdürdü.

5- Davutoğlu tesadüfen AK Parti genel başkanı ve başbakan olmuş değil. Parti içi istişarelerin, kendi iradesinin ve Erdoğan’ın ikrarının sonucu.

6- Erdoğan’ın cumhurbaşkanı, Davutoğlu’nun başbakan olduğu bir denklem Yeni Türkiye ideali ve icrası için çok önemli bir siyasi aklı ve altın oran kıymetinde bir hesabı da içermekte. 

Bu son maddeyi ayrıca açmak gerekir. Şöyle ki: 

a- Erdoğan çok sert ve zorlu bir siyasi mücadelenin içinden geliyor. Onu sınır aşan büyük bir siyasi lidere dönüştüren şey de bu zaten. Kürt sorunu, askeri bürokratik vesayet sorunu, laiklik sorunu, Alevi sorunu, Ermeni sorunu gibi yıllanmış yanlışları düzeltmek için girdiği mücadelelerde öncü ve cesur olması, istikamet belirlemesi, topluma özgüven kazandırması, devleti dönüştürmeyi başardığı gibi toplumsal tabanı da mayalayarak değiştirebilmesi Erdoğan’ın siyaset hanesine kayıtlı özellikler. 

b- Erdoğan görünür görünmez tüm bariyerleri aşabilmek, farklı alanlarda oluşmuş çelik çekirdeklerin direncini kırabilmek için oldukça sert bir mücadele yürütmek zorundaydı. Bu bir tercih değil zaruretti. Siyasi anlayışı, kararlılığı, halk desteği ve hasbiliği sayesinde bunu başarıyla yaptı.

c- Lakin bu yürüyüşün devamının getirilebilmesi ve siyasi hedeflerin tutturulabilmesi için yeniden bir inşa -onarım sürecine girmek gerekiyordu, gerekiyor. Koordinatları yeniden belirlemek, her şeyi temize çekerek yeniden yapılandırmak, detaylar üzerinde titizlikle çalışmak, toplumsal siyasal alanda kaçınılmaz olarak biriken ve karşıtlık oluşturan durumları duyguları ılımlaştırmak, ortak ilke ve değerlerde bulaşmayı sağlamak yeni dönemin siyasi gereklilikleri. Değerler teoriler incelikler dünyasından gelen Davutoğlu da bunun için biçilmiş kaftan.

d- Şu ana kadar ki tecrübe, hesabın, kıvamın ve uyumun tuttuğunu gösteriyor.