Çok ironik bir durum… AB’nin sözümona demokrat liderliði Erdoðan fobisiyle Türkiye’nin üyeliðine mýrýn kýrýn ederken, Erdoðan karþýtlýðýyla simgeleþen AB içindeki ýrkçý/popülist dalga Birlik’in çatýrdamasýna sebep oluyor.
Türlü bahanelerle (siyasi etki, nüfus büyüklüðü, din farklýlýðý, coðrafi mesafe gibi) Türkiye’nin üyeliðine zorluk çýkaran AB elitleri son dönemde kendi altýný oyan AB lümpenleriyle ayný safta buluþmuþ durumdalar. Türkiye karþýtlýðý üzerinden besleyip büyüttükleri canavar, þimdi kendilerini yutmaya çalýþýyor. Kestikleri dal Türkiye’nin üyeliði deðil, kendi gelecekleri oldu.
Malum þu günlerde Avrupa Parlamentosu için seçimler yapýlýyor. 500 milyonu aþkýn nüfusa sahip olan AB ülkelerinde halk sandýk baþýna giderek Birlik’in ortak parlamentosunun üyelerini seçecek.
Endiþe ise kýtadayükselen faþist/ýrkçý/saðcý/popülist dalganýn yeni þekillenen parlamentoda güç kazanmasý, yeni gruplar oluþturmasý ve AB’nin iþleyiþini aksatmasý. Bilindiði gibi Avusturya’dan Ýtalya’ya kadar birçok ülkede bu eðilimdeki partiler ya iktidar ortaðý oldular ya da siyasetin belirleyicisi kilit bir rol kazandýlar.
Þimdi ise tek tek ülkelerde yaþanan hazin durum AB’nin ortak alanýna yansýmýþ durumda. Popülist kasýrga Brüksel’i toz duman etmeye hazýrlanýyor.
Bir seçimle AB’de radikal deðiþiklikler elbette olamayacaktýr. Ama bu seçim AB’nin geleceðine yönelik fikir verecek bir tür referandum veya anket gibi algýlanýyor.
Avrupa Birliði’nin üzerinde yükseldiði deðerler bir bir erozyona uðruyor. AB Türkiye’nin demokrasi karnesini tutarken kendi karnesinin ne hale geldiðini ýskalamýþ durumda.
AB seçkinlerinin büyük endiþe duymaya baþladýklarý popülist partilerin seçim kampanyalarýnda kullandýklarý temalar iki konu etrafýnda dönüyor. Birincisi Ýslam karþýtlýðý, ikincisi Erdoðan ve Türkiye düþmanlýðý. Düþman olduklarý tüm farklýlýklar Ýslam’la özdeþleþtirilirken, Ýslam karþýtlýðýnýn odaðýnda ise Erdoðan fobisi yer alýyor.
Yani Erdoðan düþmanlýðýyla simgelenen popülist dalga AB’nin taþýyýcý sütunlarýný çatlatmaya, Birliðin geleceðini sarsmaya baþlýyor.
Peki, bu durumun sorumlusu, bu olayýn faili, bu halin müsebbibi kim?
Elbette ideolojik hazýmsýzlýkla Türkiye’nin üyeliðe engel çýkaran kifayetsiz politikacýlar. Türkiye’ye karþý onlarca yýldýr o kadar zehirli bir dil kullanýyorlar ki, bugün bütün Avrupa bu dilin zehirlediði havayý teneffüs etmekten zehirlenmiþ durumda.
Türkiye giremesin diye AB’nin etrafýna ördükleri duvarlar bugün Türkiye karþýtý popülist dalga tarafýndan tarumar ediliyor. Bu gerçekten çok ironik bir durum…
AB kendi ettiðini buluyor, kendi ektiðini biçiyor.
Fransa Cumhurbaþkaný Macron, bu popülist dalgadan duyduðu rahatsýzlýðý vurgulayýp, seçimlere yönelik vatandaþlarýný uyarýyor, ‘saf olmayýn’ diyor. Özellikle dýþ kaynaklý yönlendirmelerle milliyetçi dalganýn köpürtülerek AB’nin etkisizleþtirilmeye çalýþýldýðýna yönelik söylemlerde bulunuyor. Oysa Macron’un bizatihi kendisi popülist bir arayýþla, bir algý operasyonuyla iktidarla buluþtu.
Ýngiltere’nin AB’den çýkma kararýndan sonra ikinci sýradaki büyük korku, popülist dalganýn Avrupa Parlamentosu’nu etkisi altýna alarak Avrupa siyasetinin geleceðini belirlemesi. Ülkeler bazýnda yani lokalde etkisi olan popülist akýmlar böylece merkez siyaseti kuþatmýþ ve Birlik’in karar mercilerinde söz sahibi olmuþ olacaklar.
Bir yanda büyük bir krize dönüþen Brexit meselesi, diðer yanda Avrupa ülkelerini sarsan ekonomik krizler… Þimdi buna bir de AB deðerleriyle hiç de uyuþmayan bir politik zihniyetin AP’de güç kazanmasý ekleniyor.
Avrupalý liderlerin bir an önce yapmasý gereken, AB’nin demokratik havasýný zehirleyen bu yabancý/Ýslam/Türkiye karþýtý popülist dalgaya karþý Türkiye’yi ve Erdoðan’ý sýmsýký kucaklayarak Birliðin geleceðini kurtarmaktýr.