Türkiye-Amerika iliþkilerinde derinden bir kýrýlma yaþanýyor.
Zaman zaman kopma düzeyine varan çatýþmalar gün yüzüne çýkýyor.
Bunun rahip Brunson’la alakalý olduðunu sananlar yanýlýyorlar.
Asýl mesele baþka.
Rahip meselesi bu derindeki meselenin sadece kullanýlan kýsmý.
Türkiye, ABD tarafýndan kendisine rol daðýtýlmasýna karþý çýkýyor.
Bir baþka deyiþle kendi rolünü kendisi belirliyor.
ABD ve baþka ülkelerle iliþkilerini de milli menfaatleri doðrultusunda kendisi belirliyor.
Çoklu bir dýþ politika izliyor.
Gerektiðinde ABD politikalarýna karþý çýkýyor.
Amerika’nýn bölgesel oyunlarýný bozuyor.
Erdoðan Türkiyesi böyle bir gerçekliðin simgesi.
Erdoðan liderliðindeki Türkiye tarih sahnesindeki yürüyüþüne kendisi karar veriyor.
Yani anlayacaðýnýz ABD’ne göre sorun Türkiye deðil, Erdoðan liderliði...
O yüzden denklemi doðru koymak gerekir: Türkiye-ABD gerilimi yok, Erdoðan-ABD gerilimi var!
Bu gerilimi ve çatýþmayý Erdoðan üretmiyor.
Müsebbibi de Erdoðan hiç deðil!
Erdoðan sadece ve yalnýzca kendi ülkesinin menfaatlerini düþünüyor.
Dýþ politikasýnýn mihverine de kendi ülkesini oturtuyor.
ABD’ye baðýmlý bir siyaset izlemiyor.
ABD buyurduðunda hizaya geçmiyor.
Erdoðan baðýmsýz bir ülkenin gerçek lideri gibi davranýyor.
ABD’yi stratejik bir müttefik/ortak olarak çok önemsiyor lakin ABD Türkiye’yi bir müttefik/ortak olarak deðil emrindeki bir eyalet gibi görüyor.
O yüzden karþýsýnda emrettiðinde koþulsuz boyun eðen bir Türkiye olsun istiyor.
Erdoðan buna izin vermediði için düþman olarak addediliyor.
Türkiye-ABD iliþkilerini bozan lider olarak tanýtýlýyor.
Oysa gerçek tam tersi.
ABD’nin derdi ne AK Parti’dir ne de Türkiye!
ABD’nin iktidardan düþürüp dar aðacýna çekmek istediði kiþi Erdoðan’ýn bizatihi kendisidir.
O yüzden “Erdoðansýz AK Parti” ve “Erdoðansýz Türkiye!” istendi.
AK Parti’nin içine yönelik hamleler, Türkiye’nin sokaklarýna yönelik operasyonlar bu yüzden yapýldý.
Terör bu yüzden týrmandýrýldý.
Suriye’nin kuzeyi bu amaçla dizayn edildi.
15 Temmuz bu nedenle yapýldý.
Ekonomik savaþ bu sebeple yapýlýyor.
Ýçimizden birileri hâlâ bu gerçeði göremiyor.
O yüzden Erdoðan’ý suçluyor.
Bütün bu olup bitenlerin müsebbibi olarak Erdoðan’ý görüyor.
Öyle ki bazýlarý “Rahibi verelim bitsin bu iþ!” diyebiliyor.
ABD’nin hedef tahtasýna oturttuðu Erdoðan’a içimizden birilerinin týpký Amerikan aðzýyla düþmanlýk siyasetini sürdürüyor olmasý akla bazý baþkaca iliþkileri getirmiyor deðil.
Sahiden utanç verici bir durum bu.
ABD’nin baþkentinde yakýn zamanda bir düþünce kuruluþunda yapýlan konuyla ilgili tartýþmalarda Erdoðan Türkiye’sine yönelik komplolarýn baþýnda yer alan eski CIA yöneticilerinden bir analistin (!) dediði þu laf iþin gerçeðini gösteriyor: “Erdoðan iktidarda olduðu sürece sorun devam eder!”
Þimdi anladýnýz mý efendiler?
Ýçimizden birilerinin ayný anlayýþý ayný üslupla savunuyor olmalarý sizce tesadüfle izah edilebilir mi?
Yýlmaz Gürbüz’ün Elips yayýnevinden çýkan MÜBADÝLLER romanýný okuyorum.
Rumeli’nin kaybýný anlatan bu tarihi romaný okurken yüreðim paramparça oluyor.
Sultan Abdülhamit’in iktidardan düþürülmesinden sonra koskoca imparatorluðun nasýl Ýttihatçýlar marifetiyle çökertildiðini ve o güzelim insanlarýn yurtlarýndan sökülüp atýlýrkenki dramýný okurken gözlerim yaþarýyor.
Bir yanda ittihatçý ihaneti, öbür yanda Yunan mezalimi...
Bugünün Türkiye’sinin üstüne niye çullandýklarýný daha iyi anlýyorsunuz tarihe doðru hüzünlü yolculuk yaparken.
Düþmanlarýmýz deðiþmemiþ.
Müstevlilerimiz geri dönmüþ.
Ýttihatçý artýklarý farklý kýlýklarda ihanetlerini sürdürüyorlar.
Bir kez daha anladým ki biz bize yenilmiþiz asýl.
Ýçimizdeki hainlere...