Mustafa KARAALÝOÐLU
Mustafa KARAALÝOÐLU
Tüm Yazýlarý

Erdoðan olmasaydý, Gazze için Erdoðan eleþtirilebilir miydi?

Dýþ politika konuþmanýn en kolay ve bazýlarý için de en keyif verici yaný, bir ilgi ve hafýzaya ihtiyaç duyulmamasýdýr. Hemen bu sabahtan itibaren neresinden isterseniz oradan diplomasiye baþlayabilirsiniz. Bilhassa iþin ucunda hazzetmediðiniz bir hükümet varsa...

Bugün yaþadýðýmýz manzara da neticede böyledir.

Türkiye’yi Gazze konusunda içeriden kýyasýya eleþtirenler ve fikir olarak da meseleyle alakasý olmayan Kürecik radar üssünün kapatýlmasýný önerenler temelde bir politika önermedikleri gibi, duyarlýlýk da sergilemiyorlar. Yaptýklarý, bildik, sýradan, geliþigüzel iç politika didiþmesidir.

Gazze’yle ilgilenmek siyasi suçtu

Daha birkaç ay öncesine kadar ayný politikayý “Araplarýn iþine karýþmayalým, baþýmýza dert almayalým” diye kritik edenlerin bugün birdenbire Ankara’ya bir süper güç izafe ederek, “Bir yumrukta indirelim” önerisinde bulunmalarýnýn baþka da izahý yoktur.

Türkiye’de Kemalist-sol, CHP ve eski sosyalist akýmlarýn oluþturduðu ortak gelenek temelde Ýslam dünyasýnýn sorunlarýna on yýllardýr bilinçli olarak kayýtsýz kalmýþtýr. Filistin ve Gazze ilk kez þimdi katliamla karþý karþýya kalmýyor. Ya da þu anda yardýma, ilgiye ve duyarlýlýða muhtaç olan tek coðrafya da ne yazýk ki o topraklar deðildir.

Birkaç ay öncesine kadar Mýsýr halký bir diktatör tarafýndan dünyanýn gözü önünde katledilmiþti, Suriye diktatörü hala katletmeye devam ediyor. Ve yine on yýllarca geriye gidelim; o sahneler Ýslam coðrafyasýnda ne yazýk ki hep sahnelendi.

Bugüne kadar Filistin’den Suriye’ye, Bosna’dan Kosova’ya kadar hiçbir olayda itiraz yükseltmeyenler; itirazcýlarý da “þeriat”, “cihad” ve apaçýk “terör”le itham edenler bugün yeniden sahaya inmiþ durumdalar.

Önemli bir deðiþim adýmý elbette...

Ama unutmayalým ki, bugüne kadar Ýslam dünyasýnýn sorunlarý konusunda taraf olmayan hatta, Batý ve Ýsrail bakýþýný seçenlerin sorgulanmaya ihtiyacý var.

Türkiye’de bugün hükümet Gazze için yapamayacaklarýndan dolayý bile eleþtiriliyorsa bu ayný zamanda Tayyip Erdoðan siyasetinin olumlu bir sonucudur. 10 yýl, hatta 5 yýl öncesine kadar Filistin davasýna “siyasi” olarak omuz vermenin suç olduðu bir ülkede yaþýyorduk. 28 Þubat darbesinin ve devamýnda muhafazakar, dindar siyaset ve sivil hareketlere en hassas saldýrý noktasý Ýsrail’le problemlerdi. 2006 yýlýnda Hamas lideri Halid Meþal’in ilk Türkiye ziyaretine gösterilen tepkileri de unutmayalým. Parti kapatma kararlarýndan siyasi yasaklara ve hapisle sonuçlanan süreçlere kadar birçok kararda Ýsrail karþýtý pozisyonlarýn izleri vardýr.

Þimdi, baþta Filistin/Gazze hassasiyeti olmak üzere genelde Ortadoðu’ya yönelik ilginin artmasý ve toplumsal politik görünürlük kazanmasý AK Parti iktidarlarýnýn saðladýðý normalleþmelerin sonucudur. Kemalist-laik paradigmanýn iç politikada olduðu gibi dýþ politikada da gerilemesindendir.

Eski Türkiye her alanda bir tabular ülkesiydi...

Filistinlilerin maðduriyetini biraz yüksek sesle söylemenin rejim ve batý karþýtý olarak yaftalanmak için yeterli olduðu günler uzak deðil, unutmayalým.

Erdoðan tehdidi duyarlýlýða çevirdi

Nasýl tek tip kimlik tanýmýn dýþýna çýkmak bir suç ve tehdit olarak tanýmlanýyorsa, ülkenin uluslararasý perspektifini de bu laikçi bakýþ dýþýnda mütalaa etmek de ayný tehdidin parçasýydý.

Erdoðan bugün, bölgedeki bütün sorunlarý þu veya bu þekilde çözmediði için eleþtiriliyorsa buna yol açan kendi siyasal ve diplomatik iddiasý olmuþtur. Eleþtirilerin yüzeyselliði, insani ve dini hassasiyetten ziyade büyük ölçüde iç politikayý hedeflemesi bahs-i diðerdir. Erdoðan, geleneksel politikayý sürdürmüþ olsa, kendisine tavsiye edilen bölgenin iþlerine karýþma tavsiyesine uysa selefleri gibi bugün olup biteni uzaktan seyretme lüksüne sahip olacak ve bir yumrukla masayý daðýtmasý gibi beklentilerin muhatabý olmayacaktý.