Cumhurbaþkaný Erdoðan Türk siyasetinde þahýs olarak en fazla hedefe konulan liderlerden biridir.
- Hapise atýlarak siyasi hayatý bitirilmek, önü kesilmek istendi.
- Göreve gelir gelmez darbecilerin hazýmsýzlýklarýyla, iktidarý baskýlayan tavýrlarýyla, yayýnlanan bildirilerle karþýlaþtý.
- 2007 yýlýnda Cumhurbaþkaný adayý olmasý halinde iç savaþ çýkacaðý söylendi.
- Partisi kapatýlarak siyasi hayatý bitirilmek istendi.
- ‘Katil, terörist, hýrsýz’ gibi en aðýr hakaretlere/iftiralara maruz kaldý.
- Bir dönem eþiyle birlikte askeri tesislere girmesi bile büyük kriz olarak görüldü.
- Montaj ses kayýtlarýyla karakter suikastine uðradý.
- Ailesi ve yakýn çevresi çok aðýr top atýþýna tutuldu.
- Sokak isyanlarýyla devrilmeye çalýþýldý.
- Cunta darbesiyle yok edilmek istendi.
Erdoðan’ýn maruz kaldýðý saldýrýlar Çin Seddi kadar uzun bir liste oluþturur.
Erdoðan (Takiyyeci, irticacý, diktatör, mahalle baskýsý yapan, özgürlük karþýtý gibi) psikolojik harekâtýn her türlüsüne, sokak isyanlarýnýn envai çeþidine, fiili silahlý saldýrýlarýn/darbelerin farklý türlerine, karalama kampanyalarýnýn ve hakaretlerin tümüne, siyasi entrikalarýn, kumpaslarýn ve hukuki engellemelerin binbir çeþidine maruz kaldý. Bu kadar sýnamadan, meydan okumadan, saldýrýdan, kirli oyundan halkýnýn büyük desteðiyle ve sevgisiyle kurtulan bir lideri otoriter diye adlandýrmak en basit tabirle insafsýzlýktýr.
Elbette her siyasi lider/devlet yöneticisi bir otorite sahibidir. Karizma ve otorite sahibi olmakla otoriter olmak farklý þeylerdir. Machiavelli gibi siyaseti karanlýk alanda yapmayý tavsiye edenler otoritede ‘korku’yu öne çýkarsalar da asýl olan otoritenin sevgiyi esas almasýdýr. Erdoðan’ýn tesis ettiði otorite zoru, baskýyý ve korkuyu deðil, gönül birlikteliðini ve sevgiyi esas alýr. Nitekim 15 Temmuz gecesinde halkýn caný pahasýna sokaða dökülmesinde bu gönül baðýnýn etkisi vardýr. Halk sevdiði liderle kendisini özdeþleþtirmiþ, onun baþarý ve zaferini kendi baþarýsý ve zaferi olarak görmüþtür. Bu yüzden de ona yönelik saldýrýyý kendisine yapýlan bir saldýrý olarak algýlayarak göðsünü siper etmiþtir.
Otoriter liderler korku üzerine halkýn baðlýlýðýný saðladýklarý için sandýktan ve seçimde kaybetmekten korkarlar. Erdoðan koltuða yapýþan, seçimde kaybetmesi halinde oyunu tanýmayacak veya halký isyana davet edecek bir siyasetçi deðildir, hiç olmamýþtýr. Onun için insanlarýn kor
karak baðlýlýk görüntüsü vermesi hiçbir anlam ifade etmez.
K. Jaspers gönüllü baðlýlýðý esas alan liderlerle ilgili þunlarý söyler: “Onlar diktatör olmak istemezler, çünkü köle ruhlarýn üzerine egemen olmak için bir heves duymazlar. Ýktidarý onlar kendilerine bahþedilen misyonun dönemi için isterler, halklarýn güvenini, vatandaþlarýnýn itimadýný kazanmak isterler, teb’alarýnýnkini deðil ve onlar bu güvenlerini yitirir yitirmez bu iktidardan feragat ederler.”
Her türlü saldýrýya maruz kalan bir lider elbette ayakta kalmak için kendisini, hareketini ve arkasýnda yürüyen toplum kesimlerini savunacaktýr.
Kendisini eleþtirenleri eleþtirmesi, hukuksuz olarak yýkmaya çalýþanlarýn hukuk karþýsýnda hesap vermesini istemesi, kirli oyunlara karþý celallenmesi bir otoriterlik göstergesi deðildir.
Mevlana, “Her rüzgarla otlar gibi sallanýrsan, daðlar kadar olsan da bir ota deðmezsin” derken M. Aurelius da “Dalgalarýn art arda gelip çarptýklarý kaya gibi ol: Saðlam, kýpýrtýsýz, çevresinde kaynayan sularýn dinginleþmesini seyreden” der. Erdoðan diklenmeden dik durmaya ve milletin emanetine sahip çýkmaya çalýþýr. Bu süreci otoriterlikle niteleyenler teslimiyetçi, ezik, þapkasýný alýp giden bir lider üretmek istiyorlar. Erdoðan’dan ne otoriter bir lider çýkar, ne de ezik-büzük bir siyasetçi...