Ahmet Davutoğlu ile mülakat yapan üç gazetecinin Radyo Sputnik’te yaptıkları program sonlandırılmış. Hükümete, Erdoğan’a falan veryansın ediyorlar. Arkadaş, bu Radyo kategorik olarak Erdoğan düşmanlığı yapıyor. Rus sermayeli.. Putin’in emrinde.. Ama ne hikmetse Erdoğan içeride dizayn gücüne sahip.. (!) Buna aklı başında hiç kimsenin inanmayacağı ortada. Fakat beni asıl düşündüren bugün politik nedenlerle işlerine son verilen bu üç gazetecinin buna şaşırmış olması. Allah aşkına bu gazetecilere o radyoda programa başlamadan evvel, Putin’in hassasiyetlerine dikkat ederek yayın yapmaları gerektiği söylendiğinde tepki verdiler mi?. (Bu bize söylenmedi demeyin sakın) ‘Hayır biz Kırım konusunda ne düşünüyorsak onu söyleriz kimse bize karışamaz’ dediler mi?. Ukrayna, Suriye ve başka diğer meseleler konusunda radyonun genel yayın yönetmeni, kendilerine istikamet çizdiğinde ‘özgür yayın yapamayacaksak hiç başlamayalım’ dediler mi?. Yoksa Davutoğlu gibi bir ‘yol kazası’na mı veryansın ediyorlar?. Zira ısrarla hatırlattıkları gibi Davutoğlu’nu radyoda ağırlamadılar. Pek âlâ radyo/internet ortak yayın da yapabilirlerdi oysa. Yoksa ‘Rus uçağının düşürülmesi emrini ben verdim’ diyen Davutoğlu hakkında, RS’nin rezervini önceden biliyorlar mıydı?. İlginçmiş..
Zafer Arapkirli de Sputnik’ten çıkarılmış. Haksızlığa uğradığını düşünüyor.. Oysa Enver Aysever çıkarıldığında yerine onu getirmişlerdi. Enver’in uğradığı haksızlıkla ilgilenmemişti. Usta yazar Ahmet Kekeç, ‘terbiyesiz adam’ yazısı yazdığında,‘beni Ersoy Dede’ye sor’ diye referans vermişliği olduğundan, FETÖ tezleriyle beni linç ettiğini gördüğümde çok üzülmüştüm; “.. Bunca yılın gazetecisisin, benim haksız yere hedef alındığımı görmüyor musun, sen neden linç korosuna katıldın?” dedim..‘Yazıyı okuduğun halde kitleni bana saldırtıyorsan ya okuduğunu anlamayacak kadar yetersizsin ya da provokatörsün’.. Bana cevap olarak ‘provokatör arıyorsan kendi gazetene bak’ dedi sadece.. Apaçık haksızlığa uğradığımı bildiği halde, fırsat bu fırsat deyip saldırmayı tercih etti.. Bak şimdi kendisi de haksızlığa uğradı.. Üzüldüm yani..
FETÖ’nün en güçlü olduğu eski HSYK’nın çok tanıdık isimleri vardı.. Ahmet Hamsici gibi, İbrahim Okur gibi, Resul Yıldırım gibi… Resul Yıldırım, halen tutuklu ve meslekten çıkarıldı.. 17/25 Aralık sonrası HSYK 3. Dairesi Müfettiş Raporu doğrultusunda savcılar Zekeriya Öz, Muammer Akkaş, Celal Kara ile hâkim Süleyman Karaçöl hakkındaki soruşturma açılmasına oy çokluğuyla karar vermişti. Resul Yıldırım soruşturma açılmaması yönünde oy kullandı.. Apaçık FETÖ’cü darbecileri kollamıştı.. Bunları şu yüzden anlattım. Beşiktaş’taki Ekrem İmamoğlu’na loca tahsis edilmesi skandalının arkasında, Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nun olduğu iddia ediliyor.. Önceki gün Akit gazetesi sürmanşetten verdi.. Aynı Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nun Resul Yıldırım’la da irtibatı ortaya çıktı.. Fakat asıl hikaye bundan sonra başlıyor.. Mahmutyazıcıoğlu’nun ismi, ilk olarak Bakırköy Belediyesi’ndeki yolsuzluk iddialarıyla gündeme gelmişti.. Hani çok büyük projelerin bir mahkeme tarafından mühürlenip başka bir mahkemece mührünün açıldığı skandallar yaşanmıştı ya. İşte o süreçte Mahmutyazıcıoğlu’nun bazı firmalara hukuk danışmanlığı yaptığı, söz konusu aç/kapa işlerinde de aktif rol aldığı yazılıp çizildi. Şimdi bir mahkemenin hukuksuz bularak mühürlediği inşaatı başka bir mahkeme hukuka uygun görüp açıyorsa orada başka bir takım ilişkiler ararsınız elbette.. Yoksa Bakırköy’deki bu hukuksuz kararların arkasında da bir FETÖ tertibi mi var?. Elbette bu konu da savcılarımızın önünde.. Eğer bir bağlantı tespit edilirse, pek çok dengenin alt/üst olacağını şimdiden söyleyebiliriz.