13 Nisan akþamý Erbil’de yayýn yapan Rudaw televizyonu benimle simültane çeviriyle canlý bir söyleþi yaptý. Malum çevrelerce dediklerim çarpýtýlýp demediklerim baþlýða çýkarýldýðý için iþbu yazý kaçýnýlmaz oldu. “Kürdistan’a selam!” gibi…
ÝP yandaþý Yeni Çað gazetesi bu baþlýkla verdi konuþmamý. KHK ile ihraç edildikleri için HDP’den seçilmiþ olsalar bile baþkanlýk mazbatalarýnýn ikinci en fazla oyu alan partinin adayýna verilmesi olayýna dair yaptýðým yorum da eksik ve yanlýþ verildi.
Konunun hassasiyetine binaen o söyleþide dediklerimi kýsaca aktarmak istiyorum.
Soruldu: “Türkiye’de siyasi kriz var. Cumhurbaþkaný Erdoðan seçim yenilgisini kabul etmek istemiyor.”
Dedim ki: Ülkemizde siyasi kriz yok. Ortada Erdoðan açýsýndan kabul edilmeyen bir seçim yenilgisi de yok. Çünkü bütün þer ittifakýna raðmen Erdoðan’ýn liderlik ettiði “Cumhur Ýttifaký” yüzde 52 oyla birinci çýktý. Erdoðan’ýn Partisi ise hala hem en güçlü hem de birinci parti.
Soruldu: “HDP’den kazanan baþkanlara mazbatalarý verilmiyor. KHK ihraçlarý dolayýsýyla mazbatalar bir baþka partinin adayýna veriliyor. Bu bir siyasi müdahale deðil mi?”
Dedim ki: HDP’den seçilen belediye baþkanlarýna mazbata verilmediði iddiasý doðru deðildir. Mardin, Van vb. birçok yerde HDP’li baþkanlarýn mazbatalarý verildi. Bir kaç yerde KHK ile ihraç edildikleri gerekçesiyle mazbatalar HDP’li baþkanlar yerine ikinci sýradaki parti adayýna verildi.
Bu konuda yorumum iki türlüdür.
Bir: Terör örgütüyle iltisaklý olduðu tespit edilen isimlerin seçilseler dahi baþkanlýklarýnýn düþürülmesi kanun gereðidir. Bunda þahsen bir sakýnca görmem. Sözgelimi Erbil’de DEAÞ terör örgütü ile baðlantýsý olduðu tespit edilen birisine sandýktan çýksa bile mazbatasý verilir mi? Þahsen KHK ile ihraç edilenlere mazbatalarýnýn verilmemesini yanlýþ görmem.
Ýki: Ama burada itiraz ettiðim husus þu: KHK ile ihraç edilenlerin veya terör örgütüyle iltisaklý olduðu tespit edilen kiþilerin en baþta adaylýklarýnýn kabul edilmemesi gerekiyor. Adamýn adaylýðýný kabul ediyorsunuz, adam da kalkýp çalýþýyor, yüzde 70 gibi yüksek bir oyla seçimi kazanýyor, sonra iþ mazbata aþamasýna geldiðinde seçim kurullarý devreye girip mazbatayý ikinci sýrada en fazla oyu alan bir baþka partinin adayýna veriyor. Ýþte bu durum toplumsal vicdaný yaralar. Kanuni bir iþlem bile olsa vicdanlarý rahatsýz eder.
Kiþisel fikrim þudur: Bu tür durumlarda gözden kaçan bir yanlýþ iþlem varsa yapýlmasý gereken en doðru þey, seçimlerin yenilenmesidir; bir partinin kazandýðýný bir baþka partiye vermek deðildir.
Soruldu: “Siz Kürt asýllý bir siyasetçisiniz. Cumhurbaþkanýnýz Kürdistan diye bir yer yok dedi. Sizce de Kürdistan yok mu?”
Dedim ki: Bakýnýz Irak Kürdistaný’na ait bir televizyonda konuþuyorum. Buradan Kürdistan hükümetini selamlýyoruz. Cumhurbaþkanýmýzýn bu ifadesini “Kürt düþmanlýðý” biçiminde sunarak çarpýtan PKK çevrelerine tam cevap vermek için “Suriye’de Kürtlere nüfus cüzdaný bile vermeyen Esed rejimiyle PKK iþbirliði yaparken, Türkiye’de Kürt kimliðini kabul ederek inkâr, baský ve asimilasyon politikalarýný sonlandýran Cumhurbaþkanýmýz Erdoðan’a Kürt düþmaný diyerek düþmanlýk yapýlýyor” diyecekken Erbil’deki sunucu sürenin dolduðunu belirterek söyleþimizi noktalandýrdý.
Bilmeyenler için belirteyim: Irak’ta Kürdistan var. Irak Kürdistan’ý anayasal bir gerçeklik. Kürdistan bölgesinde meþru bir hükümet var. Kürdistan Hükümeti’ni biz Türkiye olarak tanýyoruz. Orada Baþkonsolosumuz var. Kürdistan hükümeti ile Türkiye’nin týpký Irak Merkezi Hükümeti gibi siyasi ve ticari iliþkileri var.