AK Parti demiyorum, Sayýn BaþbakanErdoðan diyorum, zira Erdoðan’ýn imajý da, gücü de AK Parti’nin önünde gidiyor, Erdoðan AK Parti’den daha önemli bir marka.
Ancak, bu durum, Erdoðan’ýn gücünün AK Parti’nin önünde gidiyor oluþu belki de bir olumsuzluk zira AK Parti’nin, geçtiðimiz 12 senede kurumsallaþmýþ olmasý ya da kurumsallaþma yolunda çok önemli merhaleleri geride býrakmýþ olmasý gerekiyordu.
Zor günlerde liderin de önemi ortada ama güçlü kurumsal yapýlar muhtemelen liderin gücünden de önemli.
Önümüzde muhtemelen üç önemli seçim var ve bu seçimler siyasetle bir düzeyde ilgilenen herkes için çok ilginç.
2002 sonrasý Türkiye’nin mimarý AK Parti, bu mimari kanýmca, tüm eksik ve yanlýþlarýna raðmen, global olarak olumlu bir mimari, hiç alýþýk olmadýðý bir siyasi ortamda önümüzdeki bu seçim süreçlerini yaþayacak.
Muhtemelen mevcudiyetini, esbab-ý mucibesini, çýkýþýný 2002 öncesi karanlýk dönemlere borçlu olan AK Parti, muhtemelen deðil mutlaka, bu seçimlerde, doðru ya da yanlýþ, yolsuzluk suçlamalarýna muhatab olacak, bu durum Erdoðan için de, AK Parti için de yeni bir durum.
Ýþte bu konjonktürde Erdoðan’ýn þahsiyeti, karizmasý ön plana çýkacak.
Bu karizma, muhtemelen, bu kez de siyaseti belirleyecek ve Erdoðan bu seçimlerden yine önde çýkacak.
Ancak, bu ilginç durumu tüm ayrýntýlarýyla analiz etmek de gerekiyor.
2012 yazýnda yaþadýðým bir olay beni çok etkilemiþ idi; yurt dýþýnda bir kahvede otururken oraya on dolayýnda türk geldi, beni de aralarýna bir kahve ikram etmek için davet ettiler, bu olayý daha önce de yazdýðýmý hatýrlýyorum.
Bu yeni tanýþtýðým arkadaþlar bana siyasi sorular yönelttiler, ben de o tarihlerde AK Parti için çok eleþtirel yazýlar yazmýþ idim, temel nedeni de sembolik olarak çok önem verdiðim devlet protokolünün Mayýs 2012’de yeniden düzenlenmesi ve bir devlet memuru olan Genelkurmay Baþkaný’nýn bu yeni, AK Parti tarafýndan yapýlan protokolde yine üçüncü sýraya (TBMM Baþkaný ve Baþbakan’ýn arkasýnda üçüncü, Cumhurbaþkaný protokol dýþý sayýlýyor), tüm bakanlarýn ve anamuhalefet partisi liderinin önüne yerleþtirilmiþ olmasý idi.
Bu arkadaþlar, almancý da diyebilirsiniz, beni çok dikkatle dinlediler, biraz kýzdýlar ama eleþtirime de hak verdiler ama aralarýndan en büyükleri olduðunu düþündüðüm muhterem bir kiþi bana “Hocam, boþuna dilini yorma, bu söylediklerini biliyoruz, yerden göðe kadar da haklýsýn ama biz Erdoðan’ý, bu söylediklerinden, eleþtirilerinden baðýmsýz olarak seviyoruz, o ilk kez, bir Baþbakan olarak, bizden biri, bizim ailemizden biri” diye cevap verdi.
Ýsmini bugün hatýrlamadýðým bu Beyefendinin bu söylediði benim tüm aklýmý açtý, Türkiye siyasetinin temel þifresini gördüm galiba.
Türkiye’de siyaset nehri bizim düþündüðümüz mecralardan, kamu politikalarýndan deðil, bambaþka yerlerden akýyor galiba ve seneler, on seneler içinde oluþmuþ bazý kimlikler, bazý zýtlýklar oy verme davranýþlarýný kalýcý olarak etkiliyorlar, etkilemekten de öte zaten önceden belirlemiþler.
1950’den önce, belki de devrimlerle, neler yaþanmýþ, insanlar kuþaklar boyu sürecek, adeta deðiþmez bir pozisyon alýþa nasýl sarýlmýþlar, bunu ben, 50’den sonra doðmuþ biri olarak pek göremiyorum, okumakla da olmuyor herhalde ama muhtemelen 50’den sonra yaklaþýk her seçimde ortaya dökülen yüzde 70-yüzde 30 oy ayrýþýmýnýn kökleri, þifreleri buralarda.
Seçim kazanmak Erdoðan için muhtemelen çok zor olmayacak.
Ama, yapýsal reformlarda, AB sürecinde rölantiye alýþ tercihi sürerse büyük parlamenter çoðunluklarla bile ülkeyi yönetmek zorlaþabilir ve kanýmca Erdoðan’ý bekleyen esas tehlike de budur.