Erdoğan sonrası tufan mı? Gemidekiler ne diyor?

Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması, Erdoğan sonrası AK Parti’nin akıbetine paralel olarak Türkiye’yi de birinci dereceden etkilediği için siyasetin de birinci gündem maddesi. 

Hele de Gül’ün “kuşkusuz ki partime döneceğim” açıklamasından sonra.  

Pek çok soru var cevabını arayan. Ama olasılıkları zorlayan senaryolar ve temenniler de var. 

AK Parti çevreleri ne düşünüyor peki? Gözlem ve görüşmelerimden birkaç aktarım: 

- Erdoğan’ın seçimi birinci turda kazanması partiyi sevince boğmuş durumda. Partimizden iki cumhurbaşkanı seçildi, Erdoğan’ı doğrudan halk seçti, mutluyuz gururluyuzdiyorlar.

- Tabandaki katılım düşüklüğü, çay fındık toplamaya gidip dönmeyenlere, memleketçilere ve mevsimlik işçilere bağlanıyor. Ama ihmalkâr tatilcilerin sadece CHP tabanı olmadığını bilakis AK Parti iktidarı döneminde geliri artan yeni orta sınıfın kendi seçmenleri olduğunu hatırlatıyorlar. “Reis nasılsa kazanacak” rehavetine işaret ediyorlar.

- Yeni dönemin şekillenme sürecini dikkatle takip ediyor ama endişe etmiyorlar.  

AK Parti’de “Erdoğan sonrası tufan” zanneden yanılır, diyorlar. Bütün diğer süreçler gibi bu sürecin de istişarelerle ve planlı şekilde yürütüldüğünü hatırlatıp parti tecrübesine atıf yapıyorlar.

“Erdoğan da bizimdir, Gül de” diyorlar. “Ne onlar, ne başka isimler arasında ayrışma sürtüşme olmaz. Ortak davaya ve büyük gövdeye rağmen tutum alan, kaybedenin kendisi olacağını bilir” diyerek Erkan Mumcu ve Abdüllatif Şener örneğini veriyorlar.

- Peki ya dolaşımdaki senaryolar? “Manidar” diyorlar: “AK Parti’ye lider aranıyor sananlar, partide gevşeme hizipleşme varmış gibi göstermek isteyenler, rakibini yarışta yenemeyen çevreler. Dile gelen temenniler parti içine nifak ekmek isteyen temenniler. Yanlış! AK Parti’yi bilen herkes bunun olmayacağını da bilir”. 

- “2007’de seçilmemesi için her türlü gayri hukuki, gayri siyasi numarayı deneyenlerin, ama eşi başörtülü diyenlerin şimdi sırf Erdoğan’ın karşısında mevzilensin diye Gül’ün yanında durmasını pek komik” buluyorlar. 

- Ya Erdoğan’ın partiyi dizayn çabası? İşte bu soru alaysı bir şaşkınlığa sebep oluyor: “Erdoğan AK Parti’nin kurucusu. Doğal lideri. Çok başarılı bir lider ve başbakan. Girdiği her seçimi kazandı, Türkiye’yi çukurdan yükseklere çıkardı. Ona minnettarız. Unutulmasın ki Erdoğan halen genel başkanımız ve başbakanımız. AK Parti elbette yeni döneme onun liderliğinde girecek”.

- Dikkat çekilen şu nokta ise dikkatlerden kaçan kör nokta: “Seçmenimiz Erdoğan’a oy verirken ülkedeki siyasi ekonomik istikrarın devamı için AK Parti’deki istikrarın sürmesi gerektiğini de biliyor ve bunun için Erdoğan’a güveniyordu. Verdiği oy böyle bir oy. O yüzden Erdoğan eliyle şekillenmek tabanımıza borcumuz”.

- Yeni genel başkan ve başbakan rota değiştirir mi peki? “Hayır! Partinin programı politikası istikameti belli. Seçmenimiz rasyoneldir, hizmet siyasetine devam”. 

- Yeni başbakan düşük profil mi olur: “Asla! Partide herkes kişilikli dirayetli makul ama müzakereci ve onurlu bir başbakan istiyor”

- Ve şu nokta çok önemli: “AK Parti kendine yeni bir lider aramıyor. Liderimiz belli, Erdoğan. Gül üzerinden liderlik tartışması açanlar yanlış beklentiye giriyor. Gül, ülkenin bir numarası oldu evet ama Erdoğan’ın o makamı ona sunmasıyla oldu. Şu an talip olunan makam da zaten plakasında 02 yazan makam”.

Söylemezsem çatlarım

Benim öngörüm ise şöyle: Gül kurultaya yetişmek için istifa etmeyecek. Delegelerden imza da toplanmayacak. Böyle bir ön alma çabası Gül’ün ne kişiliğine ne temsil ettiği makamın saygınlığına uymaz. Bu konudaki hassasiyeti, dikkati zaten biliniyor. Siyasetin acele kaldırmayan, uzun soluklu bir uğraş olduğunu da en iyi o biliyor. Son açıklama ben de varım hatırlatması. Sayın Gül, Başbakan olmak isterse bunun uhuletle suhuletle ve halkın onayıyla olmasını arzu edecektir. Bayburt modeli de uzak ihtimal. Neticede sıkıntılı dönemlerde dahi kardeşlik hukukunu işleten Gül ve Erdoğan oturup konuşacak ve doğrusunu beraber bulacak.