Aslýnda, her þey, 1991’de Sovyetler Birliði’nin daðýlmasýyla baþladý. Henry Kissinger’agöre, tek süper güçlüdünyada “pax-americana” (Amerikan barýþý) hakim olacaktý, týpký, geçmiþin pax-romana, pax-britannia veya pax-ottomana’ sý gibi. Roma, Britanya ve Osmanlý barýþ dönemleri geniþ imparatorluklarýn güçlü otoriteleri ile farklý etnik ve inanç gruplarýný “barýþa zorladýklarý” süreçlerdir, bu doðru. Fakat 11 Eylül2001 terör saldýrýlarý sonrasýnda Amerikan sistemi içinde dönemin Baþkan Yardýmcýsý Dick Cheney liderliðinde gücünü merkezileþtiren “neo-con cunta”, 91’deki umut yüklü hayalleri yýkmayý baþardý. “Pax-americana” bir anda “war-americana”ya dönüþtü, cunta, hepimizi savaþa zorladý!.. El Bab’tan gelen þehit haberleri bu geliþmenin sonucudur.
Neo-liberallerin, 1991’de “küreselleþme” kelimesiyle açýkladýklarý “yeni dünya düzeni”,büyük sermaye gruplarýyla Çin, Afrika, Hindistan, Asya ve Latin Amerika’nýn üçkuruþ paraya, yarý-kölelik sistemi içinde çalýþtýrýlan zavallý emekçilerinin buluþturulmasýndan baþta bi’þey deðildir.
Kendileri “elit sýnýfýn yayýn organlarýndan” itiraf ettiler: Dünyanýn dolar milyarderi sekiz zengininin toplam servetleri, en fakir 3.6 milyar insanýn cebindeki paranýn toplamýna eþit!..
Bu, sürdürülebilir bir sistem deðildir...
Bu sistemde terörü önleyemezsiniz. DEAÞ’ý etkisiz hale getirirsiniz, MEAÞ ortaya çýkar, PKK bir gün gider, yerini ertesi gün bir baþkasý alýr. Irkçýlýk, ötekine düþmanlýk, din ve etnik zeminli savaþlarý da durdurmanýz mümkün deðildir.
Bir, “dip dalga” geliyor...
Türkiye’nin 1995 seçimi ile karþýlaþtýðý, 2002 seçiminde ete-kemiðe bürünen “statükoya direnen siyasi dip dalga” gerçeði ile ABD ve Avrupa’nýn durmuþ-oturmuþ demokrasilerinin de karþýlaþmasý asla tesadüf deðildir. Karþýmýzda, askeri harcamalarý, dünyanýn geri kalanýnýn tamamýna eþit olan fakat 325 milyonluk nüfusunun 43 milyonunun devletten aldýðý “gýda kuponu” ile hayatta kalabildiði garip bir süper güç var! Bitmedi, 18.7 Amerikan vatandaþýnýn “gýda güvenliði” yok! Yani kiliseler ve STK’lar olmasa, o topraklarda, tarihin en büyük açlýk ölümleri gerçekleþecek.
Statükoyu temsil eden Clinton’un yerine bu dip dalgayý tam zamanýnda gören Trump’ýn seçilmesindeki asýl mesele bu... Trump ilk konuþmasýnda eskinin “noe-liberal” ve “neo-con” baþkanlarýnýn gözlerinin içine bakarak iþledikleri bu “sosyo-ekonomik katliamý” hatýrlattý, üzerine bindiði o dip dalganýn üzerinde sörf yapabilir mi, bu, ayrý bir soru iþaretidir. Geliþmenin bu yýl Avrupa’da yapýlacak kritik seçimlere etkisini izleyerek, yaþayýp göreceðiz.
Erdoðan asýl “eþitliðe” önem vermeli...
Ýnsanlýðýn 1991’den bu yana yaþadýðý “neo-liberal/neo-con saldýrýnýn” sonucu, her ülkede servetin yarýsýndan fazlasýna el koyan yüzde 1’lik “elit sýnýfýn” doðmasý, geri kalan yüzde 99’un da “asgari ücretle yaþam mücadelesi vermesinden” ibarettir.
Türkiye’de de, bankalardaki toplam mevduatýn yüzde 54’ünün “nakit milyoneri sýnýfý” olarak deðerlendirilen yüzde 1’in elinde olmasý kurulmuþ bu “küresel sistemin” doðal sonucudur!..
Meclis, anayasa deðiþikliðini kabul etti, adým adým baþkanlýða ilerleyen Erdoðan’ýn önündeki en önemli mesele, budur. Türkiye, toplumun çok geniþ bir kesimini yalnýz yaþama tutunmaya zorlayan çok küçük bir kesimini ise büyük servetler içinde ne yapacaðýný þaþýrtan bu tabloyla hiç bir sorununu çözemez.
14 yýllýk AK Parti iktidarý saðlýk ve sosyal güvenlik sistemi baþta, sokaktaki vatandaþýn günlük yaþamýný rahatlatacak çok önemli adýmlar attý, “dip dalganýn” sesine kulak verdiðini gösterdi ama, asýl yapýlacak iþ, þimdi baþlýyor!..
Bu, “güçlü orta sýnýfý” nüfusun en az yüzde 60’ýna yayacak, sosyal adaleti ve bölgesel eþitliði saðlayacak yeni bir ekonomi hamlesi, gözü kara sosyal politikalar üretmek demektir. Erdoðan, yalnýz “ekonomik büyümeyi” hedefe oturtan stratejiyle bu iþi baþaramaz, “büyüyen pastanýn bölüþülmesi” alanýnda emin adýmlar atmasý gerekiyor.
Amerika’da Trump, Türkiye’de Erdoðan tarihin bu kýrýlma noktasýnda, “sürdürülebilir olmaktan çýkan” sistemde bu yeniden yapýlanmayý saðlayabilirler mi, bilmiyorum. Erdoðan’ýn G-20 Zirvesi baþta, söylediklerinden böyle bir hedefi olduðunu tahmin ediyorum.
Ama, açýkça ifade ediyorum: Bunu yaptýk, tamam, geleceðe dönük saðlam bir adým atmýþýz demektir, yapamadýk, o zaman siyasi kadrolar baþta hepimize geçmiþ olsun.
Sürdürülebilir olmayan bu ekonomik sistem, hepimizi, tüm kurumlarýmýzý “çürütüyor” farkýnda deðil misiniz?