Türkiye kendi iç dengelerini yeniden kurmak zorunda. Bu çok açýk. Böyle dönemlerde siyasetin kendisini yenilemesi, dünyaya yeniden bakmasý her zamankinden daha fazla önem kazanýr.
Önümüzde bir tekrar seçim var. Henüz sonuçlarýna dair konuþmanýn kolay olmadýðý bir seçim. Son günlerde peþpeþe açýklanan seçim beyannamelerine bakarak, yeni döneme dair bir fikir edinmek mümkün mü; doðrusu kolay deðil. Böyle bir beklenti de doðru deðil açýkçasý. Çünkü yeni bir siyasi mimarinin, ancak ‘devlet aklý’nýn yeniden þekilenmesiyle mümkün olduðu çok açýk. Bu da bizi daha farklý bir alana yöneltiyor.
Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan, uzun süredir ‘devlet aklý’nýn temsil eden ana aktör olarak sahnede. Doðrudan halk tarafýndan seçilen ilk cumhurbaþkaný olarak bu rolü devam ettirmek istediðini de net olarak ifade ediyor. Açýkçasý Türkiye’nin tek çýkýþ yolu da bu.
Suriye baþta olmak üzere dýþ politikada, terör ve ekonomi ana baþlýklarý altýnda iç dinamiklerde ihtiyaç duyduðumuz büyük deðiþimin; sadece siyasi partiler eliyle taþýnmasý ya da yürütülmesi mümkün deðil.
Tayyip Erdoðan, risk almaktan bugüne kadar sakýnmadý. Bundan sonra da sakýnmasý ya da geri çekilmesi için bir neden yok. Yol haritasý çok açýk. Mücadele tarzý net. Kafasýnýn önü ve arkasý bir. Bu da onu tüm aktörlerden birkaç adým önde tutuyor. Baþka bir ifadeyle hamle üstünlüðü daima Erdoðan’da.
Tam da bu günlerde basýn özgürlüðü, medyaya baský ve benzeri baþlýklar üzerinden ortaya çýkan ‘kriz’ler, bir þekilde bu hamle üstünlüðüne son verme arayýþlarýnýn parçasý. Þöyle birkaç ay geriye gidersek; 7 Haziran seçimlerinden sonra ortaya çýkan tüm kritik hamlelerde Tayyip Erdoðan’ýn imzasýný görebiliriz. Deniz Baykal’la görüþmesinden bugüne kadar olan her hamle, siyasetin adeta yönünü çizdi.
Þu sýralar aslýnda tarafsýz olduðunu, geçmiþte hükümet devirmek için bir çaba göstermediðini, ama hükümet karþýtý olmadýðýn, fakat yanýnda olmak zorunda da olmadýðýný, heyhat çok dürüst olduðunu ve de geçmiþin bugünlerden daha iyi olduðunu þaþýrtýcý bir piþkinlikle söyleyen medya patronu dahil pekçok güç merkezi, Erdoðan’ý kendi hesaplarýný bozan ana aktör olarak görüyor.
Bunlarýn hepsi gelir geçer. O medya patronu ve onun hamisi olan güç merkezi, hesaplarýna geldiði anda yeniden saf deðiþtirir. Onlardan tutarlýlýk, ilkeli davranmak ya da benzeri duruþlar beklemek zaten anlamsýz. O medya patronunu süpürge satmaktan bugünlere getirenler, kendisinde ne omurga býraktý, ne de duruþ. Birþeylerin sahibi gibi, patronu gibi davranmasýna ise sadece gülüp geçmek lazým. Ýpi baþkasýnýn elinde olan, onurdan söz edemez.
Türkiye deðiþecek. Hem de son yýllardaki deðiþimden çok daha hýzlý ve köklü biçimde deðiþecek. Tayyip Erdoðan için geçtiðimiz oniki yýl sadece bir baþlangýçtý. Þimdi asýl inþa dönemini baþlatmak üzere hazýrlýk yapýyor. Bu uzun bir yürüyüþ, zorlu bir yolculuk. Kendisini olmazsa olmaz sanan nice aktörlerin yok olup gittiði çileli bir yolculuk.
Kendi gündemini tarif edip konuþabildiði takdirde Türkiye, bu süreçte elbette dünyayla, en azýndan herkesle kavgalý olmamalý. Aksine mümkün olduðu kadar geniþ bir alanda ve birinci sýnýf müzakereler yürütmeli. Dünyadaki her güç merkeziyle konuþabilecek kadar tarihe, tecrübeye ve birikime sahibiz. Tayyip Erdoðan, bu yol haritasýný yeniden ve cesurca çizecek tek lider.
O nedenle yeni siyasi mimariyi merak edenlerin takip edeceði adres belli.