Geçtiðimiz gün Putin, Bloomberg TV’ye bir röportaj verdi. Röportajý alan gazeteci, ýsrarla Türkiye’ye yönelik provokatif sorular yöneltmekteydi.
“Size aðýr oldu deðil mi, sýrtýnýzdan býçaklandýðýnýzý söylediðiniz Türkiye lideriyle yeniden tokalaþmak.”
Sorunun içerisinde; gazeteci meraðýndan daha ziyade, bu tokalaþmadan duyulan rahatsýzlýðý ve bu ortamý bozma çabasý yattýðý aþikardý.
Putin’in cevabý manidardý!
“Biz Türkiye’nin samimiyetine inandýk. Bu iliþkileri düzeltmekte gösterdikleri hassasiyet o kadar netti ki ve bizim Türkiye ile iliþkilerimizi düzeltmek niyetimiz de samimidir. Bir çok meselelerde, bizim Türkiye ile çýkarlarýmýz üst üste gelmekte. Ondan dolayý, biz bu iliþkileri daha da yüksek seviyeye kaldýrmaya varýz.”
Putin; ABD’nin gelecek planlarý içerisinde, Rusya’nýn ikinci çöküþünü hedeflediði anlamaktadýr.
Ve karþýsýnda Erdoðan gibi gözükara, mert ve zeki bir usta siyasetçinin olduðu gerçeðini, ayrýca coðrafyanýn geleceðinin planlarý kapsamýnda iyi analiz etmekte. Bu liderin duruþunun, dünyadaki bir takým projelerin esasýný daðýttýðý gerçeðini de görmekte. Erdoðan’a derinden duyduðu saygý, buna baðlý. Cumhurbaþkaný Erdoðan, “dünya 5’ten büyüktür” teziyle, bugün tüm sessiz çoðunluðun sesinin çýkmasýna vesile oldu.
Türkiye bayraklarýyla Brezilya’da sokaklara çýkan gençlerin de hayranlýðý, Türkiye’nin sesini yükseðe kaldýran Erdoðan’a idi. Erdoðan’ýn duruþuyla, Türkiye ve Türk Milleti’ne idi.
Evet, büyük patronlar bunu kabullenmekte zorlanýyor! Hatta mümkün olsa, bu tablonun oluþmasýný toptan engellerler. Nitekim Gezi olaylarýyla birlikte baþlanan, 15 Temmuz’da ülkenin geleceðini karartmaya yönelik darbe giriþimiyle, bunu baþarmayý pek istedi. FETÖ-PKK-PYD iþbirliði ile Erdoðan ve mefkuresine yönelik saldýrýlarý, hayat memat meselesine kadar kaldýrabildi. Lakin baþaramadý!
Þimdi ise farklý bir merhaleye adým atmaktayýz.
Türkiye; Türk Milleti ve Ýslam coðrafyasýnýn kaderi için herkesle masaya oturmak, anlaþmak ve kimsenin diktesini deðil, kendi doðrularýný masaya yatýrmayý, kendine yol edindi artýk.
Çin’deki karþýlama ve tüm fotoðraflarda yer alan kareler, Türkiye’nin savunma modundan çýktýðýný, saldýrý moduna geçtiði bariz gösterdi.
Evet, “Batýlý Dostlar” tarafýndan kandýrýldýðýmýz da aþikardýr. Lakin, bu topyekun onlardan imtina etmemizi gerektirmez. Biz herþeyi bile ve göre göre, onlara da doðru olmayý, sinsi olmamayý, kendi örneðimizle göstermeye devam yolunu seçmeliyiz. Nedeni þu;
Türkiye örneði, dünyanýn kamuoyunda sesi yok sayýlan istismar edilen, sömürülen toplumlar için, karþýsýndaki diðer güçleri okuma ve anlama babýnda ciddi niteliktedir. Biz kendi örneklerimizle zaten büyük patronlarýn kurgularýný bozmaktayýz. Çünkü tabloda sadece onlar yok. Onlara “dur” diyen Türkiye ve Erdoðan var. Ýþte en önemli nokta burasý!
Sayýn Erdoðan; o kadar anlamlý bir tarihi sürece liderlik etmekte ki,
sadece Obama ile arasýnda PYD-YPG’ye yönelik dialogtaki cevabý, baþlý baþýna yeni tarihin özünü gösteren bir tabloydu.
Obama “YPG Memmiç’ten çýktý” dedi. Bunu derken, neyi kastettiðini hep beraber anladýk. Yani “artýk ilerlemeye neden kalmadý” demek istedi.
Erdoðan’ýn cevabý muhteþem idi. “Güzel. Demek ki ÖSO’nun ilerlemesi engelsiz ve savaþsýz olacak.” Bu tavýr, Kanuni Döneminde olsaydý anlardýk deðil mi? Çünkü dünyanýn büyük patronu bizdik. Þimdi Biz dünyanýn büyük patronuna ayar veriyoruz. Bu o kadar anlamlý ki; sadece onurlanmak babýnda deðil, bu durumu doðru kullanmak ve daha da ileri götürmek anlamýnda da muazzam bir duruþtur.
Hiç kuþkusuz; Sefer bizim, Zafer Allah’ýndýr...