Erdoğan’a ağır misyon...

Hayır, sözünü ettiğim, PKK’nın silahsızlandırılması ve Türkiye’nin geniş tabanlı demokrasi zemininde Kürt sorununu çözme kararlılığını sürdürmesi değil.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, her geçen gün biraz daha karışan Ortadoğu’nun geleceğine hazırlık amacıyla, kendi bahçesini düzenlemeye çalışıyor, çok yaygın bir anlatımla, “bugüne kadar halının altına süpürülmüş” bir sorunun temizlenmesi için görevinin gereği bir çalışma yürütüyor...

Benim işaret etmek istediğim ana nokta, Filistin...

Başbakan Erdoğan’ı, büyük olasılıkla Mısır ve İran’ın hoşlanmayacakları ağır bir misyon bekliyor: HAMAS yönetimindeki Gazze’yi, FKÖ liderliğindeki Batı Şeria ile kalıcı olarak buluşturup, Filistinliler arasındaki bölünmeyi sonlandırmak ve “ortakFilistin yönetimi”nin yeni başlayacak Ortadoğu Barış Süreci’nde İsrail ile masaya oturmasında arabuluculuk etmek...

Yukarıdaki analizin hiçbir açık istihbarat kaynağı yoktur, Ankara’daki “güvenilirdiplomatik kaynaklara” da dayanmıyor...

Bölgedeki gelişmeler, Erdoğan-Davutoğlu ikilisi için bu tür misyonun kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.

Neden Türkiye...

“İsrail’in vicdanı” olarak kabul edilen yazar Uri Avnery’nin palestinechronicle.com’daki yazısında belirttiği detaya katılıyorum. Ramallah’taki Filistin yönetim binası Mukataa’ya giderken Yaser Arafat’ın mezarını görmemeniz mümkün değildir.

Uri Avnery, Başkan Obama’nın son İsrail ziyaretinde geldiği Ramallah’ta mezarı görmemeyi başardığını(!)  belirtiyor. Obama’nın Arafat’ın mezarına neden uğramadığı çok açık. Beyazsaray’a döndüğünde, ülkesinin güçlü Yahudi lobisine nasıl hesap vereceğini düşünmüş olmalı.

Ama, bu detayda bile kendini gösteren bir gerçek var: Filistin, Amerika’ya -çok istemesine rağmen- bir türlü güvenemiyor!..

Filistin’in İsrail ile barış sürecinde ortak olabilmesi için arada, özüne-sözüne güvendiği, kendisini yarı yolda bırakmayacak ve salt gerçekleri konuşacak bir aracıya ihtiyacı var. Obama’nın da...

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin dönüp dolaşıp Türkiye’ye gelmesi bu ihtiyaçtan kaynaklanıyor kuşkusuz...

Kaygan zemin...

Bu nedenle...

Başbakan Erdoğan’ın bu ay içinde planlanan Gazze gezisinin bölge açısından bir dönüm noktası oluşturacağı açıktır. Bu adımlar, Erdoğan, mayıs ayında Obama ile akşam yemeğine oturduğunda sofra sohbetine  keyif katacaktır.

Ama, zemin kaygandır...

Öncelikle, Ramallah’taki Filistin lideri Mahmud Abbas’ın HAMAS lideri Halid Meşal ile bir araya gelip gelmeyeceği ayrı bir soru işareti. Türkiye, Kudüs Başkonsolosu Şakir Özkan Torunlar’ın Filistin nezdindeki statüsünü 1 Nisan’da “büyükelçilik” düzeyine çıkarsa da FKÖ’den ve -haliyle- İsrail’den direnişle karşılaşacaktır.

Çünkü, tıpkı, Türkiye’nin Kürt sorununu çözmesini istemeyen güçler gibi, Filistin sorunundan da beslenen güçler var. Bu tür sorunlar, her zaman, hassas bölgelerde manevra alanını genişletme gayreti içinde olan emperyalist-hegemonyacı unsurlar için verimli bataklıklardır. Siz çamurun içinde debelenirsiz, emperyalist kıyıdan sizi seyreder.

Türkiye’nin Kürt sorununu çözme yönünde attığı kararlı adımların, dünyanın önemli başkentlerinde ne tür telaşlar yarattığını tahmin edebiliyorum. Yarın, Filistin’de barışa yaklaştığı anda Obama’nın kendi başkentinden ne tür engellemeler ile karşılaşacağını da birlikte izleyeceğiz.

Zor bir coğrafyada yaşıyoruz.

ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL

Hükümetin Kürt sorununda yürütmekte olduğu sürece dönük muhalif sesleri önemsiyorum. Çünkü, bu sesleri, kamuoyundaki bir hassasiyetin yansıması olarak görmek istiyorum. MHP’nin sert muhalefeti normal, “sosyal-demokrat olduğunu savunan”CHP’nin süreç dışında kalması anormaldir. Oysa, İsmet Paşa’nın oğlu Erdal İnönü 1991’de HEP milletvekillerini meclise taşıma cesaretini göstermiş, Demirel ile birlikte “Kürt realitesini” tanıyan isim olmuştu. Yarın, bu politikalarını Sosyalist Enternasyonal’de nasıl savunacaklar merak ediyorum. Yürütülen kampanyanın Türkiye’nin geleceğine dönük hiçbir proje üretmemesi düşündürücü. Yapılan her açıklamada, yayınlanan her bildiride bir alternatif program arıyorum, yok. Küfürler, hakaretler, tehditler... Özellikle medyadaki dostlara sesleniyorum: Yapmayın!..Üç kuruşluk tiraj ve reyting buna değmez...