Ak Parti'nin kurucu kadrosu, Tayyip Erdoðan, Abdullah Gül, Bülent Arýnç, Cemil Çiçek, baþka boyutlarda devreye giren Ahmet Davutoðlu, Ali Babacan ve diðerleri... Hepsi “Ýslamcý” idiler.
“Milli Görüþ gömleðini çýkardýktan” sonrada, “Kur'an'ý referans almayacaðýz” dedikten sonra da Ýslamcý idiler.
Ýslamcýlýk, Ýslam'ý bir hayat çerçevesi olarak görmek ve Ýslam dünyasýnýn açýk-örtülü sömürge statüsünden çýkmasýný ve kendi medeniyet iklimini kurabilmesini savunmak demekse, ben bu kadronun Ýslamcýlýktan asla vazgeçtiðini düþünmedim.
Asla bize takýyye yaptýklarýna inanmadým.
Yola çýkarken Amerika ile “iyi!” iliþkiler kurduklarýnda hatta “BOP'a eþbaþkan” olduklarýnda da bu kanaatim deðiþmedi. Avrupa ile Refah'tan farklý iliþkiler kurup, Türkiye tarihinde hiçbir “Batýcý” yönetimin yapmadýðý kadar ve harýl harýl AB müktesebatýný Türkiye'ye taþýdýklarýnda da onlarla kendim arasýnda bir “Ýslamcýlýk” farký görmedim.
Ýslamcý bir kadro elbette dünya ile iliþki kuracaktý, önemli olan “ana istikamet”in nereye doðru seyrediyor olduðu idi. Çýkarlarýnýz elverdiði ölçüde Batý ile de, baþkalarý ile de iliþki kurabilirdiniz.
Þunu da söyleyeyim: Amerika ya da Avrupa, Erdoðan-Gül yürüyüþünün Refah'tan farklý ama Ýslam'dan ayrý olmadýðýný bile bile onlarla iliþki alaný açtý. Çünkü bu coðrafyada Ýslamsýz bir þey olmayacaðýný onlar da biliyorlardý. Belki onlar üzerinden yeni bir kontrol projesi arayýþýndaydýlar.
Artýk kimin hesabý tutarsa idi, mesele.
Saadet'li kardeþlerimiz çok keskin bir itirazý sürdürdüler. Onlar bu gidiþi bir “sapma” olarak gördüler.
Ýfade doðru ise “Türkiye Ýslamcýlarý” Erdoðan - Gül yürüyüþünü “Türkiye'nin kendi kendisi olma” ve daha ileri safhada “Ýslam dünyasýnýn kendi kendisi olma mücadelesi”nin önemli bir hamlesi olarak gördü. Bu hem Türkiye'nin hem Ýslam dünyasýnýn “Normalleþmesi” mücadelesi idi.
Bu kadar uzun giriþi neden yaptým?
Þu sýralar sýrtýný “Reis”e dayadýðý izlenimi veren bir grubun “Ýslamcýlara karþý savaþ” tamtamlarý çaldýðý ve henüz Ak Parti cenahýndan herhangi bir cevap gelmediði için bu tamtamlarýn oradan da onaylandýðý gibi bir izlenim doðduðu için.
Ýstenen þu mudur diye bir soruyu sorma zamanýdýr:
- Ýslamcýlar Ak Parti'yi terk etsin!
Bu mudur?
Þimdi giriþe yeniden dönün, derim ben.
- O zaman siz önce Tayyip Erdoðan'ý tasfiye etmelisiniz.
Ya bana“Tayyip Erdoðan sizin bildiðiniz Tayyip Erdoðan deðil” deyin ve bir süredir Ak Parti'nin ilk çýkýþta farklý toplum kesimlerini kuþatmak amacýyla “Muhafazakar demokrat” diye formatladýðý görece ýlýmlý dilin bile ötesine geçip “Dolu dizgin” bir üsluba geldiðinin hangi manaya geldiðini izah edin, ya da Tayyip Erdoðan'ýn üzerinden Ýslamcýlara savaþ açmayý býrakýn.
Nereden geldikleri ve þimdi ne olduklarý bilinmeyen bir grubun paçalara saldýrmasý yetti artýk. Her gün duvardibi yaratýklarýnýn ortalýða çamur taþýmalarý yetti.
Bakýn, Ýslamcý - Ýslamcý olmayan ayrýþmasý yapýldýðýnda Ak Parti'nin canýna okursunuz.
Omurgasýný yýkarsýnýz Ak Parti'nin.
Anadolu'sunu yýkarsýnýz.
Ne yani, Ak Parti, adýný burada anmak istemediðim üç-beþ medyatörün lütfu ile mi hayat buldu?
Bu bir operasyon, hem Tayyip Erdoðan'a hem Ak Parti misyonuna.
En güçlü adamýn üzerine yapýþarak, tüm alaný yeniden tanzime yönelik bir operasyon.
Tayyip Erdoðandertleþmek gerektiðinde kiminle dertleþiyor zannediyorsunuz?
Milli Ýrade platformu diye nitelenen ve 15 Temmuz gecesinde vatan savunmasýna soyunan insanlarýn mayasý ile Mavi Marmara gönüllülerine “Manyaklar” diyen rezillerin mayasý ayný mý?
“Ýslamcýlar”la arasýna mesafe koyduðunuzda Tayyip Erdoðan artýk Akif þiiri, Necip Fazýl þiiri, Sezai Karakoç þiiri okuyabilir mi?
Birileri Ak Parti'nin varoluþ misyonunu dinamitlemeye çalýþýyor, benim okumam bu. Herkes ona göre konum belirlesin.