Erdoğan’a rakip olmak kolay mı?

Müzmin muhalefet de, sinsi paralel de, daha yaşadığı hezimeti sindirmeden, 30 Mart’ta suratlarına tutulan aynadaki yansımalarına bakmadan başladılar Çankaya’ya kimin çıkamayacağını buyurmaya.

“Tayyip Erdoğan Çankaya’ya çıkmasın da kim çıkarsa çıksın!” 

Peki.

Kim çıksın?

Henüz bilmiyorlar.

Üç vakte kadar bilebilirler mi? İçlerinden birini bulup çıkarabilirler mi? Ortak bir isim üzerinde uzlaşabilirler mi? Onlar uzlaşsa da bu halk o ismi seçip başına koyar mı?

Son soru hariç muamma.

Sonuncunun cevabı net ama.

Erdoğan aday olursa, karşısına çıkacak hiçbir ismin hiçbir şekilde şansı yok.

Erdoğan aday olmaz, bir dönem daha Başbakanlıkta kalmaya karar verirse ve Çankaya için başka birini aday gösterirse de o isim karşısında muhalefet adayının hiç mi hiç şansı yok.

Görünen Çankaya için çünkü, kılavuza lüzum yok.

Hayati meseleler akim kalır mı?

Onca anti-kampanyaya rağmen yüzde 45 oy almış bir partinin genel başkanı çünkü o.

Tek başına, partisinin de fevkinde oyu var üstelik Erdoğan’ın. Şaka değil, yüzde 53.

Çözüm sürecini tüm riskleriyle birlikte sırtlanan ve güven telkin eden tek siyasi aktör olarak da, paralel yapıyla amansız mücadele beklentisini karşılayabilecek kudretteki “sağlam irade” olarak da bu oy artmaya meyilli ayrıca.

Erdoğan’ın AK Partili milletvekillerine “Köşk’e çıkarsam halkın Cumhurbaşkanı olurum. Yetkiyi, Anayasal hakkımı tam olarak kullanırım. Anayasa’ya göre yürütmenin başı Cumhurbaşkanı, icra makamı Köşk’tür. O nedenle benden sonra partide fetret dönemi olmaz” demesi de ihtiyaca binaen.

Hem teşkilatta hem tabanda Başbakan’ın Çankaya’ya çıkması halinde çözüm sürecinin ve paralel yapıyla mücadelenin sekteye uğramasından korkuluyor ve Erdoğan’ın gerekirse adaylıktan feragat etmesi gerektiği dillendiriliyordu zira.

Erdoğan’ın bu sözleri, Başbakanlık koltuğunu boşaltsa da mühim mevzuları boşlamayacağının erken sözü olarak değerlendirilmeli o yüzden.

Kaybetmeyi göze almak

Çankaya’ya aday/Erdoğan’a rakip olmayı düşünen diğer isimlerin yürekleri şimdiden güp güp ediyor olmalı.

Hem siyasi aklı, becerisi ve tecrübesiyle hem de halkla temasa geçtiği anda etraftaki tüm siyasi figürleri silikleştiren karizmasıyla “Cumhurbaşkanlığı görevi için ben adayım” diyen Erdoğan’a rakip olmak her babayiğidin harcı olmasa gerek.

Erdoğan’a rakip olmak demek aynı zamanda, kişinin geçmiş başarılarını kötü bir finalde ezmeyi, olası siyasi kariyerini riske etmeyi, kamuoyu huzurunda ağır bir yenilgiyi tek başına tatmayı ve hayatı boyu o yenilgiyi sırtında taşımayı da göze almak demek.

Çankaya yarışları bu yüzden, kaybedecek bir şeyi olmayanların ya da kariyerlerini kaybetme siyaseti üzerine kuranların -hatta popülaritesini buna borçlu olanların- yahut “aday ol” diyenleri kendisine borçlandırma amacı güdenlerin girebileceği bir yarış olacak.

İlk adayın “Herkes beni Köşk’te görmek istiyor” diyen CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç olması da bir gösterge sayılabilir buna. (Genç’in hangi şıkka girdiğini siz işaretleyin.)

Gül’ün tavrı doğrudur

Cumhurbaşkanı Gül’ün “Bugünkü şartlarda benim gelecekle ilgili bir siyaset planımın yok” demesi ise sadece mevcut Çankaya senaryolarını patlattığı, fitnecilerin elini böğründe bıraktığı için değil, ülkenin halihazırda ne kadar doğru bir ekiple yönetildiğini göstermesi bakımından da Türkiye’ye ve geleceğe inancı artırıyor.

Abdullah Gül gibi parlak ve tertemiz bir siyasi geçmişin yanı sıra yüksek bir siyasi akla ve öngörüye sahip bir siyasi aktörün, mevcut durumu yanlış değerlendirmesi, kendi kariyerini hem riske etmesi hem ülke geleceğinin uhuletle ve suhuletle güvence altına alınmasının önüne koyması beklenemezdi zaten.

Başbakanlık makamını düşünmediğini Putin-Medvedev döngüsü üzerinden açıkladı Gül. Cumhurbaşkanlığını ise “kardeş Erdoğan”la yapacağı görüşmenin sonucuna bıraktı.

Eğer Erdoğan aday olmak istemezse ve kendisinin Çankaya’da kalması konusunda uzlaşırlarsa aday olacaktır Sayın Gül.

Bu da “bugünkü şartlarda” konuşulacak konu değildir.