Erdoğan’dan Arakan için çözüm dili

Önceki günkü yazım “Arakan'a yanarken TİKA ikazı!” başlığını taşıyordu.

TİKA Başkanı Serdar Çam'n 17 madde halinde ortaya koyduğu ve benim '...pek çok politikaya yön verecek ikazlar' olarak nitelediğim, '...bu değerlendirme herkes tarafından dikkatlice tahlil edilmeli dediğim' tespitler. O yazının sonunda şu notu düşmüştüm:

“Ben bir yazar olarak çok şey öğrendim bu açıklamadan. Bence devlet dilinin de, medya dilinin de, yardım kuruluşlarının dilinin de, İslam dünyasının mazlumiyetlerini ortadan kaldırma projelerinin de öğreneceği çok şey var.” 

Neler deniyordu orada? Özetle:

- Devlet işlerinde duygusallık, hamaset vb. ile değil akılla idare gerek.

- Doğru kanallardan haber alabilmeli, buna göre meselenin çözümüne katkı vermeliyiz.

- Mazlumların konumları güçlendirilmeli; zayıflatılmamalı.

- Sorumsuzca yapılan her haber-etkinliğin, onları daha çok çıkmaza düşürebileceği unutmamalı.

- Vâkıf olmadığımız bölgeleri iyi çalışmalı...

- Myanmar'daki Rohinyalıların meselesi bugünün değil; yıllardır süregelen acı bir tablo.

- Arada sıkışmış kalmış bir azınlığın dramı. Çözmek için birikim, tecrübe ve devlet kapasitesi gerekiyor. Çıkmazları çok; çözüm yolları tıkalı.

- Diasporanın dışarıdan abartılı ve yalan haber, foto vs. paylaşımları ile Myanmar'daki müslümanların dramı azalmaz, aksine katlanarak artar.

- Uzun yıllar militarizmin baskıları sonrası Myanmar'ın başına gelmiş yeni kadın lider Myanmar'ı darboğazdan çıkarmak - kalkındırmak istiyor.

- Derin devlet her olumlu adımında elini zayıflatarak insanları birbirine kırdırıyor; doğal olarak en fazla müslümanlar katlediliyor.

- Maalesef her yerdeki gibi, sözde "dini ?!" terör grupların karakol baskınları polis katliamları vs. ile müslümanlara yaftalar geçiriliyor.

- Bu kargaşaların arkasında isimlerini vermeye gerek olmayan büyük devletlerin iştahlı çıkar çatışmaları yatıyor:

- Rohinyalıların da desteklediği BM çözüm paketini 24 Ağustos'ta Myanmar hükümeti açıklıyor; 25'inde 30 karakolda katliam oluyor.

- Myanmar'da pek çok devlet - çıkar grupları zengin petrol-doğalgaz yataklarının kontrolü için kavgalarına Rohinyalıları meze yapıyor.

O metni böylesine geniş verdim, amacım geçmiş bir yazımı bir kere daha okutmak değil elbette.

Ama bir şeye dikkat çekmek istiyorum. Anlaşıldığı kadarıyla TİKA'nın bu değerlendirmesi devletin en yüksek kademelerinde de karşılık bulmuş olmalı ki, Türkiye olarak sonuç alınmaya başlandı.

Evet, Sayın Cumhurbaşkanı, Myanmar lideri Suu Çii ile telefonla görüştü ve TİKA'nın bin tonluk yardımının Arakan Müslümanlarına ulaştırılmasının yolu açıldı. Bence bu görüşmede sayın Cumhurbaşkanı'nın kullandığı dile ve bu dilin bizim “medya dilimiz”le olan farkına önemle bakmak lazım. Ne deniyor o görüşmede?

“Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre Erdoğan, Arakan Müslümanlarına yönelik insan hakları ihlallerindeki artışın başta İslam ülkeleri olmak üzere tüm dünyada derin endişeye yol açtığını vurguladı. Konuya ilişkin görüş teatisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Aung San Suu Çii'nin, mevcut krizin nasıl çözümlenebileceği ve bölge halkına insani yardımların ulaştırılması konularını da ele aldıkları belirtildi. Türkiye'nin terörü de masum sivilleri hedef alan operasyonları da kınadığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hadiselerin ciddi bir insani krize dönüşmesinin endişe ve infiale neden olduğuna da dikkati çekti.”

İşte bu. Çözümü hedefleyen, barışı arayan tam bir devlet adamı dili. Oraya güç gönderemiyorsanız, orada yaşayanların huzurunu projelendireceksiniz. Dünyada pek çok ülkede azınlık halinde Müslümanlar var. Bizler, bu Müslümanların huzuru ile ilgilenme sorumluluğundayız. Ancak bunun reel şartlarını da dikkate alma mes'uliyetimiz var. TİKA Başkanı çoğunlukla bu Müslüman topluluklarla temasta bulunan ve reel şartlarını bilen bir insan olarak tam da bunu hatırlatıyor. TİKA tam da bunun için oluşturulmuş kurumlardan biri. Onun için geçen yazımda TİKA çalışmalarını Ak Parti'nin “Uluslararası planda Türkiye adına gerçekleştirdiği en büyük hamlelerinden biri” olarak niteledim. Dilerim Arakan çözümü başka mazlum topluluklar için anahtar niteliğinde olsun.