Erdoğan’ı sevmemek neyin ölçüsüdür?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı PKK/HDP canibinden birine sorarsanız, alacağınız cevap bellidir:

- Sevmiyorum.

Paralelcilere soracak olursanız onlardan da alacağınız cevap aynı olur.

Bilumum eski Türkiye bloğunu oluşturan çevrelerden alacağınız cevap belliyken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halk tarafından sevilip sevilmediğini veya yapıp ettikleriyle AK Parti’ye zarar verip vermediğini ölçmek doğru olur mu hiç?

7 Haziran seçim sürecinde de, sonrasında da malum çevreler özellikle ve bilerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydanlara inmesiyle gerçekte AK Parti’ye zarar verdiği iddiasını dile getirdiler. Bunu bazı anket çalışmaları üzerinden de kendilerince tescillenmeye çalıştılar. “Erdoğan meydanlara inmeseydi AK Parti oy düşüşü yaşamazdı. Erdoğan’ın AK Parti’ye desteği halkın tepkisine yol açtı.”

Buradan yapmak istedikleri hamle belli... Birincisi, AK Parti içinde Erdoğan liderliğini sistematik bir biçimde sorgulamak. İkincisi, Erdoğan’ın tekrar bir seçimde meydanlara inişini engellemek.

O iflah olmaz Erdoğan düşmanlarının söyledikleri şu açık açık: “Erdoğan’la kaybetmeye mecbursunuz.”

Bizim de onlara söyleyeceğimiz şu olur: “Erdoğansız kazanacağımıza Erdoğan’la kaybetmeye razıyız.”

Dahası: Erdoğan’la ölmeye de razıyız.

Genel Başkanımız Davutoğlu’nun da dediği gibi bizim liderimize sadakatimiz mezara kadardır.

***

Erdoğan’ı anketçiler kime soracaklarını bilmelidir. Veya bizleri. Her birimizi...

Net siyasi duruşumuzdan dolayı ve alenen soyunduğumuz statükocu güçlerine ve terör odaklarına karşı mücadelede o çevrelerin yandaşlarına bizimle ilgili sorulacak her soru eğer bir kasıttan ibaret değilse tam anlamıyla yanlış ve haksız bir sorudur. Erdoğan’ın sevenleri bellidir.

Kendisini başkanlık katına taşıyan halk katmanları da... Her birimiz için geçerli bu ölçü... O birilerinin “Erdoğan AK Parti’ye zarar veriyor, oylarının düşüşüne sebebiyet verdi!” türünden liderliğimize yönelik tehlikeli bir hamleye çanak tutması asla kabul edilemez. Hiçbir AK Partili bu iddiayı dile getirenleri kendilerinden bilmezler. Sureten içimizden görünseler de bu iddianın dolaylı-dolaysız sahipleri gerçekte bizden olamazlar.

***

Açık açık söylüyorum: Kim ki bizi paralelcilerin, PKK’lıların, ulusalcıların, statükocuların, CHP ve MHP’li müfritlerin karşıtlığı üzerinden şu veya bu şekilde teste tabi tutuyorsa haddini bil deriz... Paralele hala selam çakanlardan olmayız. PKK/HDP canibine yumuşak/ılımlı mesaj gönderenlerden de... CHP ve MHP canibisinin müfrit militanları karşısında da diz çökmedik. Çökmeyiz. Davamız/partimiz/liderimiz söz konusu olduğunda hep aleni bir biçimde kavganın tam orta yerinde olduk. Olmaya da devam ederiz. Varsın o birileri tarafından sevilmeyelim. Herkesle gül gibi geçinenlerden olmadık. Olmayacağız. Herkes tarafından sevilen insan bize göre makbul değildir. Hiç kimseye husumetimiz yok bizim. Hiç kimseyi de imha edilmesi gereken düşman olarak görmüyoruz. Ama liderimize, davamıza ve ilkelerimize düşmanlık yapan herkese anladığı dilden konuşmasını da biliriz. Kavgayı asla temenni etmeyiz. Ama sıkılı yumruklarını suratımıza indirmeye gelene de haddini bildiririz.

Varsın o birileri bizi sevmemeye devam etsin... Zalimlerin ve müfsitlerin sevgisinden Allah’a sığınırız. Eski Türkiye bloğunu oluşturan o çevrelerden bizi övmeye başlarlarsa kendimizden kuşku duyarız.

***

Liderimize dört bir koldan saldırmaya başladılar. PKK tarafından başlatılan alçakça bir çatışmanın müsebbibi olarak liderimizi gösteriyorlar. CHP’li Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından asılan afişlerde liderimiz “savaşı başlatan birisi” diye suçlanıyor. Tıpkı PKK ağzıyla cümlesi “savaş suçlusu” olarak liderimizi hedef tahtasına alçakça oturtmuş bulunuyorlar. Bunlarla mücadelemizi devam edecek elbet... Liderimizin şahsında ülkemize yapılan bu ihanetin bedeli elbette sorulmalıdır, sorulacaktır.

CHP’li Haluk Koç, Başbakanımız ve partimiz üzerinde Erdoğan’ın vesayetinin olduğunu söylemeye devam ediyor. Koç önce kendi partisine bir baksın. Hala CHP’nin üzerinde o tek parti döneminin faşist diktatörünün, yani milli şefin vesayeti devam ediyor.

Milli Şef zihniyetinin vesayeti altındaki Baasçı bir CHP’nin kalkıp vesayetten söz etmesi ne kadar da trajikomiktir. Koç’un yüreği yetiyorsa o faşist milli şefin dönemine ilişkin bir tek eleştiride bulunsun da görelim demokratlığını! Hala “milli şef”le yatıp kalkan, hala o tek parti zihniyetinin devamcısı bir partinin kalkıp vesayet kavramı üzerinden liderimizle ilişkimizi açıklaması ayrıca büyük bir saygısızlıktır. Kaç kez söyleyeceğiz daha: Bizim Erdoğan’la ilişkimiz bir vesayet ilişkisi değil, bir gönül ilişkisidir.

***

Erdoğan’ı sevmemek bir tercihtir. Giderek patolojik bir hale dönüşse bile... Ama Erdoğan’ı Erdoğanfobik çevreler üzerinden tartışma konusu yapmak ihanettir. Bu ihanete asla izin vermeyiz. AK Parti’yi Erdoğan liderliğinden kopartmaya çalışan o ihanetçi hamlelerin bizde bir karşılığı olmaz, biline...