Erdoðan’ý unutun baþkanlýðý öyle tartýþalým

Günlerdir baþkanlýk sistemini tartýþýyoruz, daha doðrusu tartýþamýyoruz. Çünkü, bütün tartýþmalar gelip sonunda Baþbakan Tayyip Erdoðan’a endeksleniyor.

Özellikle ana muhalefet partisi CHP, çok garip bir þekilde ‘Erdoðan saplantýsý’ içinde olduðu için, daha baþtan baþkanlýk sistemi tartýþmalarýna kapýlarýný kapatmýþ durumda. Çünkü CHP, hiçbir þartta Baþbakan Erdoðan’ý sandýkta asla yenemeyeceðine inanýyor.

Bu yüzden de, adeta her sabah Erdoðan kabusuyla uyanýyor. CHP sözcülerinin bütün açýklamalarýna bakýn, “Erdoðan baþkanlýk sistemini kendisi için istiyor, sultan olmak istiyor, diktatörlük özlemi içinde” gibi son derece abuk ve de hiçbir siyasi ciddiyeti olmayan ifadeleri görebilirsiniz.

***

Ben, CHP’nin bu halinin tam bir ‘yaralý bilinç’ hali olduðu kanaatindeyim. Muhtemelen CHP, geçmiþinden devraldýðý sabýkalý mirasý yüzünden, milletin kendisine hiçbir þartta baþkanlýk emanetini teslim etmeyeceði gibi kanaate sahip. Peþinen maðlubiyet psikolojisi yani...

Esasen CHP, sadece baþkanlýk sistemine deðil, bizzat halkýn cumhurbaþkaný seçmesine karþý bir partidir. Daha doðrusu CHP, hala ‘eski Türkiye’deki güzel günleri hayal etmektedir. Her þeyin Ankara’dan dizayn edildiði, mümkünse içinde halkýn olmadýðý bir sistem yani...

Ýþin aslý, CHP için kendisinden olmayan bir ismin Çankaya’ya çýkmasý, kabul edilebilir bir durum deðildir. Hatta, cumhurbaþkanýný parlamento bile seçse, CHP’li deðilse tartýþmalýdýr.

***

Hatýrlayalým, 2007 yýlýnda cumhurbaþkanlýðý seçimi öncesinde 367 rezaletine sýðýnarak yeri göðü inletmiþti. Dahasý, Abdullah Gül’ün tartýþmaya mahal býrakmayacak bir þekilde parlamentodan seçilmesini bile hala içlerine sindirebilmiþ deðiller. Eðer güçleri yetse, bugün bile cumhurbaþkanýný halkýn seçmesini engellemek için ellerinden geleni yaparlar.

Ýþte tam da bu yüzden, gelin Tayyip Erdoðan’ý unutun ve baþkanlýk sistemini tartýþalým. Farz edelim ki, Erdoðan aday deðil. Kaldý ki, bu konuda henüz bir görüþ beyan etmiþ de deðil.

Ayrýca, ülkenin kaderini CHP’nin itirazýna mahkum ederek, çok hayati bir sistem tartýþmasýndan vazgeçmek gerçekçi de deðil. Sýrf, baþkanlýk sistemini Erdoðan istiyor diye görmezden gelerek, ‘diktatörlük’ bahanelerine sýðýnmak Türkiye’nin geleceðine inanmamaktýr.

Kabul edelim ki, 2023 hedeflerine yürüyen ve büyüyen bir Türkiye’nin yeniden koalisyon hükümetleri riskine tahammül etme lüksü yoktur. Ayrýca, bugün olduðu gibi iktidar ve cumhurbaþkanýnýn ayný hedefe baktýðý bir dönemin, gelecekte garantisi de yok.

Özellikle de, 2014’te cumhurbaþkanýný halkýn seçecek olmasýný dikkate aldýðýmýzda, durumun nasýl bir aciliyet kazandýðý daha da iyi anlaþýlacaktýr.

Çünkü, 2014’te halk tarafýndan seçilecek bir cumhurbaþkanýndan, doðal olarak halkýn beklentileri olacaktýr. Dolayýsýyla, yüzde 50’nin üzerinde halk oyu ile seçilecek bir cumhurbaþkanýnýn, hükümet ve parlamento ile muhtemel bir çatýþma riski her zaman yüksektir.

Unutmayalým, muhtemel bir istikrarsýzlýk durumunda Türkiye, sistemden kaynaklanan yeni bir siyasi gerilimi taþýyamaz.

Ýdeolojik ajandalarýmýzý bir tarafa býrakarak, gerçekçi olalým ve Türkiye’yi düþünelim. Çünkü, baþkanlýk sistemi kesinlikle bir Erdoðan meselesi deðildir. Öncelikle de, bu ülkede yaþayan herkesin sorunudur.