Baþbakan Erdoðan’ýn, son aylarda yaptýðý dýþ gezilere ve bu dýþ gezilerin seçimine bakmak gerekir diye düþünüyorum. 17 Aralýk operasyonundan hemen sonra Japonya ve Uzakdoðu, Brüksel, Ýran ve Almanya... Tabii Rusya ziyaretini de buraya eklemeli... Türkiye, yapmaya çalýþtýklarýný, yaptýklarýný ve yapacaklarýný anlatmaya çalýþýyor. Ve buna baðlý olarak da yeni dünyanýn kuruluþunda razý olan deðil, irade ortaya koyan ülke olma seçimini yapmýþ görünüyor.
Baþbakan’ýn bütün bu gezilerinde Türkiye, yeni bir küresel ticaret rejiminin kaçýnýlmaz olduðunu, buna baðlý olarak, yeni serbest ticaret anlaþmalarýnýn gündeme gelmesi gerektiði anlatýyor ve bunun imkanlarý masaya yatýrýlýyor.
Dünya ticareti ve Türkiye
Japonya ve Uzakdoðu gezisi bu anlamda çok önemliydi. ABD ve AB’nin hukuki üst yapýsýný hazýrlamaya çalýþtýklarý Transatlantik Serbest Ticaret Anlaþmasý eðer devreye girerse, þimdiye kadar bizim bildiðimiz ve Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) kimi zaman dayatmayla kimi zaman da geliþmekte olan ülkeleri ‘ikna ederek’ geliþtirmeye çalýþtýðý gümrük ve ticaret rejimi geride kalacak. Bu, çok büyük bir deðiþimdir. DTÖ’nün Uruguay Round yolu ile aþmaya çalýþtýðý ve daha öncesine dayanan Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaþmasý (GATT) bile tam anlamýyla aþýlmamýþtýr. DTÖ’nün, 1994-95’te kurulmasýyla -yenilenmesi demek daha doðru- devreye girmesi gereken çok taraflý ticaret sisteminin yasal-kurumsal yapýsý þekilsel olarak oluþturulmuþtur; ancak sistem hâlâ geliþmekte olan ülkeler aleyhine iþlemektedir.
Çünkü DTÖ, 2001 yýlýnda Doha’da baþlayan ‘Kalkýnma Müzakerelerini’, geliþmekte olan ülkelerin hak ve hukukunu, en azýndan, dengeleyerek sonlandýrma baþarýsýný gösterememiþtir.
Ýþte çok somut bir örnektir; son günlerde Türkiye’nin ihracatýna karþý, neredeyse bir operasyon yürütülüyor. Bulgaristan, Türk TIR’larýnýn geçiþini çeþitli ve yasal olmayan bürokratik bahanelerle önlüyor. Daha önce Irak’da da benzer geciktirme ve caydýrma giriþimleri olmuþtu. Çok ilginçtir, Türkiye’nin ihracatýnýn ve çýkýþýnýn en yoðun olduðu (Irak ve AB) kapýlarý neredeyse fiili olarak kapatýlmak isteniyor. Yalnýz bu durum bile, DTÖ sisteminin ve bunun yaptýrým gücünün aslýnda iþlemediðini, AB’nin bunun arkasýnda durmadýðýný ve fiili olarak baþka bir boyuta geçtiðini bize gösterir.
Tarým gibi stratejik baþlýklarda geliþmiþ ülkeler, GATT’a dayanan, kendilerini kayýran rejimin devamý konusunda ýsrarcý olmuþlardýr. Önümüzdeki yýllarda tarým alanlarýnýn verimliliðinin düþmesi ve olasý bir gýda krizinin iþaretlerinin güçlenmesi ile bu sorunu çok daha yoðun hissedeceðiz ve tartýþacaðýz.
Þimdi özellikle Almanya, AB ile ABD arasýnda serbest ticaret anlaþmasý olmasý için bastýrýyor. Çünkü burada Almanya’nýn teknoloji verimliliðine baðlý ihracat avantajlarý var. Euro’nun kýsa vadede deðerli olmasý, Güney Avrupa verimsiz oldukça Almanya’nýn iþine yarýyor.
Dolar, Euro meselesi kur meselesi deðildir!
Þimdi biz dolarý tartýþýyoruz; ‘dolarýn aslýnda bu kadar yüksek olmamasý gerekir; çünkü ABD’nin de çok ciddi dýþ ticaret açýklarý var ve bu sonsuza kadar devam edemez’ argümaný çok genel bir çýkarým ancak bir de euroya bakalým; euro neden bu kadar deðerli sorusunu da sormamýz gerekir. Euro’yu ayakta tutan, yalnýz sanýldýðý gibi, Almanya’nýn isteði ve ekonomisi deðildir, ABD, Avrupa’ya bütün Asya’ya yaptýðýndan üç kat fazla sermaye ihracý ve yatýrýmý yapýyor. Özellikle son yýllarda Çin’in ve Asya ülkelerinin, sermaye giriþlerini sýnýflandýrarak daha yoðun denetlemesi-örneðin Ar-Ge þartý gibi- bu trendi yukarý çekiyor. Aslýnda Fed’in Cumhuriyetçi kanadýnýn geniþlemenin bir an önce sonlandýrýlmasýný istemesi büyük konsolidasyon içindir. Yani dolar deðerlensin ve kýymetli dolar, en risksiz alanlara-tabii AB’ye- gitsin ve euroyu yukarýda tutsun. Bir taþla bir kaç kuþ... Ayný zamanda da, kriz, geliþmekte olan ülkelere yýkýlsýn... Yani AB ile ABD’nin birlikte yukarý çekilmesi ve bunun, geliþmekte olan bazý Asya ülkelerini de kapsayarak ABD-AB arasýndaki Transatlantik Serbest Ticaret Anlaþmasý’nýn devreye girmesi çok ciddi bir senaryodur.
Bu senaryo da gümrük sýfýrlamasý hiç önemli deðildir, burada asýl yapýlmak istenen, dolar ve euro ya dayanan Bretton-Woods sistemi yerine, AB-ABD’nin doðrudan kontrol edeceði yeni bir para birimi ve sistemine geçmektir. Yani zaten bitmiþ olan para ve finans sistemininde büyük deðiþiklik yapýyormuþ gibi yapýp ‘eski tas eski hamam’ devam etmektir asýl amaç.
Tabii burada, eskisinden daha kýyýcý ve doðuyu hiç hesaba katmayan bir dehþet imparatorluðu doðmuþ olacaktýr. Kara Avrupasý-ABD Ýmparatorluðu... Bu, Britanya’ya ve Çin’e hatta Rusya’ya raðmen olur mu; onlarýn buraya dahli nasýl olur; bu ayrý... Ancak bu senaryo, yeni neocon çýkýþýdýr ve buraya Clinton’un temsil ettiði ve Obama’ya göre daha ‘tutucu’ olan Demokrat ‘çevreler de teþnedir. Hillary Clinton, Dýþiþleri Bakaný iken, Transatlantik Serbest Ticaret Anlaþmasý’na G. Kore gibi ülkeleri katýp, Çin’i yalnýz býrakma konusunda çok hevesliydi.
Þimdi ne yapmalý?
Peki bütün bunlar olurken Türkiye ne yapmalý? Öncelikle geçmiþte olanlarý yapmamakla iþe baþlamalý. Örneðin AB ile yaptýðýmýz Gümrük Birliði Anlaþmasý’nda, AB’nin üçüncü ülkelere saðladýðý avantajlarý, biz bu ülkelere, onlar bize ayný avantajlarý tanýmasa bile, kabul etmiþ sayýlýyoruz. Biz, AB üyesi olmayan bir ülkeye, AB serbest ticaret anlaþmasý imzalarsa, kapýlarý açýyoruz; ama o ülke buna mecbur deðil. Ýþte bu büyük bir boþluk; GB Anlaþmasý imzalanýrken bu, pekala düþünülüp bir madde ile bu sorun ortadan kalkabilirdi. Ama o zamanlar Türkiye, baþýný kaldýramýyordu ki... Önüne ne gelirse, geleceði düþünmeden imzayý atan bir ülkeydi burasý...Yine, þu doðalgaz ve enerji anlaþmalarýna bakýn, ayný aymazlýðý orada da görürsünüz.
Arý kovanýna çomak sokmak...
Þimdi istediðiniz kadar eleþtirin ama þu sýralar þunu teslim etmek zorundasýnýz; Türkiye, dünya ticaretindeki bu büyük deðiþimi þimdi görüyor ve bunun önlemlerini bu hükümetle almaya çalýþýyor. Enerjiden, ticarete, oradan finansa deðin bu ülke sahip olduðu avantajlarýn ve fýrsatlarýn-belki- ilk defa farkýna varýyor ve kullanmaya çalýþýyor.
Baþbakan’ýn ziyaret trafiði aslýnda mayýstan beri Hükümetin baþýna gelenleri de anlatmaya yeter bu anlamda. Türkiye’nin, týpký eskisi gibi, AB ve ABD’deki güçlerin mücadelesini seyredip kim kazanýrsa onun, önüne süreceði anlaþmalara imza atan bir ülke olmasýný istiyorlar. Örneðin Türkiye’nin, kendi doðusundaki ülkelerle, Asya ülkeleriyle Serbest Ticaret Anlaþmalarý imzalamasý, yerel paralarla ticaret anlaþmalarý ve tabii denetimsiz savunma sanayii ve enerji anlaþmalarý yapmasý, arý kovanýna çomak sokmak deðil midir? Evet, ama demokratik ve geliþmiþ bir ülke için de kaçýnýlmazdýr...